Translation of "Bilmeyen" in English

0.195 sec.

Examples of using "Bilmeyen" in a sentence and their english translations:

Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım.

I'm tired of your everlasting grumbles.

Tom bilmeyen tek kişi.

Tom is the only one who doesn't know.

O, bilmeyen tek kişidir.

She's the only one who doesn't know.

Ben bilmeyen tek kişiydim.

I was the only one who didn't know.

- Hâlâ okuma bilmeyen insanlar var.
- Hâlâ nasıl okunacağını bilmeyen insanlar var.

There are still people who don't know how to read.

Geçmek bilmeyen izleri ele alacak.

something against women.

Onu bilmeyen az erkek var.

- There are few men who don't know that.
- There are but a few men who don't know that.

Tom okuma yazma bilmeyen değil.

Tom isn't illiterate.

O, Fransızca bilmeyen bir yabancıdır.

He is a foreigner who does not speak French.

Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyden şüphelenmez.

He that knows nothing, doubts nothing.

Ben okuma yazma bilmeyen biri değilim.

I am not an analphabet.

Böylelikle şifreyi bilmeyen o linki olsa dahi

so even if he has that link that doesn't know the password

Artık İncil'i bilmeyen insanlarla tanışmak oldukça yaygın.

It is quite common now to meet with young people who do not know the Bible.

Tom Mary'nin Boston'a taşındığını bilmeyen tek kişiydi.

Tom was the only one who didn't know Mary had moved to Boston.

Tom nasıl Fransızca konuşacağını bilmeyen tek kişiydi.

Tom was the only one who didn't know how to speak French.

Aşkın hüznünü bilmeyen insanlar aşkın deneyiminden bahsedemezler.

- Those who do not know the sadness of love may not speak of it.
- People who don't know the sadness of love aren't able to talk about the experience of love.

Tom'un hapishanede olduğunu bilmeyen tek kişi bendim.

I was the only one who didn't know Tom had been in prison.

Bunu nasıl yapacağını bilmeyen tek ben değilim.

I'm not the only one who doesn't know how to do this.

Sanırım Tom burada yüzmeyi bilmeyen tek kişi.

- I think Tom is the only one here who doesn't know how to swim.
- I think that Tom is the only one here who doesn't know how to swim.

Tom bunu nasıl yapacağını bilmeyen tek kişi.

Tom is the only one who doesn't know how to do this.

Tom, Fransızca konuşmayı bilmeyen tek kişi değildi.

Tom wasn't the only one who didn't know how to speak French.

Ne yapacağını bilmeyen tek kişi Tom değildi.

Tom wasn't the only one who didn't know what to do.

Sen bile ne zaman vazgeçeceğini bilmeyen bir adamsın.

Even you are a guy who doesn't know when to give up.

Dan'ın şiddete karşı doymak bilmeyen bir iştahı vardı.

Dan had an insatiable appetite towards violence.

Tom burada ne yapacağını bilmeyen tek kişi değil.

Tom isn't the only one here who doesn't know what to do.

Tom burada Fransızca konuşmayı bilmeyen tek kişi değil.

Tom isn't the only one here who doesn't know how to speak French.

Tom ne yapacağını bilmeyen tek kişi gibi görünüyor.

Tom seems to be the only one who doesn't know what to do.

Okuma yazma bilmeyen gençlerin neredeyse % 60'ı kadındır.

Almost 60% of illiterate youth are female.

Bunu yapmayı bilmeyen tek kişi sensin, değil mi?

You're the only one who doesn't know how to do this, aren't you?

Avustralyalı olup da Fransızca bilmeyen birini hiç görmedim.

I've never met someone from Australia that couldn't speak French.

Ağustos böceği ile karıncanın hikayesini bilmeyen yoktur her halde

Nobody knows the story of the cicada and ant anyway

Bu onun bitmek tükenmek bilmeyen beni çok bunaltan hikayesidir.

It was his lengthy narrative that bored me to death.

Nasıl sessiz kalacağını bilmeyen biri nasıl konuşacağını da bilmez.

He who does not know how to remain silent, does not know how to speak either.

Burada Tom'un nerede yaşadığını bilmeyen tek kişi ben değilim.

I'm not the only one who doesn't know where Tom lives.

Bir beyefendi nasıl banjo çalacağını bilen ve bilmeyen biridir.

A gentleman is someone who knows how to play the banjo and doesn't.

Sanırım Tom burada onu nasıl yapacağını bilmeyen tek kişi.

- I think Tom is the only one here who doesn't know how to do that.
- I think that Tom is the only one here who doesn't know how to do that.

Lola'yı hiç bilmeyen sen, nasıl aşktan konuşmaya cüret ediyorsun?

How dare you speak of love, you who never knew Lola?

Tenis hakkında hiçbir şey bilmeyen insanlarla tenis izlemeyi sevmiyorum.

I don't like watching tennis with people who don't know anything about tennis.

Bunu nasıl yapacağını bilmeyen tek kişi sensin, değil mi?

You're the only one who doesn't know how to do that, aren't you?

Nasıl Fransızca konuşulacağını bilmeyen tek kişi Tom ve ben değildik.

Tom and I weren't the only ones who didn't know how to speak French.

Türkiye'de okuma yazma bilmeyen ne yazık ki 3,8 milyon insan var.

Unfortunately, there are 3.8 million illiterate people.

Lütfen bilimin b sini bilmeyen insanlar bir şeyler bildiğini zannedip konuşmasın ya

Please don't think that people who do not know one of science know that they know something.

Ben hayattan ne istediğini bilmeyen bir olgunlaşmamış pislik değil, bir insan istiyorum.

I want a man, not an immature asshole who hasn't figured out what he wants out of life.

- Tom ofisimizde Fransızca konuşamayan tek kişi.
- Tom ofisimizde Fransızca bilmeyen tek kişi.

Tom is the only one in our office who can't speak French.

Tom ikili bir hayat sürdü. Birbirleriyle ilgili hiçbir şey bilmeyen iki ailenin babasıydı.

Tom led a double life. He was the father of two families who knew nothing about each other.

Ancak, parlak yönetimi ve yorulmak bilmeyen çalışmaları Napolyon'un askeri başarısının büyük bir kısmının temelini oluşturan

But he was ‘the indispensable Marshal’, whose  brilliant administration and tireless work  

Pazar öğleden sonra yağmurlu bir günde kendileriyle ilgili ne yapacaklarını bilmeyen milyonlarca insan ölümsüzlük için can atıyorlar.

Millions long for immortality who do not know what to do with themselves on a rainy Sunday afternoon.

Bir bilirkişi bir şey hakkında her şeyi bilen başka bir şey hakkında hiçbir şey bilmeyen bir uzmandır.

An expert is a specialist who knows everything about something and nothing about anything else.

Çok şey bilen ama bir şey bilmediğini düşünen insanlar vardır, ve bir şey bilmeyen ama her şeyi bildiğini düşünen insanlar vardır.

There are people who know a lot but think they don't know anything, and there are people who don't know anything but think they know everything.

Senin geçmiş deneyimini bilmeyen biri senin bir yerli konuşmacı gibi konuştuğunu söylerse, bu senin bir yerli konuşmacı olmadığını onlara fark ettiren konuşman hakkında muhtemelen bir şey fark ettiği anlamına gelir.Yani, senin gerçekten yerli konuşmacı gibi konuşmadığını.

If someone who doesn't know your background says that you sound like a native speaker, it means they probably noticed something about your speaking that made them realize you weren't a native speaker. In other words, you don't really sound like a native speaker.