Translation of "Giydiği" in English

Mary'nin giydiği elbise beyazdı.

The dress Mary was wearing was white.

Onu giydiği şapkadan tanıdım.

I recognized her by the hat she was wearing.

Tom giydiği hakkında seçicidir.

Tom is particular about what he wears.

Mary'nin giydiği elbiseyi beğeniyorum.

I like the dress Mary is wearing.

Giydiği kıyafetler her zaman sade.

- She always dresses very simply.
- She always dresses very modestly.
- The clothes she wears are always plain.

Tom ne giydiği hakkında seçici.

Tom is picky about what he wears.

O, giydiği şey hakkında özeldir.

She is particular about what she wears.

Tom'un ne giydiği kimin umurunda?

Who cares what Tom wears?

Benim terliklerimi giydiği için uyardım.

I warned him he was wearing my slippers.

Tom'un ne giydiği umurumda değil.

I don't care what Tom wears.

Tom'un giydiği şey uygun değil.

- What Tom is wearing is inappropriate.
- What Tom is wearing isn't appropriate.

Tom'un giydiği ceketi seviyor musun?

- Do you like the jacket Tom is wearing?
- Do you like the jacket that Tom is wearing?

Tom'un giydiği ceketi beğeniyor musun?

- Do you like the jacket Tom is wearing?
- Do you like the jacket that Tom is wearing?

Bir kişiyi giydiği giysiden dolayı yargılama.

Don't judge a man by the clothes he wears.

Tom'un giydiği gibi kıyafetler giymek istiyorum.

- I want to wear the same kind of clothes that Tom wears.
- I want to wear the same kind of clothes Tom wears.

Takım elbise giydiği için göze battı.

Wearing a suit, he stood out.

Fiyat etiketi hâlâ Tom'un giydiği gömlekte.

The price tag is still on the shirt Tom is wearing.

Tom dün giydiği aynı elbiseleri giyiyor.

- Tom is wearing the same clothes he wore yesterday.
- Tom is wearing the same clothes that he wore yesterday.

O dün giydiği aynı elbiseyi giyiyordu.

She is wearing the same dress that she had on yesterday.

Tom Mary'nin giydiği ayakkabılardan nefret etti.

Tom hated the shoes that Mary was wearing.

Tom geçen yaz giydiği pantolonlara sığamadı.

Tom couldn't fit into the pants he wore last summer.

Tom'un giydiği kıyafetler annesi tarafından yapılır.

The clothes Tom wears are made by his mother.

Sami, suç sırasında giydiği kıyafetleri attı.

Sami dumped the clothes he had worn during the crime.

Kayıp olan çocuğun kimliği giydiği elbiselerle doğrulandı.

The identity of the boy who had been missing was verified by the clothes he was wearing.

O, takım elbise giydiği için dışarıda durdu.

He stood out because he was wearing a suit.

Mary dün giydiği aynı yeşil elbiseyi giyiyor.

Mary has on the same green dress she was wearing yesterday.

O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.

He turns me on when he wears those clothes.

Tom şu ayakkabıları giydiği için komik görünüyor.

Tom looks funny wearing those shoes.

Tom'un bugün giydiği gömlek annesi tarafından yapıldı.

The shirt Tom was wearing today was made by his mother.

Tom'un giydiği gibi bir şapka almak istiyorum.

I want to get a hat like the one Tom is wearing.

Tom bugün dün giydiği aynı kravatı giyiyor.

Tom is wearing the same tie today that he wore yesterday.

O, kız kardeşinin giydiği aynı tür elbiseleri giyer.

She wears the same kind of clothes as her sister wears.

O, kırmızı bir elbise giydiği için dikkat çekti.

She stood out because she was wearing a red dress.

Mary yüksek topuklu giydiği zaman Tom'dan daha uzundur.

Mary is only taller than Tom when she's wearing high heels.

Tom'un tıpkı Mary'nin giydiği gibi bir tişörtü var.

Tom has a T-shirt just like the one Mary is wearing.

Şüphelinin en son boya damlamış marangoz pantolonu giydiği görüldü.

The suspect was last seen wearing paint-splattered carpenter pants.

Tom yirmi yaşındayken giydiği aynı beden pantolonu hâlâ giyebiliyor.

Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.

- Tom dün giydiği aynı elbiseleri giyiyor.
- Tom dün giydiğini giyiyor.

Tom is wearing what he wore yesterday.

Tom bana Mary'nin giydiği elbisenin çok kısa olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom told me that he thought the dress that Mary was wearing was too short.
- Tom told me he thought the dress that Mary was wearing was too short.
- Tom told me he thought that the dress that Mary was wearing was too short.
- Tom told me that he thought that the dress that Mary was wearing was too short.

Onun iyi bir tarzı var, bu yüzden giydiği her şey iyi görünüyor.

She has good style, so she looks good in anything she wears.

Dan'ın son olarak mavi kot pantolon ve siyah bir deri ceket giydiği görüldü.

Dan was last seen wearing blue jeans and a black leather jacket.