Translation of "Olduğu" in Korean

0.021 sec.

Examples of using "Olduğu" in a sentence and their korean translations:

Olduğu görüşü

혹은 긍정적이다 부정적이다로 나누는 것은

Soru neden olduğu.

왜 그럴까요?

Ki aslında sahip olduğu

이미 가지고 있는 특징을 일깨워주기 위해서였죠.

Yakın olduğu kanısına vardım.

그 사람이 근처에 있다는 느낌이 들었죠.

Hesap çevrimiçi olduğu için

온라인 계좌이기 때문에

Olduğu öze dönme imkanı...

어쨌거나 바로 거기에 모든 답이 있으니까요.

Fakat işsizlik oranının ¼ olduğu,

그러나 대공황 최악의 해만큼 나쁘지는 않았습니다.

Norm olduğu bir çağda yaşıyoruz.

사실은

Dışlarında olduğu kadar içlerinde de.

외면뿐만 아니라 내부도요.

Sahip olduğu güce şahit oldum.

그 목소리가 문화속에서 존재감을 가질 때요.

Duygularımız otoritemizin kapsamı olduğu için

왜냐하면 감정은 우리의 권위의 영역안에 있고

Bunlar, duyguların hakim olduğu eylemler.

감정이 아닌 행동 말입니다.

Gerçekten sırada ne olduğu endişelendiriyor.

그 다음에 뭐가 올지 걱정하는 것 말이죠.

Hayatın ölümden daha iyi olduğu,

삶이 죽음보다 낫고

Bir şey olduğu hissine kapılabiliriz.

불가능한 것처럼 느껴집니다.

Aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

최빈국에서 유입됩니다.

...Ay'ın ışığının hükmünde olduğu yer.

‎달빛에 좌우되는 곳입니다

Alışık olduğu bir eylem bu.

‎몸에 익은 동작입니다

Programın yönlendirmesi sonrasında sahip olduğu,

새로 얻게된 자기 이를 가리키더군요.

Bugün olduğu gibi, değil mi?

오늘처럼요, 맞죠?

Buna ne kadar bağışıklığımızın olduğu.

우리 모두에게 얼마나 민감한 지

Bunu, bürokrasiyi olduğu gibi dijitalleştirerek yapmadık.

기존 정부 조직 그대로를 디지털화 한 것이 아닙니다.

Çocuk felcinin yaygın olduğu ülkelerde çalışıyordum,

소아마비가 만연한 국가에서 일하고 있었는데

Aslında bir hediye olduğu ortaya çıktı

그것은 제게 선물이었죠.

Bu şimdi yapay zekânın ne olduğu,

그것은 전반적인 대화와 인식을 이끌어내서

Hepsinde yaklaşık 40 kalori olduğu söylenebilir.

삿갓조개 하나가 40칼로리 정도 되고

İlki, bağımsızlığın berbat bir şey olduğu.

첫 번째로 자유는 좋은 것만은 아닙니다.

Ancak ne ölçüde olduğu hala saptanamamıştır.

하지만 완벽주의 지수 같은 건 없었죠.

Mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla

최대한 많은 사람과 최대한 긴 시간 동안

Anlaşılması güç olduğu için size okuyacağım.

한번 읽어 보겠습니다. 아주 복잡한 내용입니다.

Bu düşüncelerin, davranışların zayıf öngürücüleri olduğu

태도는 행동의 매우 약한 예고에 불과하다는 것입니다.

Burada hangi konuda iyi olduğu yazıyor.

온라인데이트의 장점은 이렇습니다.

Muhtemel sonucun başarısızlık olduğu probleme bile

인류가 직면한 문제에 대한 답과 해법을 제시하려는

Aşağıda parlayan bir şey olduğu kesin.

저 아래에 반짝이는 게 있어요

Mesela Amelia Rivera konusunda olduğu gibi,

아멜리아 리베라가 그런 사례인데요.

Buz tabakası altında suyun saklı olduğu,

바로 빙상 속에 액체 상태의 물이 숨겨져 있다는 사실입니다.

Hayatî öneme sahip olduğu anlamına geliyor.

아동 빈곤과 싸우는 것이 매우 중요하다는 것을 의미합니다.

Rus kayıplarının 44.000 olduğu tahmin ediliyor.

러시아군 사상자는 4만 4천명으로 추산된다.

Sık sık yuvasının olduğu yere gidiyorum.

‎문어의 굴이 있는 곳에 ‎지금도 자주 갑니다

Para toplamak çok zor olduğu için...

기금 마련이 매우 어려운 상황이라

Ve ayrılıkçı tehdit olduğu yazılıp çizildi.

분리주의적인 위협과 극단주의적인 위협으로 그려졌습니다

Lezzetli şeyler yerken olduğu gibi, haz aramak

맛있는 음식처럼 즐거우려고 먹거나

Yanlış olduğu çok açıkken neden halâ bizimle?

잘못된 것이 명확함에도 왜 아직 우리 곁에 있는 것일까?

Hepimizin hayran olduğu muhteşem kadın Helen Keller'dan

우리가 존경하는 위대한 여성인

Suyun çok az olduğu Batı Teksas'ta yaşıyorum.

저는 서부 텍사스에 사는데, 물이 부족한 곳이에요.

Mümkün olduğu kadar uzun süre konuşmamız lazım,

최대한 열린 마음으로

#dialoguecoffee örneğinde olduğu gibi o kişiyle görüşün.

이런 사람을 초대해서 '#커피대화'를 해보세요.

çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkeden geldiğim için

저의 프랑스 시민권을 박탈당할 수도 있다는

Tabii ki asıl soru, neden böyle olduğu.

문제는 왜 이런 일이 일어나는 걸까요?

Hayatta kaldığını gösteren cihazlara bağlı durumda olduğu

마크가 시트 하나만 덮고 나체로 누워 있었습니다.

Tabii ki Çin bu alternatifin var olduğu

물론 이런 대안이 존재하거나 가능한 곳이

600 milyondan fazla insan olduğu anlamına gelir.

아직도 인터넷을 사용하지 않는다는 의미입니다.

Bunun parayla ilgili olduğu algısını sona erdiriyorlar.

96%의 고객이 매번 법정에 돌아왔다는 점에서 알 수 있죠.

Toplum bilimcilerin olduğu bir ailede büyüsem de

저는 사회학자 집안에서 자랐지만

Ve hepimiz nefretin bir sorun olduğu kanısındayız.

그리고 우리 모두는 증오심이 문제라고 생각하죠.

Bu büyümenin çoğunun Güney Amerika'dan gelecek olduğu.

사실상 대부분의 양이 남미에서 생산될 것이라는 점입니다.

1940'ta Kuzey Amerika ürünlerinin olduğu yerde.

1940년대의 북미 지역에서 생산량과 같습니다.

"İnsanlar evsizlerin olduğu yerde öğle yemeklerini yemeyecekler."

"사람들이 노숙자랑 같이 점심 안 먹을거야." 했습니다.

Doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

자연이 약해서 우리 지성에 굴복할 거란 생각.

Geceleri ormanın derinlikleri çok tehlikeli olduğu için

‎밤에 해조 숲에 깊숙이 들어가면 ‎매우 위험하기 때문에

Bu ellerinde boş çek olduğu anlamına gelmiyor.

하지만 이게 '수표'만을 이야기하는 건 아냐

Size gösterdikleri, şu an yeryüzünde neler olduğu.

뉴스는 한 순간, 한 장소에서 일어나는 일만 보여줍니다.

Peki, Covid-19, koronavirüsün neden olduğu hastalık?

그리고 코로나바이러스에 의한 질병 Covid-19은 어떨까요?

Unutmayın, bu farklı vücutların, çeşitliliğin olduğu bir nesil.

우리는 다양한 몸을 가진 세대입니다, 기억하세요.

Ve ahlaki olarak her zaman olduğu gibi yönetiliyor.

여전히 침착하면서도 총기가 넘치며, 도덕적으로 올바르십니다.

Diğerlerinden daha çok paranız olduğu için suçlu hissediyorsanız.

다른 사람보다 돈을 더 많이 가져 죄책감이 느껴진다고요?

Güneş sisteminde yeni bir gezegen olduğu tahmininde bulundular.

태양계의 새 행성의 존재를 증명하려 했던 것입니다.

Ama yüzde yüz bildiğim şey, yemenin güvenli olduğu

그래도 제가 100% 아는 건 먹어도 안전하다는 겁니다

Ama yüzde yüz bildiğim şey yemenin güvenli olduğu.

그래도 제가 100% 아는 건 먹어도 안전하다는 겁니다

Buranın ne kadar daha serin olduğu şimdiden hissediliyor.

얼마나 서늘한지 벌써 느껴집니다

Yazarlar için sıkça olduğu gibi, tam bir karışımdı.

흔히 그렇듯, 글쓴이를 향한 여러 내용이 뒤섞여 있었습니다.

Doğrusu, bu jenerasyonların var olduğu konusunda anlaşabilsek bile

실제로, 그런 집단이 있다고 동의한다고 해도

Onu, gerçekte olduğu şeyden, üzgün bir gölgeye indirgiyoruz.

안타깝게도 그 본질이 덮이고 말죠.

Fazla kişisel olduğu için kimse bunu paylaşmaz dediler.

너무 사적인 것을 물어봐서 아무도 참여 안 할 것이라고 생각했어요.

Yüzey altında neler olduğu hakkında bir fikir verir.

수면 아래에서 무슨 일이 일어나고 있는지 알려줍니다.

Ve o an, şehrin sökülmüş olduğu bir andı.

도시가 해체되는 순간을 담은 사진입니다.

Sonra ahtapotun yalnız bir yaratık olduğu gerçeğini düşünün

여기에 문어는 독립적인 생명체라는 사실을 더하면

O gün anneannem kanser ameliyatı olduğu için oradaydı.

그날은 할머니가 암 수술을 받으신 날이었거든요.

Dünyanın daha güvenli, temiz ve eşitlikçi olduğu zamanları.

그때는 세상이 더 안전했고, 깨꿋했고, 더 평등했다고 생각하죠.

Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu çözülmeyen sorunlar devasa,

오늘날 우리는 엄청나게 많은 난제와 직면하고 있습니다.

Eskiden bir enerji santralinin kurulu olduğu bir bölgede.

한 때 발전소가 있던 구역이죠.

Ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.

아이의 있는 그대로를 축복했습니다.

Ve bize kadınsılığın, erkeksiliğin zıttı olduğu öğretildiği için

여성다움이란 남자다움의 반대라고 배웠기 때문에

Bu toplantının işten çıkarılma görüşmem olduğu ortaya çıktı.

그 회의가 제 퇴사 인터뷰가 되었죠.

%80'i ne olduğu hakkında endişelenip vakit kaybetti

80%는 자신이 당한 일로 근심하며 근무 시간을 보냈으며

Ve hareketlerini koordine edebilme kabiliyetleri olduğu hipotezini kurdum.

이는 미세종양환경에서 세포들간의 거리에 기반하여 나타난다.'

Dünyanın olduğu gibi çalışması beni hep çok büyüledi.

항상 세상이 정확히 어떻게 돌아가는지에 매료되어 있었습니다.

Sözlerde ''uygunsuz içerik'' olduğu için otoritelerle belaya soktu.

싸이를 전성기로 이끌어 준 그 노래의 일부분을 발췌한거야.

Bu coğrafi bölgeye, Xinjiang'ın olduğu alana ihtiyacı var.

이 자원과 에너지가 있는 지리적 장소가 신장이며 중국에 꼭 필요합니다

Bazen İran'da olduğu gibi kendisine yakın diktatörler yerleştirdi

때로는 이란 같은 곳의 독재자들을 지지했고

Ancak bu davranışın iyi mi kötü mü olduğu sorusunun

하지만 이런 질문

Parsın sinirli ve heyecanlı olduğu için kendisini yaraladığını söylüyor.

표범의 신경을 건드리고 흥분시켜 다친 거라고 합니다

Vaha su demektir ve suyun olduğu yerde yaratıklar bulunur.

오아시스에는 물이 있고 언제나 생물들을 찾을 수 있죠

Suyla birlikte tarantulayı olduğu yerden çıkartmayı denememi seçtiniz demek?

물을 이용해서 타란툴라가 제 발로 나오게 하자고요

Amacın zaten çok belirli olduğu düşünülüp doğrudan formata geçiliyor.

목표가 명확해서, 설정할 수 조차 없이 너무 빠르게 지나가버립니다.

Bu jenerasyonlara kimlerin dahil olduğu konusunda hem fikir değiliz.

각자 어디에 속하는지 확실히 할 수는 없습니다.

Fark ettim ki hikâye olduğu için bunun anlatılması gerek

하지만 저는 이것이 알려져야 하는 이야기라고 인식했습니다.

Ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

또, 이 선택은 가능한 한 지역 차원에서 행사되어야 합니다.

Ki bu da Sierra Leone'nin hepimizden daha büyük olduğu,

시에라리온은 우리 모두보다 크고

Kapkara siyah üzüntünün bir duygu olduğu şekilde bir renktir.

슬픔이 감정인 것처럼 잉크처럼 검은 어둠도 색이죠.