Translation of "Ağlamaktan" in English

0.006 sec.

Examples of using "Ağlamaktan" in a sentence and their english translations:

Ağlamaktan kaçınmaya çalış.

Try to keep from crying.

Gözlerin ağlamaktan kızarmış.

Your eyes are red from crying.

Kendimi ağlamaktan tutamadım.

I couldn't keep from crying.

Onlar ağlamaktan vazgeçmedi.

They did not stop crying.

Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.

Her eyes were red from crying.

Keşke ağlamaktan vazgeçsen.

- I wish you'd stop crying.
- I wish you'd quit crying.

O hıçkırarak ağlamaktan vazgeçmeyecek.

She won't stop sobbing.

Tom ağlamaktan kendini alamadı.

Tom couldn't help but cry.

Tom'un gözleri ağlamaktan kızardı.

Tom's eyes were red from crying.

Ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

He does nothing but cry.

Keşke Tom sürekli ağlamaktan vazgeçse.

I wish Tom would stop crying all the time.

Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.

I could not stop myself from crying aloud.

Gözlerim ve başım ağlamaktan ağrıyor.

My eyes and head hurt from crying.

Bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The baby did nothing but cry.

Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The girl did nothing but cry.

O ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

He did nothing but cry.

Onlar ağlamaktan başka bir şey yapmazlar.

They do nothing but cry.

Annem ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

My mother did nothing but weep.

Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

The girl doesn't do anything other than cry.

O, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

- She does nothing but cry.
- He does nothing but cry.

Tom ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

Tom did nothing but cry.

Gözlerim ve başım çok ağlamaktan ağrıyor.

My eyes and head hurt from crying too much.

O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

That baby does nothing but cry.

Küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The little girl did nothing but cry.

O çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

That child did nothing but cry.

Bu çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

This child did nothing but cry.

Aç bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The hungry baby did nothing but cry.

Bütün gün ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

She did nothing but cry all day.

Biriyle birlikte ağla. Yalnız ağlamaktan daha şifalıdır.

Cry with someone. It's more healing than crying alone.

Tom Mary'yi ağlamaktan vazgeçirecek bir şey söyleyemedi.

Tom couldn't say anything that would make Mary quit crying.

Dün gece bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The baby did nothing but cry all last night.

O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

She did nothing but cry all the while.

Annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

He did nothing but weep when he heard of his mother's death.

O bütün gün ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

She's done nothing but cry all day.

- Gözyaşlarımı tutamadım.
- Kendimi ağlamaktan alamadım.
- Ağlamamak elimde değildi.

I couldn't help crying.

Zavallı küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

The poor little girl did nothing but weep.

O çocuk bütün gün ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

That child did nothing but cry all day.

Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

I tried to cheer her up, but she did nothing but cry.

Para mutluluk satın alamaz. Ancak, Maseratide ağlamak bir bisiklette ağlamaktan daha rahattır.

Money can't buy happiness. However, it's more comfortable to cry in a Maserati than on a bike.