Translation of "Bilmediğim" in English

0.017 sec.

Examples of using "Bilmediğim" in a sentence and their english translations:

Bilmediğim şey bu.

That's what I don't know.

Bilmediğim şeyi sana söyleyemem.

I can't tell you what I don't know.

Bilmediğim için sana söylemedim.

I didn't tell you because I didn't know.

Bilmediğim çok şey var.

There's too much I don't know.

O henüz bilmediğim şey.

That's what I don't know yet.

Bilmediğim insanlardan hediyeler beklemiyorum.

I don't expect presents from people I don't know.

- Bana benim bilmediğim bir şey söyle.
- Bana bilmediğim bir şey söyle.

- Tell me something I don't know.
- Tell me something that I don't know.

Bilmediğim bir şey mi biliyorsun?

Do you know something I don't know?

Bilmediğim tüm kelimelere sözlükte baktım.

I looked up all the words I didn't know in the dictionary.

Anadilimde bile bilmediğim kelimeler var.

Even in my native language, there are words that I don't know.

Üzgünüm, bilmediğim insanlara emanet etmem.

I'm sorry, I don't buzz in people I don't know.

Bilmediğim insanların e-maillerini cevaplamam.

I never answer email messages from people I don't know.

- Tom benim bilmediğim bir şeyler biliyor.
- Tom benim bilmediğim bir şey biliyor.

- Tom knows something I don't.
- Tom knows something that I don't know.
- Tom knows something that I don't.
- Tom knows something I don't know.

Ne yapacağımı bilmediğim için polisi aradım.

Not knowing what to do, I telephoned the police.

Tom hakkında bilmediğim çok şey vardı.

There was a lot I didn't know about Tom.

Bana benim bilmediğim bir şey söyle.

- Tell me something I don't know.
- Tell me something that I don't know.

Senin, bilmediğim bir şeyi bildiğini sanıyordum.

- I thought you knew something that I didn't know.
- I thought that you knew something that I didn't know.

Bana önceden bilmediğim bir şey söyle.

Tell me something I don't already know.

Ne söyleyeceğimi bilmediğim için, sessiz kaldım.

Not knowing what to say, I remained silent.

Bu nasıl çevireceğimi bilmediğim bir cümle.

This is a sentence that I don't know how to translate.

Macarca bilmediğim için size yardım edemiyorum.

I cannot help you because I don't understand Hungarian.

Ne söyleyeceğimi bilmediğim için sessiz kaldım.

Not knowing what to say, I kept silent.

Sen bana bilmediğim hiçbir şey söylemiyorsun.

You're not telling me anything I don't know.

Nedenini bilmediğim için sana nedenini söyleyemem.

I can't tell you why because I don't know why.

Zaten bilmediğim bir şeyi bana söylemedin.

You haven't told me anything I didn't already know.

Zaten bilmediğim bir şeyi bana söylemiyorsun.

You're not telling me anything I don't already know.

Ne yapacağımı bilmediğim için yardım istedim.

Not knowing what to do, I asked for help.

Tom hakkında benim bilmediğim neyi biliyorsun?

- What do you know about Tom that I don't?
- What do you know about Tom that I don't know?

Bilmediğim kişilerin evime girmesine izin vermiyorum.

I don't let people I don't know into my house.

Nasıl tarif edeceğimi bilmediğim bir etki yarattı. "

He made an effect on me I don’t know how to describe.”

Ne yapacağımı bilmediğim için, orada sessizce durdum.

Not knowing what to do, I stood there silently.

Ne yapacağımı bilmediğim için, bir şey yapmadım.

Not knowing what to do, I did nothing.

Ne cevap vereceğimi bilmediğim için, sessiz kaldım.

Not knowing what to answer, I kept silent.

Nasıl cevap vereceğimi bilmediğim için, sessiz kaldım.

Not knowing what answer to make, I kept silent.

Otobüsten nerede ineceğimi bilmediğim için sürücüye sordum.

Not knowing where to get off the bus, I asked the driver.

Tom hakkında hala bilmediğim çok şey var.

There are still a lot of things I don't know about Tom.

Bilmediğim için bunun nereli olduğunu sana söyleyemem.

I can't tell you where this is from because I don't know.

Ne yapacağımı bilmediğim için ondan tavsiye istedim.

Because I didn't know what to do, I asked him for advice.

İşim hakkında hâlâ bilmediğim çok şey var.

There's a lot I still don't know about my job.

Bilmediğim devam eden bir şey var mı?

Is there something going on that I don't know about?

Tom cevaplarını bilmediğim bir sürü soru sordu.

Tom asked a lot of questions I didn't know the answers to.

Zaten bilmediğim bir şeyi neden bana söylemiyorsun?

Why don't you tell me something I don't already know?

Tom bana onun hakkında bilmediğim şeyleri söyledi.

Tom told me things I never knew about him.

Benim bilmediğim bir şeyi biliyormuşsun gibi geliyor.

It would seem that you know something that I don't.

O hakkında bir şey bilmediğim bir konudur.

That's a subject I know nothing about.

Ben sadece bunu biliyorum: hiçbir şey bilmediğim.

I only know this: that I know nothing.

Dün gördüğüm, adını bilmediğim kızın hayâlini kurdum.

I dreamed about the girl I met yesterday whose name I do not know.

Bana bilmediğim bir şey sorarsan, cevap vermeyeceğim.

If you ask me anything I don't know, I'm not going to answer.

Tom bana zaten bilmediğim bir şey söylemedi.

Tom didn't tell me anything I didn't already know.

Bu, hakkında hiçbir şey bilmediğim bir soru.

This is a question about which I know nothing.

Seninle ilgili bilmediğim pek çok şey var.

There are so many things I don't know about you.

Kim olduğunuzu bilmediğim için sizi takip ettim.

I followed you because I didn't know who you were.

Güçler ayrılığı, sekülerizm ve bilmediğim diğer ne vars

separation of powers, secularism and I-don’t-know-what-else.

"Tom Mary'yi seviyor." " Bana bilmediğim bir şey söyle."

"Tom likes Mary." "Tell me something I don't know."

Öğretmen tahtaya bilmediğim bir dilde bir şey yazdı.

The teacher wrote something on the blackboard in a language I didn't know.

Bana Tom hakkında, bilmediğim ilginç bir şey söyle.

Tell me something interesting about Tom that I don't know.

Tom bana Mary hakkında bilmediğim bir şeyler anlattı.

Tom told me some things about Mary that I didn't know.

Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğim.

I know one thing, that I know nothing.

Tom hakkında daha önce bilmediğim bir şey öğrendim.

I just learned something about Tom that I didn't know before.

Ama bilmediğim şey, bunlardan birinin beni hasta edip etmeyeceği.

But, what I don't know is whether it's one of the ones that can make me sick.

Hayatımda ilk kez kendimi, bilmediğim bir şehirde yapayalnız halde buldum.

For the first time in my life, I found myself all alone in an unknown city.

Konuşma sırasında, o benim bilmediğim beni cezbeden bazı sözler kullandı.

During the talk, he used some words I didn't know that fascinated me.

2 yıldır Çince öğrenmeme rağmen hala bilmediğim birçok sözcük var.

Although I have been studying Chinese for 2 years, there are still a lot of words I do not know.

Yüzmeyi çok iyi bilmediğim için, boyumu aşan suda yüzmekten sakınırım.

Since I'm not so good at swimming, I avoid swimming in water that's over my head.

Ve ne zamandır orada olduğunu bilmediğim bir halatla tırmanmak zorunda kalmayacağım.

And then I'm not depending on a rope that I don't know how long it's been there.

Hakkında hiçbir şey bilmediğim Geometri çok sıkıcı bir konu gibi görünüyor.

Geometry, about which I know nothing, seems like a very dull subject.

- Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ve sustum.
- Ne söyleyeceğimi bilmediğim için, sessiz kaldım.

Not knowing what to say, I remained silent.

Latince tamamen bilmediğim bir dil değil ama bu dili konuşma yeteneğinden tamamen yoksunum.

The Latin language is not entirely unknown to me, but I altogether lack the ability to speak it.

Bir avukat olmak için eğitim görürken, öğretmenlerim bana cevabını bilmediğim bir soru sormamamı söylediler.

When I was studying to become a lawyer, my teachers told me to never ask a question that I didn't know the answer to.

Zaten tam olarak bilmediğim bir konuda, o kişiyle karşılıklı tartışmaya girip de sinirlerimi bozmak istemiyorum.

I don't want to get angry, arguing with that guy on a subject which I don't know thoroughly.

- Yüzmede iyi olmadığımdan dolayı, boyumu aşan yerlerde yüzmekten kaçınırım.
- Ben yüzmeyi iyi bilmediğim için, boyumu aşan yerde yüzmekten sakınırım.

As I'm not good at swimming, I avoid swimming out of my depth.