Translation of "Tamamen" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Tamamen" in a sentence and their arabic translations:

Davası tamamen düştü.

تم إسقاط قضيته بالكامل.

Tamamen Şaman adetidir

شامانية تماما

Tamamen şamanizm geleneğidir

إنه تقليد الشامانية تمامًا

Beni tamamen kandırdın.

لقد خدعتني تماما.

Sana tamamen inanmıyorum.

لم أصدُق معك تماما.

Fadıl tamamen ayıktı.

كان فاضل صاحيا تماما.

Doküman tamamen Arapçaydı.

كانت تلك الوثيقة بأكملها بالعربيّة.

Ve tamamen mağlup hissediyorsunuz.

وتشعر بالهزيمة كليّاً.

Gorili tamamen gözden kaçırıyorlar.

لدرجة عدم رؤية الغوريلا نهائيًا.

Tamamen o anda kal.

ابق حاضراً تماماً

Bu bölge tamamen siyah,

هذه المنطقة كلها سوداء

Dördüncü evre tamamen kahverengi.

المرحلة الرابعة، بني بالكامل

Oyunumuzda tamamen yok olmaz.

لا تختفي تمامًا في لُعبتنا.

Bazen tamamen kontrolünüzden çıkar.

في بعض الأحيان يكون الأمر خارجًا عن سيطرتك تمامًا.

Önümüzde yolculuktan tamamen bunalmış

نشعر بأننا غارقون في الرحلة التي أمامنا،

Bu tamamen size bağlı.

‫الأمر كله راجع لك.‬

RH: Tamamen haksızca değil.

ر.ه: إنّها ليست عادلة تمامًا.

Tamamen otonom olmasa bile

وعلى الرغم من أنها قد لا تكون سيارة ذاتية التحكم بشكل كامل؛

tamamen bu filmde işlendi

مغطى بالكامل في هذا الفيلم

Bu tamamen Şaman inancıdır

هذا هو الاعتقاد الشاماني تماما

Doğruluğu ise tamamen tartışılır

نوقشت دقتها بشكل كامل

Ve amacı ise tamamen

والغرض منه بالكامل

Bu tamamen bir saçmalık...

هذا هراء تمامًا ...

Savaş alanında, tamamen zırhlı

في الميدان، آلاف الفرسان وخيولهم المدرعة بالكامل،

Aslında bu tamamen kötülüktür.

في الواقع ، هذا أمر شرير تمامًا.

O tamamen tedavi edilemez.

لا يمكن معالجته كلياً.

Bavullardan biri tamamen boş.

إحدى الحقائب فارغة تماماً.

Tamamen sizinle aynı düşüncedeyim.

أوافقك الرأي تماما.

Tom yine tamamen yalnız.

توم وحيد تماما من جديد.

Artık hayatınızdan tamamen gitti.

اختفى من حياتك الى الأبد.

Sen tamamen aklını kaçırıyorsun.

لقد فقدتَ صوابك بأكمله.

Fadıl tamamen normal görünüyordu.

بدا سامي عاديّا جدّا.

Fadıl, Leyla'ya tamamen güveniyordu.

- كانت لفاضل ثقة كاملة بليلى.
- كان فاضل يثق بليلى بشكل كامل.

Kendilerini tamamen vermelerine ihtiyacımız var

ليواجهوا تحديات وظائفهم،

Bedenlerinin arka kısmını tamamen sallıyorlar.

بل كل جزئهم الخلفي.

Bu tamamen... ...dengenizi korumakla ilgili.

‫يعتمد هذا الأمر‬ ‫على الحفاظ على التوازن.‬

Kendimizi tamamen bir şeye vermeyi

لنهب أنفسنا بشكل كامل لشيء ما

Siyasi meseleler tamamen bağımsız olmalı.

يجب أن تبقى المسائل السياسية مستقلّة تماماً.

Ve hepsi tamamen farklı olurdu,

كلهم كانوا متنوعين تمامًا

Buzun radarda tamamen transparan olması.

هو أن الجليد يعتبر شفافاً تماماً للرادار

Mesela yalan söylemek tamamen yanlıştır.

إنه من الخطأ أن تكذب، على سبيل المثال.

Güneş sistemini böyle tamamen çevreleyen

تحيط بالكامل بالنظام الشمسي

Buradan sonrası tamamen Apple reklamı

إعلان Apple ينشر بالكامل من هنا

Tamamen farklı bir konu için,

وتبعاً لقضية منفصلة تمامًا،

Böylece tamamen bu projeye yöneldim.

لذا، سخرت نفسي للعمل على هذا المشروع.

Yani tamamen para odaklı çalışıyor.

لذلك فهو يعمل بشكل كامل نحو المال.

Birlikte kulanım, sizi tamamen korumaz,

عند التطبيق معاً، هم لا يقومون بحمايتك بالكامل،

Kim bunu söyledi? Tamamen yanlış.

من قال ذلك؟ إنه خطأ تمامًا!

Sami hayattan tamamen zevk alıyordu.

كان سامي يستمتع بالحياة بشكل كامل.

Haritadan boğulma veya tamamen kaybolma tehdidi altında . Florida eyaleti tamamen yok olurken

مهددةٍ بالغرق او الاختفاء تماماً عن الخارطة بينها مدينتا

Tamamen içinde bulunduğun anda kalmayı seç.

قم باتخاذ خيار أن تظل حاضراً، حاضراً بشكل كامل

Yoksa tamamen o anda kalıp, hissedip

أم أنك بقيت حاضراً بشكل كامل

Tamamen ve sapına kadar bir sahtekârım.

في الإجمال كله زائف

Bugünden itibaren, bu karar tamamen sizin.

بدءًا من اليوم، القرار لكم.

Gerçek mi yoksa tamamen mecazi mi?

هل هو موجود حقاً أم مجرد مجاز؟

Ve tamamen yeni bir kimlikle uyanıyorum.

لأستيقظ بهوية جديدة كليًا.

Tamamen ekonomik bir bakış açısından bakarsak

لذلك، من وجهة نظر اقتصادية بحتة:

Gölün yüzeyi tamamen donmuş olsa da

‫على الرغم من أن هذه البحيرة بالكامل‬ ‫متجمدة...‬

Geceleyin, ormanın meyveleri tamamen onlara kalır.

‫ليلًا،‬ ‫يمكنها أخذ ما تشاء من فاكهة الغابة كلها.‬

Bu tamamen başka bir farkındalık düzeyindeydi.

لقد كان مستوى آخر من الوعي.

Ve su kaynatma şekilleri tamamen aynı.

ويغلون المياء بأساليب مماثلة.

Yine de gördüğümüz şey tamamen aynı.

لكن ما نراه هنا مماثل جدا.

çünkü konu tamamen fizik kurallarından ibaret.

لأن ببساطة هذه هي قوانين الفيزياء التي تعمل معنا.

Tamamen Şamanizm'in yine İslamiyet'e yansımasıdır bu

هذا هو تماما انعكاس الشامانية في الإسلام.

Bu tamamen ağızla çıkarılan bir sestir

هذا صوت كامل يصدر عن طريق الفم

Ve tamamen insanlık tarihini yeniden yazdırıyor

ويعيد كتابة التاريخ البشري بالكامل

Haçlıların Nigbol'da tamamen yenilgiye uğraması Osmanlıların

أنهت الهزيمة المطلقة للصليبيين في نيكوبوليس أيّ فرصة لدحر العثمانيين

Eğer bu çaba tamamen başarılı olursa

في حال نجح هذا الجهد بشكل كامل،

Bu referandum neredeyse tamamen internette gerçekleşti.

هذ الاستفتاء تم بالكامل على الإنترنت.

. Ve kahve çekirdeklerinin tamamen tükeneceğini bilseydiniz

درجات الحرارة سيمحو اشجار الكاكاو في غانا وساحل العاج ما

Senin sandalyen benimki ile tamamen aynı.

- كرسيّك مثل كرسيي تمامًا.
- كرسيك مطابقٌ لكرسيي.

O tamamen farklı birine hikaye yazdı.

أعاد كتابة القصة فأحالها قصة مختلفة تمامًا.

Leyla kendini tamamen tuzağa düşmüş hissetti.

شعرت ليلى و كأنّها أوقعت في فخّ.

Bir şeyi istemekle, beklemek tamamen farklı şeylerdir.

مالذي تريدونه و مالذي تعتقدونه مختلف تماما .

Meclistekiler tamamen Batı’yı gözden çıkarmış, sinirler gergin.

أخرج المجلس الغرب من الحسبان تماماً، الأعصاب مشدودة.

Hissettiğimiz acı hiç bir zaman tamamen unutulmayacak

حتى لو لم يكن الألم قد نُسي تمامًا،

tamamen kötü bir fizyolojik tepkimeye yol açıyordu,

أنه مترتب عن استجابة عضوية كاملة،

Bu tamamen beceri, bilgi ve riskle ilgili.

‫إنها مسألة مهارة ومعرفة ومخاطرة.‬

Üst damak burnun arka tarafını tamamen kapatıyor.

إنه الحفّاف يغلق على ظهر الأنف.

Tekenin, oksijen tamamen bitmeden yemek bulması gerek.

‫على القريدس العثور على طعام‬ ‫قبل نفاد الأكسجين تمامًا.‬

Geri dönmeleri söylendiğinde tamamen rezil olabileceklerini düşündüler.

وكانوا يرون أن تمركزهم في المؤخرة يعتبر عارا،

Ancak bu çaba tamamen başarılı olmasa bile,

وإذا لم ينجح هذا الجهد نجاحا كاملا،

tamamen anlamadığım bir şey üzerine çalışmama rağmen

على شيء لا أفهمه تماما،

Bu iş bitti diye düşündüm. Tamamen kayboldu.

‫وظننت أن الأمر انتهى.‬ ‫لقد رحلت.‬

ülke üzerindeki kontrolünü kademeli olarak tamamen kaybederek,

الدولة وفقدت السيطرة تدريجياً على البلاد بالكامل لتخرج

Koreli Daewoo yöneticisinin intiharı ile tamamen bağlantılı

العراقية عادت للشركة الكورية من جديد. وتمكنت من توقيع اتفاقٍ

Küresel ısınmadan dolayı, şehirler tamamen batırılmış olabilir.

بسبب الاحترار العالمي، قد تغرق المدن تماما.

- Ben kesinlikle size katılıyorum.
- Sana tamamen katılıyorum.

أوافقك الرأي بالتأكيد.

Ve muhtemelen tamamen farklı şeylere ilgi duyuyordunuz.

وكنت مهتماً بأشياء مختلفة تماماً.

Yine tamamen farklı şeylere ilgi duyuyor olacaksınız.

ستكون مهتماً بأشياء مخنلفة تماماً مرةً أخرى.

İkincisinde, tek renkli olan renk paletini tamamen değiştirdim.

وفي اللوحة الثانية، قمت بتغيير لون اللوحة أحادية اللون كاملةً.

Bir şeye doğrudan bakıp onu tamamen gözden kaçırabilirsiniz

يمكن أن تنظر إلى شيء ما ومع ذلك لا تراه إطلاقًا.

Burada tamamen mavi gördüğünüz yerde, beyin aktivitesine bakıyoruz

هنا ننظر إلى نشاط الدماغ ويتمثل في الأزرق كما ترون

İkinci inandığım şey ise, bu tamamen beklenmeyen birşey,

الشيء الثاني الذي أومن به - وهو غريب نوعاً ما -

Ve o yazın sonuna geldiğimde Fransızcada tamamen akıcıydım.

وفي نهاية ذلك الصيف، أصبحت طليقاً في الفرنسية.

Her şey, tamamen her şey bunun üzerine kurulu.

كل شيء -أعني كل شيء- مبني على هذا.

Kadınların ve kızların, onu tamamen sahiplenmesini sağlamak da

ومن ثمّ فإن تمكين النساء والبنات لكي يستوعبنها بشكل كامل

Bu görseller de tamamen aynı fikirleri temsil ediyor.

تمثلُ هذه الصور نفس الأفكار بالضبط.