Translation of "Yapmaz" in German

0.007 sec.

Examples of using "Yapmaz" in a sentence and their german translations:

Böyle şeyler yapmaz.

- Sie macht so etwas nicht.
- So etwas macht sie nicht.

O makyaj yapmaz.

Sie schminkt sich nicht.

Allah hatalar yapmaz.

- Gott macht keine Fehler.
- Gott irrt nicht.

Tanrı, hata yapmaz.

Gott macht keine Fehler.

Onu kim yapmaz?

Wer tut das nicht?

Tom hatalar yapmaz.

Tom macht keine Fehler.

O bunu yapmaz.

Er tut es nicht.

Tom bunu yapmaz.

Tom tut es nicht.

Mary onu yapmaz.

Mary tut es nicht.

Tom çok yapmaz.

Tom tut nicht viel.

Sakal filozof yapmaz.

Alter schützt vor Torheit nicht.

Mary makyaj yapmaz.

Mary trägt kein Makeup.

Tom tatil yapmaz.

Tom nimmt sich keinen Urlaub.

Tom onu yapmaz.

Tom tut das nicht.

Sami bunu yapmaz.

Sami tut es nicht.

Öyle aptalca şeyler yapmaz.

Er macht solche dummen Sachen nicht.

O iyi çeviri yapmaz.

Sie übersetzt nicht gut.

Mary genellikle makyaj yapmaz.

Maria schminkt sich für gewöhnlich nicht.

Mary hiç makyaj yapmaz.

Maria schminkt sich überhaupt nicht.

Tom bile onu yapmaz.

- Selbst Tom tut das nicht.
- Sogar Tom tut das nicht.

Tom bunu asla yapmaz.

Tom wird das nie tun.

Tom genellikle hata yapmaz.

- Tom macht üblicherweise keine Fehler.
- Tom macht gewöhnlich keine Fehler.

Endişelenmek seni iyi yapmaz.

Es wird dir nicht guttun, dich zu sorgen.

Tom asla egzersiz yapmaz.

Tom trainiert nie.

Tom asla espri yapmaz.

Tom macht keine Witze.

Makale kaynaktan alıntı yapmaz.

Der Artikel gibt die Quelle nicht an.

Tom çok hata yapmaz.

Tom macht nicht viele Fehler.

Tom onu yapmaz umarım.

Ich hoffe, Tom tut das nicht.

Tom asla yatağını yapmaz.

Tom macht nie sein Bett.

Tom öyle şeyler yapmaz.

Tom tut so was nicht.

Eminim Mary sorun yapmaz.

Maria hätte bestimmt nichts dagegen.

Leyla onu asla yapmaz.

Layla wird es niemals schaffen.

Tom onu asla yapmaz.

Tom macht das nie.

Bunu Tom'dan başkası yapmaz.

Niemand außer Tom macht das.

Tom normalde bunu yapmaz.

- Tom macht das normalerweise nicht.
- Tom tut das normalerweise nicht.

Tom asla yemek yapmaz.

Tom kocht nie.

Babam evde hiçbir iş yapmaz.

Mein Vater rührt zuhause keinen Finger.

Tom genellikle öyle şeyler yapmaz.

Tom tut so etwas gewöhnlich nicht.

Ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

Er tut nichts, außer zu weinen.

Aklı başında biri bunu yapmaz.

Kein normaler Mensch täte das.

Benim kızım bunu asla yapmaz.

Meine Tochter würde das nie tun.

Tom neredeyse hiç hata yapmaz.

- Tom macht nahezu nie Fehler.
- Tom unterlaufen nahezu nie Fehler.

Onu yapar yapmaz okumaya başladı.

Kaum war er fertig, da begann er zu lesen.

Buradaki hiç kimse onu yapmaz.

- Das macht hier niemand.
- Das macht hier keiner.

Tom neredeyse hiç kahvaltı yapmaz.

- Tom frühstückt fast nie.
- Tom frühstückt so gut wie nie.

Tom böyle bir şey yapmaz.

Tom täte so etwas nicht.

Mary böyle bir şey yapmaz.

Maria täte so etwas nicht.

Tom onu sık sık yapmaz.

Tom tut das nicht sehr oft.

Tom hiç bunu yapmaz mı?

Tut Tom das denn nie?

Tom bazen onu yapmaz mı?

Tut Tom das denn nicht manchmal?

Tom neredeyse onu asla yapmaz.

Tom macht das fast nie.

Tom bunu pazartesi günleri yapmaz.

- Tom macht das nicht montags.
- Tom macht das nicht an Montagen.

Tom bunu yapmaz, değil mi?

Tom tut das nicht, oder?

Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.

Die Natur macht nichts vergeblich.

Tom sen istemeden onu yapmaz.

Tom macht das erst, wenn du ihn darum bittest.

- Bir yalanı tekrarlamak onu doğru yapmaz.
- Bir yalanın tekrarlanması onu doğru yapmaz.

- Die Wiederholung einer Lüge macht diese nicht zur Wahrheit.
- Durch Wiederholung wird eine Lüge nicht zur Wahrheit.

Tom işi hakkında asla şaka yapmaz.

Tom macht nie Witze über seinen Beruf.

Mary asla böyle bir şey yapmaz.

Maria täte so etwas nie.

Tom hiç böyle bir şey yapmaz.

So was würde Tom nie tun.

Basketbol takımı pazartesi günü uygulama yapmaz.

Das Basketballteam trainiert montags nicht.

O çok konuşur ama iş yapmaz.

Er bellt zwar, beißt aber nicht.

Mary Alice kadar çok makyaj yapmaz.

Maria schminkt sich nicht so sehr wie Elke.

Tom ağlamak dışında hiçbir şey yapmaz.

Tom macht nichts außer weinen.

Tom onu yapar, ama Mary yapmaz.

Tom macht das, aber Maria nicht.

Mary istemedikçe Tom onu muhtemelen yapmaz.

Tom wird es wohl nur tun, wenn Maria ihn darum bittet.

İnsançocuğu ayrımcılık yapmaz. Sistem ayrımcılık yapar.

Das Menschenkind macht keine Unterschiede. Das System macht Unterschiede.

O, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

Sie tut nichts, außer zu weinen.

- O bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.
- Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.

Er tut den ganzen Tag nichts als spielen.

- Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.
- Bütün gün oyun oynamaktan başka hiçbir şey yapmaz.

Er tut den ganzen Tag nichts als spielen.

Tom her zaman diğerlerinin beklediği şeyi yapmaz.

Tom tut nicht immer das, was andere erwarten.

Umarım Tom bunu bir daha asla yapmaz.

Ich hoffe, dass Tom das nie wieder tut.

Yeni bir TV almak seni mutlu yapmaz.

Ein neues Fernsehgerät zu kaufen wird dich nicht glücklich machen.

Hata yapmayan biri, genellikle hiçbir şey yapmaz.

Der, der nicht irrt, macht normalerweise auch nichts.

Tom Fransızca yazarken neredeyse hiç hata yapmaz.

Tom macht fast nie Fehler, wenn er französisch schreibt.

Bir Japon asla böyle bir şey yapmaz.

Ein Japaner würde so etwas nie tun.

Tom karısının izni olmadan hiçbir şey yapmaz.

Tom tut nichts ohne die Erlaubnis seiner Frau.

- Tom ev ödevini genellikle akşam yemeğinden önce yapmaz.
- Tom genelde ev ödevini akşam yemeğinden önce yapmaz.

Tom macht seine Hausaufgaben nicht oft vor dem Abendessen.

Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.

Ich hätte gerne, dass du damit anfängst das Essen zu bereiten, sobald du damit fertig bist.

Gece gündüz şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.

- Er ist von früh bis abends in einem fort am Klagen.
- Er tut den ganzen Tag nichts anderes, als zu klagen.

Tom bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.

Tom spielt den ganzen Tag nur.

Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.

Er tut nichts anderes, als den ganzen Tag lang fernzusehen.

O yemekten ve uyumaktan başka bir şey yapmaz.

Er tut nichts außer essen und schlafen.

Vücut geliştirme şampiyonu bana virüs hiçbir şey yapmaz ya

Das Bodybuilding-Champion-Virus tut mir nichts an

Babam pazar günleri, televizyon seyretmekten başka hiçbir şey yapmaz.

Mein Vater tut sonntags nichts anderes, als fernzusehen.

Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmaz.

- Er ist von früh bis abends in einem fort am Klagen.
- Er tut den ganzen Tag nichts anderes, als zu klagen.

- Bunu kimse yapmaz.
- Bunu yapan yok.
- Kimse böyle yapmıyor.

Niemand macht das.

Tüm gün boyunca televizyon seyretmekten başka hiçbir şey yapmaz.

Sie tut nichts anderes, als den ganzen Tag lang fernzusehen.

Tom gün boyunca televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.

Tom tut nichts anderes, als den ganzen Tag lang fernzusehen.

Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.

Direkt nachdem ich es gemacht hatte, habe ich gemerkt, dass es ein Fehler war.

O bütün gün canımı sıkmaktan başka bir şey yapmaz.

Sie tut nichts anderes, als mir den ganzen Tag auf den Geist zu gehen.

- Babam evde hiçbir iş yapmaz.
- Babam evde parmağını bile oynatmaz.

Mein Vater rührt zuhause keinen Finger.

Sinemalarda sürekli sohbet eden ve kıkırdayan insanların arkasında oturmak keyifli bir akşam yapmaz.

Wenn man im Kino hinter Leuten sitzt, welche die ganze Zeit schwatzen und kichern, trägt das nicht zu einem vergnüglichen Abend bei.

- Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.
- Bir insan aynı hatayı iki kez yapmaz.

Der Fuchs tappt nicht zweimal in dieselbe Falle.

- Kimse babasının hayrına bir şey yapmaz.
- Her şeyin bir karşılığı vardır.
- Her şeyin bir bedeli vardır.

- Es ist nichts umsonst.
- Man bekommt nichts umsonst.

- O çok dikkatlidir bu nedenle seyrek hata yapar.
- O çok dikkatlidir bu yüzden pek hata yapmaz.

- Da sie sehr vorsichtig ist, macht sie kaum Fehler.
- Sie ist sehr vorsichtig; daher macht sie selten Fehler.