Translation of "Olduğu" in Arabic

0.014 sec.

Examples of using "Olduğu" in a sentence and their arabic translations:

Olduğu görüşü

أو الإيجابية والسلبية،

Becerilerinizin ne olduğu zihniyetinizin ne olduğu gibi.

كمهاراتك، عقليتك،

Soru neden olduğu.

‫السؤال هو لماذا؟‬

Maidan'da olduğu gibi.

مثل "مايدان".

Donmuş olduğu için

وهو جامد لدرجة أنّه أحياناً

Patlamanın olduğu, arkasından

انفجار من الخلف

Ki aslında sahip olduğu

لتذكيرها بالخِصال التي هي بالفعل تتحلّى بها...

Yakın olduğu kanısına vardım.

كان لدي انطباع أنه كان قريبا من موقعنا.

Hesap çevrimiçi olduğu için

ولأنه على الإنترنت،

Olduğu öze dönme imkanı...

حيث كل الإجابات بأية حال.

Tıpkı şimdi olduğu gibi

تماما مثل الآن

Yönetici öğretmen olduğu içinde

كمعلم

Her zaman olduğu gibi

كل عادة

Tapınak olduğu tahmin ediliyor

يظن أنه معبد

Papalığın Avrupa'ya hakim olduğu

تهيمن البابوية على أوروبا

Masanı olduğu gibi bırak.

اترك مكتبك كما هو.

Evin perili olduğu söyleniliyor.

- يُقال أن ذاك المنزل مسكون.
- قيل أن هذا المنزل مسكون بالأشباح.

Hasta olduğu için gelemez.

لن يكون بوسعه القدوم بسبب مرضه.

Onun haklı olduğu açıktır.

من الواضح أنه على الحقّ

Onun suçlu olduğu açıktır.

واضح أنه مذنب.

Onun haklı olduğu kanaatindeyim.

رأيي أنه محق.

Bedava olduğu için geliyorlarmış.

كانوا يأتون سابقًا لأنها كانت مجانية.

Bu, kazanın olduğu yerdir.

هنا موقع الحادث.

Bu, savaşın olduğu yerdir.

هذا مكان المعركة.

Fadıl'ın kayıp olduğu bildirildi.

- تمّ التّبليغ على فقدان فاضل.
- اعتُبر سامي في عداد المفقودين.

Sami'nin kayıp olduğu bildirildi.

اعتُبر سامي في عداد المفقودين.

Riskli olduğu sonucunu ortaya koymuştur.

كخطر تدخين 15 سيجارة يوميًا.

Kahverengi noktalar, hastalığın olduğu yerler.

والنقاط البنية، هي مكان المرض

Amaç olduğu sporlara maruz kalmayacaklar.

هدفها الإضرار بأدمغة الآخرين

Tıpkı bir erkekken olduğu gibi.

بالضبط مثلما كنت رجلًا.

Norm olduğu bir çağda yaşıyoruz.

بينما في الواقع،

Dışlarında olduğu kadar içlerinde de.

باطنيًا وظاهريًا.

Sahip olduğu güce şahit oldum.

عندما تكون حاضرة في الثقافة،

Duygularımız otoritemizin kapsamı olduğu için

‫لأن المشاعر من صلاحيات سلطتنا،‬

Bunlar, duyguların hakim olduğu eylemler.

إن التصرفات تغلب المشاعر.

Gerçekten sırada ne olduğu endişelendiriyor.

هو الشعور بالقلق من الخطوة القادمة.

Hayatın ölümden daha iyi olduğu,

أن الحياة أفضل من الموت،

Bir şey olduğu hissine kapılabiliriz.

ومستحيل للتغير

Aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

تأتي من دول شديدة الفقر.

...Ay'ın ışığının hükmünde olduğu yer.

‫محكومان بضوء القمر.‬

Alışık olduğu bir eylem bu.

‫إنها حركة معروفة.‬

Fikirler birbirine yakın olduğu için

بفضل تشابه الأفكار

Programın yönlendirmesi sonrasında sahip olduğu,

التي تمكن من الحصول عليها بعد تحويل من البرنامج،

Virüslerin konakçı olduğu türlere göre

حسب الأنواع حيث تستضيف الفيروسات

Tıpkı yeni Elazığ'da olduğu gibi

مثلما هو الحال في Elazig الجديد

Gerçekten o hikayede olduğu gibi

مثل تلك القصة

Büyüklükleri ne olduğu önemli değil

بغض النظر عن حجمها

Bazı doğrulamaları olduğu ortaya çıktı

في الحقيقة الصعبة.

Bugün olduğu gibi, değil mi?

مثل اليوم، أليس كذلك؟

Haçlıların hakim olduğu deniz operasyonları

سيلعب التفوق البحري الساحق للصليبيين دورًا رئيسيًا

Kitabı olduğu yere geri koy.

أعد الكتاب إلى مكانه.

O, hasta olduğu için, gelemiyor.

- لن يكون بوسعه القدوم بسبب مرضه.
- لن يستطيع المجيء لأنه مريض.

Onun çok zengin olduğu söylenir.

يقال أنه كان غنيا جدا.

Mümkün olduğu kadar çabuk ol.

- بأقصى سرعةٍ ممكنة.
- بأسرعِ سرعةٍ ممكنة.

Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyin.

لا تقبل بالعالم كما هو.

Buna ne kadar bağışıklığımızın olduğu.

مدى عرضة الجميع له

Küçük olduğu için yaraları küçüktü.

لأنها كانت صغيرة ، كانت إصاباتها طفيفة.

Patronumun kini olduğu kişi benim.

الشخص الّذي يحمل له رئيسي الضغينة هو أنا.

Onun nereli olduğu önemli değil.

لا يهمّ من أين أتى.

Sami Müslüman olduğu için öldürüldü.

قُتل سامي لمجرّد أنّه مسلم.

Ve üst düzey yöneticinin olduğu yer

حتى المدير التنفيذي كان في ذات المكان،

Bunu, bürokrasiyi olduğu gibi dijitalleştirerek yapmadık.

لم نقم بذلك برقمنة البيروقراطية كما هي.

Çocuk felcinin yaygın olduğu ülkelerde çalışıyordum,

كنت أعمل في دول مرض شلل الأطفال فيها شائع،

Aslında bir hediye olduğu ortaya çıktı

تبيّن أنه مَلَكة،

En önemli olduğu fikrine hâlâ kapılıyoruz.

أنّ جمالنا ومظهرنا هو الأهمّ على الإطلاق.

Güzelliğin doğrusal olduğu fikriyle desteklenmesinden anlıyorum.

التي تؤيّد فكرة أنّ للجمال قالب محدد.

Zamanının ve yeteneğinin olduğu bir şeydir.

نملك الوقت والقدرة لتحقيقه.

Aşık olduğu o koca pofuduk surat,

والوجه الزغب العملاق التي وقعت في حبه

Bu şimdi yapay zekânın ne olduğu,

هذا سوف يساعد على خلق محادثات عامة و وعي

Hepsinde yaklaşık 40 kalori olduğu söylenebilir.

‫وتحتوي على 40 سعراً حرارياً تقريباً،‬ ‫في كل منها.‬

İlki, bağımsızlığın berbat bir şey olduğu.

أولها، أن الحرية سيئة.

Ancak ne ölçüde olduğu hala saptanamamıştır.

لكن لا يوجد طريقة جيدة لقياسها

Mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla

علينا التحدث مع أكبر قدر ممكن من الناس

Anlaşılması güç olduğu için size okuyacağım.

سأقرأها لكم، لأن هذا معقد.

Bu düşüncelerin, davranışların zayıf öngürücüleri olduğu

هي أن العقلية مؤشر ضعيف جدًا من ناحية قدرتها على التنبؤ بالسلوك،

Burada hangi konuda iyi olduğu yazıyor.

لأن هذا ما تفعله المواعدة عبر الإنترنت بشكل جيد.

Muhtemel sonucun başarısızlık olduğu probleme bile

ومحاولة تقديم أجوبة وحلول

Aşağıda parlayan bir şey olduğu kesin.

‫ثمةشيءيلمع هناك.‬

Mesela Amelia Rivera konusunda olduğu gibi,

كحالة ( أميليا ريفيرا ).

Buz tabakası altında suyun saklı olduğu,

هو أنه هناك ماء سائل مخفي داخل الصفيحة الجليدية،

Hayatî öneme sahip olduğu anlamına geliyor.

فإن معالجة مشكلة فقر الأطفال هو أمر مهم علينا القيام به.

Bu sefer nerede olduğu bilinmiyor üstelik

هذه المرة من غير المعروف أين هو

Fiziksel olarak ondan güçlü olduğu için

لأنه أقوى منه جسديا

Şu anda Apple'da da olduğu gibi

كما هو الحال مع Apple الآن

Rus kayıplarının 44.000 olduğu tahmin ediliyor.

ويقدر عدد الضحايا الروس بـ 44.000.

Sık sık yuvasının olduğu yere gidiyorum.

‫غالبًا ما أذهب إلى مكان وكرها الرئيسي.‬

Para toplamak çok zor olduğu için...

وبما أن جمع التبرعات صعب جدًا

Onlara ne olduğu hâlâ bir sır.

ما حدث لهم لا يزال لغزا.

Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

مؤكّدٌ أنه ساعدهم لمنفعة شخصية.

Bunun bir yalan olduğu çok açık!

كم هو واضح أنها كذبة!

Bir insanı fakir olduğu için küçümseme.

لا تحتقر إنساناً لأنه فقير.

O dürüst olduğu için ondan hoşlanıyorum.

أحب فيه صدقه.

Ne olduğu ile ilgili anım yok.

لا أتذكر ما حصل.

İhtiyacı olduğu parayı Mary'ye vermeyi reddetti.

رَفَضَ توم أن يُعطي ماري المال ألَّذي تَحتاج.

Ne kadar paran olduğu umurumda değil.

لا يهمّني كم فلوساً تملك.

O takımın sahip olduğu büyük oyuncudur.

إنه أروع لاعب امتلكه الفريق!

Kaza, o dikkatsiz olduğu için oldu.

لقد حدث هذا الحادث بسبب إهماله

Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.

كان واضحا أن توم رجل غني.