Translation of "Elbise" in English

Güzel elbise.

Nice dress.

Elbise yeşildir.

The dress is green.

- Elbise size olur.
- Elbise size uyar.

The dress becomes you.

Elbise dolabından mavi bir elbise seçti.

She selected a blue dress from the wardrobe.

- Elbise yapmayı bilir.
- Elbise yapmayı biliyor.

She knows how to make dresses.

Elbise dizlerime geliyor.

The dress comes to my knees.

Elbise yeni tasarlandı.

The dress is newly designed.

Elbise ipekten yapılmıştır.

The dress is of silk.

O elbise ucuz.

That dress is cheap.

Elbise saf ipek.

The dress is pure silk.

Elbise çantamı bulamıyorum.

I can't find my garment bag.

O elbise korkunç.

That dress is awful.

Tom elbise giyiyor.

Tom is wearing clothes.

Bir elbise giy.

Put on a robe.

Elbise kesinlikle harika.

The dress is absolutely gorgeous.

Bu elbise sevimli.

This outfit is cute.

Bu elbise ucuzdur.

This dress is cheap.

Elbise, ipekten yapılmış.

The dress is made of silk.

Onlar elbise yıkıyorlardı.

They were washing clothes.

- Elbise size çok iyi oldu.
- Elbise sana çok iyi oldu.
- Elbise size çok iyi uyuyor.

- The dress suits you very well.
- The dress becomes you very well.

Giydiğim renkli takım elbise,

And the colored suit that I wear,

Elbise yıkandığında rengi soldu.

The color ran when the dress was washed.

O güzel bir elbise.

That's a beautiful dress.

Kurdele elbise ile uyuşmuyor.

The ribbon doesn't match the dress.

O bir elbise dikiyor.

She is sewing a dress.

Bu elbise ne kadar?

How much is this dress?

Ne güzel bir elbise!

What a beautiful dress!

Ne çirkin bir elbise.

What an ugly dress!

Ne zevksiz bir elbise!

What a tawdry dress!

Neden elbise giymek istemiyorsun?

Why don't you want to wear a dress?

Ne güzel bir elbise.

What a cute outfit!

Neden bir elbise giymiyorsun?

Why don't you wear a dress?

Güzel bir elbise giydim.

I wore a beautiful dress.

Yeni bir elbise istiyorum.

I want a new dress.

Güzel bir elbise giy.

Put on a nice dress.

Mary'nin giydiği elbise beyazdı.

The dress Mary was wearing was white.

Ona bir elbise yaptım.

I made her a dress.

Mary elbise tasarımı yapıyor.

Mary designs dresses.

Elbise satın almak istiyorum.

I want to buy the dress.

Elbise üzerinde harika görünüyor.

The dress looks great on you.

Sadece elbise mi satıyorsunuz?

Do you only sell clothes?

Tom takım elbise giymez.

Tom doesn't wear suits.

Bu hoş bir elbise.

This is a pretty dress.

Çiçekli bir elbise giyiyorum.

I wear a floral dress.

Vitrindeki elbise gözüme takıldı.

The dress in the window caught my eye.

Hoşlandığın bir elbise seç.

Choose a dress you like.

Mary nadiren elbise giyer.

Mary rarely wears dresses.

Kırmızı elbise ona uydu.

The red dress suited her.

Yeşil bir elbise giydi.

She wore a green dress.

Mavi bir elbise giyin.

Wear a blue dress.

Kızına bir elbise gönderdi.

He sent his daughter a dress.

Elbise, ağırlığınca altına değerdi.

The dress was worth its weight of gold.

Bu elbise fazla pahalı.

This dress is too expensive.

Mary uzun elbise giymişti.

Mary wore a long dress.

Mary birkaç elbise aldı.

Mary bought several dresses.

Sami'nin gardırobunda elbise yoktu.

Sami didn't have clothes in his wardrobe.

Elbise 15 euro tutuyor.

The dress costs fifteen euros.

Hiç takım elbise giymem.

I never wear a suit.

- Tom bir takım elbise giyiyordu.
- Tom takım elbise giyiyordu.
- Tom takım elbiseliydi.
- Tom'un üzerinde takım elbise vardı.

Tom was wearing a suit.

- Asla ikinci el elbise almayacağım.
- Asla ikinci el elbise satın almayacağım.

I will never buy clothes secondhand.

- O elbise sende gerçekten hoş görünüyor.
- O elbise sana iyi yakışıyor.

That dress looks really nice on you.

- Benim için bir elbise diktirdim.
- Benim için bir takım elbise diktirdim.

I had a suit tailored for me.

- Tom hiçbir zaman takım elbise giymez.
- Tom asla takım elbise giymez.

Tom never wears a suit.

Yeni bir takım elbise yaptırmalıyım.

I must get a new suit made.

Sağ elbise kolunu yukarı çek.

Roll up your right sleeve.

Hiromi yeni bir elbise giyiyor.

Hiromi wears a new dress.

Elbise için ne kadar ödedin?

How much did you pay for the dress?

O beyaz elbise sana yakışıyor.

That white dress looks good on you.

O, yeni bir elbise yaptırdı.

She had a new dress made.

O sade bir elbise giymişti.

She wore a simple dress.

O, kızına bir elbise aldı.

He bought his daughter a dress.

Karım mavi bir elbise giyiyor.

My wife is wearing a blue dress.

O ipek bir elbise giymişti.

She was in a silk dress.

O yeşil bir elbise giymişti.

She is in a green dress.

O, yeni bir elbise denedi.

She tried on a new dress.

O, mavi bir elbise giyiyor.

She is wearing a blue dress.

Tom su geçirmez elbise giyiyor.

Tom is wearing a drysuit.

O güzel bir takım elbise.

That's a beautiful suit.

İnsanlar sadece elbise giyen hayvanlardır.

Humans are the only animals that wear clothes.

O biçimsiz bir elbise giyiyordu.

She was wearing an ugly dress.

O yeni bir elbise mi?

Is that a new dress?

Mary güzel bir elbise giyiyordu.

Mary was wearing a pretty dress.

Mary güzel bir elbise giydi.

Mary wore a beautiful dress.

Açık mavi bir elbise giyiyor.

She is wearing a light blue outfit.

O kırmızı bir elbise giydi.

She wore a red dress.

O kırmızı elbise ona uydu.

That red dress suited her.

Kendisine yeni bir elbise yaptırdı.

She had a new dress made.

O, güzel bir elbise giymişti.

She wore a beautiful dress.