Translation of "Bakan" in English

0.008 sec.

Examples of using "Bakan" in a sentence and their english translations:

Bakan kendi ifadesiyle çelişti.

The minister contradicted his own statement.

Bob bir bakan oldu.

Bob became a minister.

Vadiye bakan odayı sevdim.

I liked the room overlooking the valley.

Bakan bina planlarını onayladı.

The minister approved the building plans.

Bana bakan insanları sevmiyorum.

I don't like people looking at me.

Tom ona bakan kişidir.

Tom is the one who's been taking care of that.

Tom bir bakan oldu.

Tom became a minister.

Jimmie bir bakan olacak.

Jimmie is to be a minister.

Bahçeye bakan bir oda istiyorum.

I'd like a room facing the garden.

Onlar kendilerine bakan çocuğu seviyor.

- She likes the boy looking at her.
- He likes the boy looking at him.
- They like the boy looking at them.

Tom'a bakan kişi ben olmalıyım.

I should be the one taking care of Tom.

Onun yarasına bakan kişi odur.

She is the one who took care of his wound.

Sana bakan adamı tanıyor musun?

Do you know the man staring at you?

Bana bakan birini fark ettim.

I became aware of someone looking at me.

O kendine bakan çocuğu seviyor.

He likes the boy looking at him.

Çocuklara bakan biri var mı?

Is there anyone to look after the children?

Tom bir bakan olmak istedi.

Tom wanted to be a minister.

Bana bakan adamın farkında değildim.

I was not conscious of a man looking at me.

Sana bakan kız o muydu?

Was that the girl who was looking at you?

- Sami koridora bakan bir koltuğu seçti.
- Sami koridora bakan bir koltuk seçti.

Sami chose an aisle seat.

Dünyanın diğer yanından bize bakan insan

So the person staring back at us from the other side of the world

Uygulamaya sıcak bakan biri için çalışıyordum.

who is open to running with my crazy ideas.

Bakan, kabineden istifa etmek zorunda kaldı.

The minister was obliged to resign from the Cabinet.

Geçenlerde konuştuğum bakan, benimle aynı fikirde.

The minister, whom I spoke to recently, agrees with me.

Bakan önümüzdeki hafta Meksika'yı ziyaret edecektir.

The minister is to visit Mexico next week.

Tom ona bakan biriyle kavga etti.

Tom got into a fight with the people who were staring at him.

Ona bakan birine sahip olmak isteyebilirsin.

You might want to have someone look into that.

Tarlada koyuna bakan birine ne diyorsun?

What do you call a man who takes care of sheep in the field?

Tom Mary'ye bakan tek kişi değildi.

Tom wasn't the only one who was staring at Mary.

Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.

The girl staring back at me was angry.

Tom bir bakan olmak için okuyor.

Tom is studying to be a minister.

Galileo, Ay'a teleskopla bakan ilk kişiydi.

Galileo was the first person to look at the Moon through a telescope.

Ona bakan genç bir doktor vardı.

There was a young doctor that looked after him.

Ben Boston'dayken köpeğime bakan kişi Tom'dur.

Tom is the one who took care of my dog while I was in Boston.

Sami koridora bakan bir koltuğa oturdu.

Sami sat in an aisle seat.

Birçok insanın, arabada oturup dikiz aynasına bakan

This is the reason that many people go through life

O bir bakan olmak için eğitim görüyor.

He is studying to be a minister.

Tom getir götür işlerine bakan bir çocuk.

Tom is an errand boy.

Onlar güneye bakan bir ev satın aldılar.

They have bought a house that faces south.

Bunun yerine okyanusa bakan bir oda istiyorum.

I'd like a room facing the ocean instead.

Ayın güneşe bakan yarısı her zaman ışıldar.

The half of the Moon facing the Sun is always lit.

. Ve özellikle Arap Körfezi yakınlarında, İran'a bakan çok

to find it had a distinctive waterfront. And a very strategic location

Bakan yakın arkadaşlarından birini önemli bir pozisyona atadı.

The minister appointed one of his cronies to a key position.

Bakan kilit bir konuma yakın arkadaşlarından birini seçti.

The minister elected one of his close friends to a key position.

Tom onun arabasına bakan üç genç çocuk gördü.

Tom saw three young boys looking at his car.

Leyla, Sami'yi anlayan ve ona bakan tek kişiydi.

Layla was the only person who understood Sami and cared for him.

Gelin alçaltılmış gözlerle ve ona bakan herkesle odaya geldi.

The bride came into the room with lowered eyes and with everyone staring at her.

Tom bir şeye iyi tarafından bakan iyimser bir insan.

Tom's a glass half full man.

Fakat ek bir sıkıntı var herkes bunun dayısını bakan zannediyor

but there is an additional problem everybody thinks it is his uncle

Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.

- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom is a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.

Sana bakan gözleri ve yolunu gözleyen gönülleri ateş gibi yak.

Burn the eyes that look at you and the hearts that are waiting for you!

Japonya'da evcil hayvan olarak penguen bakan insanlar var gibi görünüyor.

- It seems that there are people in Japan who keep penguins as pets.
- I hear that there are people in Japan that keep penguins as pets.

Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity.

Papa; Aziz Petrus Meydanına bakan evinin penceresinden halka hitap etti.

The Pope addressed the crowd from his apartment window overlooking St. Peter’s Square.

O yukarıya baktığında, balkonundan ona bakan yakışıklı genç bir adam gördü.

When she looked up, she saw a handsome young man looking down at her from his balcony.

Ağaçların hep kuzeye bakan yanı yosun tutacak diye bir şey yok.

Moss does not always grow on the north side of trees.

O, liseden sonra üniversiteye gitti ve babası gibi bakan olmak için okudu.

After high school, he went to college and studied to be a minister, like his father.

Ayın güneşe bakan yarısı her zaman ışıldar fakat ışıldayan taraf her zaman dünyaya bakmaz.

The half of the Moon facing the Sun is always lit, but the lit side does not always face the Earth.

- Size hizmet eden biri var mı?
- Sizinle ilgilenen var mı?
- Size bakan var mı?

Is anybody waiting on you?

Aynaya bakan iyimser kişi daha da iyimser olur ve kötümser kişi daha da kötümser.

The optimist looks into a mirror and becomes more optimistic, the pessimist more pessimistic.

Bu bizim için acı bir gerçek fakat bu filmi izlemek eve bana tekrar dünyaya bakan tehlikeyi getirdi.

It's a painful 'truth' for us, but watching this movie brought home to me again the danger facing Earth.

Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.

When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.

Sacha Baron Cohen'in parodileri salakça stereotipler ve tepeden bakan Yahudi imalarıyla dolu olsa da salt mizahi açıdan yine de hoşuma gidiyor.

Sacha Baron Cohen's parodies are full of silly stereotypes and antigoyish insinuations, but I still like them in a pure comedic sense.

Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.

Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Halloween was brought to North America by immigrants from Europe who would celebrate the harvest around a bonfire, share ghost stories, sing, and tell fortunes.