Translation of "Kendi" in English

0.008 sec.

Examples of using "Kendi" in a sentence and their english translations:

Benim kendi zihnim, kendi kilisemdir.

My own mind is my own church.

- Tom kendi ekmeğini kendi yapar.
- Tom ekmeğini kendi pişiriyor.

Tom bakes his own bread.

Kendi başımızayız.

- We're on our own.
- We're alone.
- We are on our own.

Kendi başlarınalar.

They're on their own.

İnsanlar kendi bünyelerinde kendi kişisel değerlendirmelerini

People have to do their own personal assessment

- Kendi işine bak.
- Kendi işlerine bak.

- Don't stick your nose where it doesn't belong.
- Don't stick your nose into other people's business.

- Kendi arabasını sürüyor.
- Kendi arabasını kullanıyor.

He drives his own car.

- Kendi sonucuna gel.
- Kendi sonucuna var.

Come to your own conclusion.

- Kendi diyen kendi olur.
- Çelik ayna.

- I'm rubber, you're glue.
- I'm rubber, you're glue. Your words bounce off me and stick to you.

- Kendi sorusunu cevapladı.
- Kendi sorusunu yanıtladı.

He answered his own question.

Aslında, kendi şirketimde, kendi kıdemli lider ekibime

In fact, I did not even have a woman on my own senior leadership team

- Kendi işlerine bak.
- Sen kendi işine bak.

Tend to your own affairs.

Ve kendi kendine

and she thought to herself,

Bazılarını kendi hayatlarımızda,

Some of these tools we can pick up in our own lives,

Kendi kültürümüzden uzaklaşıp

Getting away from our own culture

Kendi imkanlarınla yaşamalısın.

You should live within your means.

Kendi hissemi ödeyeyim.

Let me pay my share.

Kendi hayatını kur.

You make your own life.

Kendi işini göster.

Show your own business.

Kendi kaderinin kaptanısın.

- You are the master of your own destiny.
- You're the master of your own destiny.

Kendi düşen ağlamaz.

As you make your bed, so you must lie in it.

Kendi kendime konuşuyorum.

- I talk to myself.
- I'm talking to myself.

Kendi işine bak.

- Mind your own business!
- Mind your own business.

O kendi patronudur.

He's his own boss.

Kendi giysilerini giymelisin.

You should wear your own clothes.

Kendi kararını vermelisin.

You should make up your own mind.

Kendi kararınızı verin.

Make up your own mind.

Kendi kararlarını vermelisin.

You must make your own decisions.

Kendi ölümünü uydurdu.

He faked his own death.

Kendi yerini al.

- Take your seat.
- Get your own place.

Tom kendi patronu.

Tom is his own boss.

Kendi kaderini belirlemelisin.

You have to choose your own destiny.

Kendi sesinize âşıksınız.

You're in love with the sound of your own voice.

Kendi kararını ver.

Make your own decision.

Kendi kendime gülümsedim.

I smiled to myself.

Kendi konuştuğumu duyamıyorum.

I can't hear myself speak.

Kendi işlerine bak.

- Mind your own business.
- This is none of your business.

Kendi odam var.

I have my own room.

Kendi mezarını kazıyor.

- He's digging his own grave.
- She's digging her own grave.

Kendi işine bakmalısın.

You should mind your own business.

Kendi vergilerimle ilgilenirim.

I do my own taxes.

Kendi asistanıma sahibim.

I have my own assistant.

Kendi gücünü küçümseme.

Don't underestimate your own strength.

Kendi işimi işletiyorum.

I run my own business.

Kendi aralarında tartıştılar.

They quarreled among themselves.

Kendi çıkarımı koruyorum.

I'm standing up for myself.

Kendi başına olmayacaksın.

- You won't be alone.
- You won't be on your own.

Kendi kararımı vereceğim.

I'll make up my own mind.

Kendi başına olacaksın.

- You'll be on your own.
- You will be on your own.

Kendi başıma evdeydim.

I was home by myself.

Tom kendi başına.

- Tom is on his own.
- Tom is with somebody.

Ben kendi başımayım.

I'm by myself.

Kendi sırtını göremezsin.

You cannot see your own back.

Kendi çantasını yakaladı.

She grabbed her purse.

Kendi kendine yaptın.

You brought this upon yourself.

Kendi fiyatını belirleyebilirsin.

You can name your price.

Kendi adınıza konuşun.

Speak for yourselves.

Kendi başımıza oynayalım.

Let's play by ourselves.

Kendi başıma olacağım.

I'll be on my own.

Kendi malzemelerinizi getirin.

Bring your own supplies.

Kendi şişeni getir.

Bring your own bottle.

Kendi sonucunuzu çizin.

Draw your own conclusions.

Kendi işini yap.

- Do your own work.
- Do your own thing.

Kendi yiyeceğini yetiştirmelisin.

You should grow your own food.

Kendi kararını kullan.

Use your own judgment.

Kendi paranı kullan.

Use your own money.

Kendi kendime konuşurum.

I talk to myself.

Kendi propagandanı beğenmiyorsun.

You don't like your own propaganda.

Kendi hatalarından öğrenmelisin.

You must learn from your own mistakes.

Kendi başıma halledebilirim.

I can manage on my own.

Kendi kupanızı getirin.

Bring your own mug.

Tom kendi durdurdu.

Tom stopped himself.

Kendi başıma çalışırım.

- I work alone.
- I work on my own.

Kendi adına konuş.

Speak for yourself.

Kendi işinle ilgilen.

Attend to your own business.

Kendi gömleğimi yıkadım.

I washed my own shirt.

Kendi gömleklerimi yıkadım.

I washed my own shirts.

Kendi gölgenden kork.

Fear your own shadow.

Ödevi kendi yaptı.

- She herself did the homework.
- She did the homework herself.

Kendi odamı istiyorum.

I want my own room.

Şimdi kendi başınızasınız.

You're on your own now.

Kendi sağlığını düşünmelisin.

You must consider your health.

Kendi kararlarını alacaklar.

They'll make their own decision.

Kendi sorumu cevaplayabilirim.

I can answer my own question.

Kendi sorunlarımızı yarattık.

We created our own problems.

Herkes kendi başındaydı.

Everyone was on their own.