Translation of "Dağınık" in English

0.005 sec.

Examples of using "Dağınık" in a sentence and their english translations:

Saçım dağınık.

My hair is a mess.

Dağınık giyindi.

She was wearing a negligee.

Sizin oda dağınık.

Your room is out of order.

Saçım çok dağınık.

My hair is so messy!

Çocukların odası dağınık.

The childrens' room is messy.

Odam biraz dağınık.

My room's a little messy.

Tom dağınık görünüyor.

Tom seems disorganized.

Onun odası dağınık.

His room's a mess.

Tom'un dairesi dağınık.

Tom's apartment is cluttered.

Bu dağınık olacak.

This is going to be messy.

Tom'un odası dağınık.

Tom's room is messy.

Tom çok dağınık.

Tom is very messy.

Süreç dağınık olacak.

The process will be messy.

Evim çok dağınık.

My apartment is a mess.

Çok dağınık görünüyorsun.

You seem very disorganized.

Benim odam dağınık.

My room is messy.

Odam çok dağınık.

My room is very messy.

Tom dağınık görünüyordu.

Tom seemed disorganized.

Saçınız gerçekten dağınık görünüyor.

Your hair really does look untidy.

Tom dağınık gibi görünüyor.

Tom seems to be disorganized.

Tom dağınık, değil mi?

- Tom is untidy, isn't he?
- Tom is scruffy, isn't he?

Aklım paramparça ve dağınık.

- My mind is torn.
- My mind is torn and undecided.

Tom dağınık bir kişi.

Tom is a messy person.

Tom dağınık dairesine gitti.

Tom walked into his messy apartment.

- Odam dağınık.
- Odam darmadağın.

- My room is a mess.
- My room's a mess.

Tom'un odası çok dağınık.

Tom's room is very messy.

Üzgünüm, ev biraz dağınık.

Sorry, the house is kind of a mess.

Ben dağınık bir kişiyim.

I'm a messy person.

Senin odan çok dağınık.

Your room is very messy.

Tom çok dağınık görünüyor.

Tom seems to be very disorganized.

Tom, dağınık olduğumu biliyor.

- Tom knows that I'm disorganized.
- Tom knows I'm disorganized.

Tom dağınık bir halde çalışır.

Tom works sloppily.

Tom'un çok dağınık olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom is very disorganized.
- I think that Tom is very disorganized.

Tom'un dağınık olduğunu düşünüyor musun?

Do you think Tom is untidy?

O dağınık bir cevap verdi.

She gave a diffuse answer.

Leyla'nın dağınık kısa saçları vardı.

Layla had messy short hair.

Tom, Mary'nin dağınık olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was disorganized.

Tom çok dağınık, değil mi?

Tom is very messy, isn't he?

Tom'un dağınık bir odası var.

Tom has a messy room.

Saçıma bakmazsam, gerçekten dağınık oluyor.

If I don't take care of my hair, it gets really messy.

Iş hayatının hassas, dağınık ortamında başladı.

but in the messy, tender business of life.

Erkek kardeşimin odası her zaman dağınık.

My brother's room is always a mess.

Tom ve Mary'nin evi çok dağınık.

Tom and Mary's house is very untidy.

Tom her zaman çok dağınık görünüyor.

Tom always seems so disorganized.

Odamı bugün temizledim. Neden böyle dağınık?

I just cleaned my room today. Why is it so messy?

Sen genellikle bu kadar dağınık değilsin.

You're usually not this disorganized.

Tom, Mary'nin göründüğü kadar dağınık görünmüyor.

Tom doesn't seem to be as disorganized as Mary seems to be.

Tom dağınık bir insan, değil mi?

Tom is a messy person, isn't he?

Kürküme bakmazsam, çok dağınık hale gelir.

If I don't take care of my fur, it gets real messy.

Napolyon ilk başta etkilenmemişti –Davout mesafeli, dağınık

Napoleon was not at first  impressed –Davout was aloof,  

Tom, onunla bir odayı paylaştığım adam, dağınık.

Tom, the guy I'm sharing a room with, is messy.

- Senin el yazın dağınık.
- Yazın kargacık burgacık.

Your handwriting is messy.

İş yerinde dağınık bir masanız var mı?

Do you have a messy desk at work?

- Tom'un dağınık olduğunu sanmıyorum.
- Tom'un düzensiz olduğunu sanmıyorum.

- I don't think Tom is disorganized.
- I don't think that Tom is disorganized.

- Tom'un dağınık olduğunu biliyorum.
- Tom'un düzensiz olduğunu biliyorum.

- I know Tom is disorganized.
- I know that Tom is disorganized.

Binalar artık oldukça dağınık görünüyor fakat hala cazibeleri var.

The buildings look pretty ragged now, but they still have charm.

Sabah saatin beşinde dağınık ve bakımsız olmamı umarım kimse önemsemez.

I hope nobody minds my being straggly and unkempt at five in the morning.

- Tom yatağını yapılmamış olarak bıraktı.
- Tom yatağını dağınık bıraktı.
- Tom yatağını toplamadan bıraktı.

Tom left his bed unmade.