Translation of "Endişelenmeyin" in English

0.003 sec.

Examples of using "Endişelenmeyin" in a sentence and their english translations:

Şimdi, endişelenmeyin.

Now, don't worry.

- Eseriniz hakkında endişelenmeyin.
- İşiniz hakkında endişelenmeyin.

Don't worry about your work.

Endişelenmeyin. Onu yaparsınız.

Don't worry. You'll make it.

Endişelenmeyin. Onu koruyacağım.

Don't worry, I will protect her.

Endişelenmeyin! Hepsini halledeceğiz.

Don't worry. We'll figure everything out.

Sonuçlar hakkında endişelenmeyin.

Don't worry about the results.

Hata yapma konusunda endişelenmeyin.

Don't worry about making mistakes.

Oh, o konuda endişelenmeyin.

Oh, don't worry about that.

Sınav sonuçları hakkında endişelenmeyin.

Don't worry about the results of the exam.

Hatta bu konuda endişelenmeyin.

Don't even worry about it.

Benim köpeğim hakkında endişelenmeyin.

Don't worry about my dog.

Endişelenmeyin. Kan yakında kesilecek.

Don't worry. The blood will clot soon.

Endişelenmeyin, yakında sesinizi geri alacaksınız.

Don't worry, you'll get your voice back soon.

Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.

Don't worry. There's nothing wrong with you.

Eğer bilmiyorsanız, endişelenmeyin, bu çoğunlukla olur.

But, if you don’t, don’t worry, that happens a lot.

Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.

Don't worry about such a trivial problem.

- Endişelenme. Seni bırakmayacağız.
- Endişelenmeyin. Sizi bırakmayacağız.

Don't worry. We're not going to leave you.

Yaşamınız başka insanlarla bağ kurmanızı güçleştiriyorsa endişelenmeyin.

But don't worry if your life makes it hard to connect with people.

Endişelenmeyin. Size her şeyin iyi olacağını söyledim.

Don't worry. I told you everything would be OK.

- Endişelenme, yanında ben varım.
- Endişelenmeyin, yanınızda ben varım.

Don't worry, you have me.

- Önemsiz şeyler için endişelenme.
- Önemsiz şeyler için endişelenmeyin.

Don't worry about things that aren't important.

- Endişelenme. Onun canını yakmayacağım.
- Endişelenmeyin. Onun canını yakmayacağım.

Don't worry. I won't hurt her.

Biz kızlar hakkında endişelenmeyin. Yapacak bir şey bulacağız.

Don't worry about us girls. We'll find something to do.

- Lütfen benim için endişelenmeyin.
- Lütfen benim hakkımda endişelenme.

Please don't worry about me.

Endişelenmeyin, bir dahaki sefere yapacağız. İyi bir ders aldık.

Don't worry, next time, we'll get it. We learned a good lesson.

Endişelenmeyin, günümüzün kozmetik cerrahisi, Doktor Frankenstein'ın günlerinde olduğundan çok daha iyidir.

- Don't worry, present day cosmetic surgery is much better than what it used to be in Doctor Frankenstein's days.
- Don't worry, present day cosmetic surgery is much better than it used to be in Doctor Frankenstein's days.

- Endişelenme, on ikiden önce dönmüş olacağım.
- Endişelenmeyin, on ikiden önce dönmüş olacağım.
- Endişelenmeyiniz, on ikiden önce dönmüş olacağım.

Don't worry, I'll be back before twelve.