Translation of "Başbakan" in English

0.004 sec.

Examples of using "Başbakan" in a sentence and their english translations:

- Başbakan dün istifa etti.
- Başbakan dün istifasını verdi.
- Başbakan dün görevi bıraktı.

The Prime Minister resigned yesterday.

Başbakan kabineyi kuramadı.

The Prime Minister was unable to form a Cabinet.

Başbakan istifa etti.

The Prime Minister has resigned.

Başbakan istifa etmelidir.

The Prime Minister must step down.

- Başbakan olma tutkusunu taşıyordu.
- Başbakan olma hırsı vardı.

He had the ambition to be prime minister.

Başbakan muhtemelen istifa edecek.

The premier is likely to resign.

Başbakan kabinesinin üyelerini atadı.

The prime minister appoints the members of his cabinet.

Başbakan basın toplantısı yaptı.

The Prime Minister met with the press.

Başbakan, Fransa'nın hükümetinin başıdır.

The prime minister is the head of the government of France.

Hayatta amacım başbakan olmaktır.

My goal in life is to be Prime Minister.

Şimdiki başbakan törende bulunmadı.

The present prime minister was not present at the ceremony.

Başbakan yarın bir duyuru yapacak.

The prime minister will make an announcement tomorrow.

Başbakan ile bir röportajı vardı.

He had an interview with the Prime Minister.

Başbakan Tuna ırmağına düşüp boğuldu.

The prime minister fell into the Danube and drowned.

Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

The premier and his cabinet colleagues resigned.

Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.

- The Prime Minister holds a press conference tomorrow.
- The Prime Minister will hold a press conference tomorrow.

Başbakan olarak istifa etmek zorunda kaldı.

He was forced to resign as prime minister.

Başbakan güvensizlik oyundan sonra devam edemedi.

The Prime Minister could not continue after a vote of no confidence.

Başbakan, hükümetin yeniden yapılandırılması gerektiğini kararlaştırdı.

The prime minister agreed that the government needed to be restructured.

Burası Başbakan Mobi'nin gerçekten sivrildiği bir konu.

Now this is the field where the Prime Minister has really excelled.

Başbakan Beyaz Saray'a resmi bir ziyarette bulundu.

The prime minister paid a formal visit to the White House.

Başbakan basın toplantısında bazı sert soruları cevapladı.

The prime minister fielded some tough questions at the press conference.

Başbakan zaten ikamet ettiği kentte oy kullandı.

The prime minister already voted in his city of residence.

Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir adam değildir.

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.

Başbakan uzun uzun mali kriz hakkında konuştu.

The prime minister spoke about the financial crisis at length.

Başbakan bürokrasiyi kısıtlamanın ne kadar zor olduğunu anladı.

It has been made clear to the Prime Minister how tricky it is to put limits on bureaucracy.

Sadece on yılda, İtalya altı farklı başbakan değişirdi.

IN just 10 years, Italy has had 6 different prime ministers.

Eğer başbakan olsam Clinton'la iyi bir konuşma yaparım.

If I were prime minister, I'd give Clinton a good talking to.

Başbakan iki ülke arasında bir ticaret anlaşması imzaladı.

The Prime Minister signed a trade agreement between the two countries.

Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.

Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.

Golda Meir 1969-1974 yıllarında başbakan olarak hizmet yapmıştır.

Golda Meir served as prime minister during the years 1969-1974.

Muhtemelen Başbakan, "dinî değerlere dayalı siyaset"i kast ediyordur.

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'

Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.

Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.