Translation of "Edebiliyor" in English

0.009 sec.

Examples of using "Edebiliyor" in a sentence and their english translations:

Onu hayal edebiliyor musun?

Can you picture it?

Tom zorlukla hareket edebiliyor.

Tom can hardly move.

Çok seyahat edebiliyor musun?

Are you able to travel a lot?

Babel'in ihtişamını hayal edebiliyor musun?

Can you imagine Babel's splendor?

Burada çalışmayı hayal edebiliyor musun?

Can you imagine working here?

Ayda dolaştığını hayal edebiliyor musun?

Can you imagine walking around on the moon?

Onun olduğunu hayal edebiliyor musun?

Can you imagine that happening?

Tom'un tepkisini hayal edebiliyor musun?

Can you imagine Tom's reaction?

Dili sayesinde civardaki avcıları tespit edebiliyor.

His tongue helps him detect predators nearby.

Nasıl mutlu olduğumu tahmin edebiliyor musun?

Can you guess how happy I am?

Onu kız kardeşinden ayırt edebiliyor musun?

Can you distinguish her from her sister?

Tereyağı ile margarini ayırt edebiliyor musun?

Are you able to tell the difference between butter and margarine?

Mavi bir Ferrari hayal edebiliyor musun?

Can you imagine a blue Ferrari?

Tom ve John'u ayırt edebiliyor musun?

Can you tell Tom and John apart?

Öyle bir şeyi hayal edebiliyor musun?

Can you imagine a thing like that?

Tom nasıl hissettiğini hayal edebiliyor musunuz?

Can you imagine how Tom felt?

Televizyonsuz hayatın nasıl olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?

Can you imagine what life would be like without television?

Arkhangelsk'te bir Afrikalı ... Bunu hayal edebiliyor musunuz?

An African in Arkhangelsk... can you imagine that?

Televizyonsuz hayat nasıl olurdu, tasavvur edebiliyor musun?

Can you imagine what life would be like without television?

Tom'un bir garajda çalıştığını hayal edebiliyor musun?

Can you imagine Tom working in a garage?

Bunun ne hakkında olduğunu tahmin edebiliyor musun?

Can you guess what it was all about?

Bunun kimin şapkası olduğunu tahmin edebiliyor musun?

Can you guess whose hat this is?

Ama gökyüzünün çok ufak bir kısmına işaret edebiliyor.

And yet it can point to a tiny region of sky.

Mario o kadar hasta ki zorlukla hareket edebiliyor.

Mario is so sick that he can barely move.

Sağlığını kurtardı, bu yüzden artık çalışmalarına devam edebiliyor.

He has recovered his health, so he is now able to resume his studies.

Onun ne kadar aptalca görüneceğini hayal edebiliyor musun?

Can you imagine how silly that would look?

Elektrik olmaksızın hayatımız nasıl görünecekti, hayal edebiliyor musun?

Can you imagine what our lives would be like without electricity?

Tom'un faydalı bir şey yapmasını hayal edebiliyor musun?

Can you imagine Tom doing anything useful?

- Onun bu kadar muhteşem bir araba sürdüğünü hayal edebiliyor musun?
- Onun bu kadar muhteşem bir araba sürdüğünü hayal edebiliyor musunuz?

Can you imagine him driving such a splendid car?

O zaman nasıl oluyorda hepsi aynı aynı anda hareket edebiliyor?

then how can they all move at the same time?

- Tom doğru ile yanlışı ayırt edebiliyor.
- Tom doğruyu yanlışı biliyor.

Tom knows right from wrong.

Herkes karşısında görüntüde olduğu içinde öğretmen aynı zamanda öğrencilerini de kontrol edebiliyor

the teacher can also control his students as he is in the image in front of everyone

Hava trafik kontrolörleri bir seferde nasıl bu kadar çok uçağı takip edebiliyor?

How are air traffic controllers able to keep track of so many planes at once?

Devasa gözleri ışığı âdeta kana kana içiyor. Böylece karanlıkta çok çevik hareket edebiliyor.

His huge eyes drink in the light... ...giving him remarkable agility in the dark.

İnsan açlıkla baş edebiliyor ama susuzluğa dayanmak mümkün değil, bağırsakların ağrımaya başlıyor, dayanamıyorsun.

You can tolerate hunger, but not thirst, because your bowels start to hurt. It's unbearable.

Milyonlarcasının arasından tek bir feromon molekülünü tespit edebiliyor. Zikzak çizerek dişinin yerini daha iyi belirliyor.

they can detect one pheromone molecule in millions. Zigzagging flight helps him pinpoint her position.