Translation of "Anında" in English

0.011 sec.

Examples of using "Anında" in a sentence and their english translations:

İlaç anında rahatlattı.

The medicine gave instant relief.

Tom anında yanıtladı.

- Tom responded instantly.
- Tom answered immediately.
- Tom responded immediately.
- Tom immediately answered.
- Tom answered right away.

Sincap anında öldü.

The squirrel died instantly.

Tom anında öldürüldü.

Tom was killed instantly.

İkisi anında tıklandı.

The two clicked instantly.

Anında tepki gösterdim.

I reacted instantly.

Tom anında öldü.

Tom died instantly.

Cevabını anında verdi.

His response was immediate.

En zor anında da, en kötü anında da, en iyi olduğu anında da,

He never gave up this dream whether he was in his most difficult moment,

İlacın anında etkisi oldu.

The medicine had an immediate effect.

Jet uçağı anında havalanır.

The jet plane took off in an instant.

Tom'un gülümsemesi anında kayboldu.

Tom's smile vanished instantly.

Tom anında tepki gösterdi.

Tom reacted instantly.

O, onu anında yalanladı.

He instantly denied it.

Olay anında Tom ofisindeydi.

At the time of the incident, Tom was in his office.

Tom anında Mary'yi tanıdı.

Tom instantly recognized Mary.

Sami onu anında biliyordu.

Sami knew that instantly.

Mary, Tom'u anında tanıdı.

Mary recognized Tom instantly.

Bilmiyorum. Bunun hepsi anında oldu.

I don't know. It all happened in an instant.

Romeo Juliet'e anında aşık oldu.

Romeo instantly fell in love with Juliet.

O anında ona aşık oldu.

She instantly fell in love with him.

Prenses, anında prense aşık oldu.

The princess fell in love with the prince instantly.

Karar anında bir resim çektim.

I took a picture at the decisive moment.

Yıldırım bir fırtına anında oluşabilir.

Lightning can occur during a storm.

Başkan McKindley anında cevap gönderdi.

President McKinley sent an immediate answer.

Bu ilaç anında işe yarar.

This medication works instantly.

Sınav anında Tom Mary'yi aldattı.

During the exam, Tom cheated off Mary.

Tom çöktü ve anında öldü.

Tom collapsed and died instantly.

Fadıl anında arabaya aşık oldu.

Fadil instantly fell in love with the car.

Sami'nin anında ölmüş olması gerekirdi.

Sami should have died instantly.

En kötü anında da, en iyi anında da hayalinden ve doğrularından vazgeçmiyor.

In his worst moment, in his best moment, he does not abandon his dream and beliefs.

Tom anında durumu kontrol altına aldı.

Tom was master of the situation in no time.

O, tam çalma anında tespit edildi.

He was detected in the very act of stealing.

O kadar yorgundu ki, anında uyuyakaldı.

He was so tired that he fell right to sleep.

Tom ve Mary anında birbirlerini tanıdılar.

Tom and Mary instantly recognized one another.

Bana cinayet anında nerede olduğunu söyle.

Tell me where you were at the time of the murder.

Tom ve Mary anında birbirlerini sevdi.

Tom and Mary liked each other instantly.

Tom anında onun ne olduğunu biliyordu.

Tom knew instantly what it was.

Bu, veriler için anında bir talep yarattı.

This created an instant demand for data.

Kitaplarınızı mola anında okulda bırakırsanız, onlar toplatılırlar.

If you leave your textbooks at school during the break, they'll get confiscated.

Bir araba tarafından çarpıldı ve anında öldü.

- He was run over and killed on the spot.
- He was hit by a car and died instantly.

Bir fırtına anında araba sürmek tehlikeli olabilir.

Driving during a storm can be dangerous.

Tom onun hayatının her anında Mary'yi dövdü.

Tom beat Mary to within an inch of her life.

Kaza anında, neredeyse otobüsteki yolcuların hepsi uyuyordu.

At the time of the accident, almost all of the passengers on the bus were sleeping.

- O, düşen kaya tarafından çarpıldı ve anında öldü.
- Ona, düşen bir kaya çarptı ve anında öldü.

He was hit by a falling rock and died instantly.

En güçlü olduğu anında da bu hayalinden asla vazgeçmedi.

in his worst moment, in his best moment or in his most powerful moment.

Saldırı anında merkezdeki konumunun neredeyse paramparça olduğunu fark etti.

that his formation in the center began falling apart almost immediately upon impact.

Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.

It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.

Zor olanı anında yaparız. İmkansız olan biraz zaman alır.

The difficult we do at once. The impossible takes a little longer.

Tom etkisiz hale getirmeye çalıştığı bomba patladığında anında öldü.

Tom was killed instantly when the bomb he was trying to defuse exploded.

Arabanın arkasında oturan bir kişi hariç herkes kaza anında öldü,

Everyone in the car died instantly apart from one person in the back seat,

Hayatımızın bir anında kaçımız "Erkek ol!" deme suçunu işlemedi ki?

How many of us have been guilty of saying "Man up!" at some point in our lives?

Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.

- Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class.

Tom cinayet anında cinayet mahalline yakın bir yerde olmadığını iddia ediyor.

Tom claims that he wasn't anywhere near the murder scene at the time of the murder.

Guglielmo bildiğim en iyi öğrencidir. O anında öğrenir ve olağanüstü bir hafızaya sahiptir.

Guglielmo is the best student I know. He learns instantly and has a phenomenal memory.

İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu fark ettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.

He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.

- Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.
- Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.

The frost was such that the birds fell on the fly.

Neden odun kesmekten büyük zevk alan bu kadar çok insan olduğunu biliyorum. Bu aktivitede sonuçları hemen anında görürsünüz. -- Albert EINSTEIN

I know why there are so many people who love chopping wood. In this activity one immediately sees the results.

"Tom, deprem anında uyanıyor muydun?" "Evet, bir deprem mi vardı?" "Evet, saat 1.30'dan biraz sonra. Oldukça büyük bir sarsıntıydı." "Gerçekten mi, normalde olduğu gibi uyudum."

"Tom, were you awake during the earthquake?" "What, there was an earthquake?" "Yes, it was a little after 1:30. It was a fairly large tremor." "Really? I slept through it just like normal."