Translation of "Kızardı" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kızardı" in a sentence and their english translations:

Kızardı.

- She blushed red.
- She blushed.

Adam kızardı.

The man blushed.

O kızardı.

- She blushed red.
- She blushed.

Yanakları kızardı.

- Her cheeks flamed up.
- She blushed bright red.
- Both of her cheeks turned red.
- Her cheeks turned red.

Javier kızardı.

- Javier turned red.
- Javier blushed.

Yapraklar kızardı.

The leaves have turned red.

Yüzü kızardı.

A blush came over her face.

Tom kızardı.

Tom turned red.

Derinden kızardı.

She blushed deeply.

Öfkeyle kızardı.

She blushed furiously.

Onun yüzü kızardı.

Her face turned red.

O, utançla kızardı.

He blushed with shame.

Ağacın yaprakları kızardı.

The leaves of the tree became red.

Ağaç yaprakları kızardı.

The tree leaves turned red.

Onun yanakları kızardı.

Her cheeks reddened.

İkisi de kızardı.

They both blushed.

O biraz kızardı.

He blushed slightly.

O hafifçe kızardı.

She blushed slightly.

Yanakları utançla kızardı.

Her cheeks burned with shame.

Yanaklarının ikisi kızardı.

Both of her cheeks turned red.

Tom'un yüzü kızardı.

- Tom blushed.
- Tom turned red.
- Tom's face reddened.
- Tom's face got red.

Tom biraz kızardı.

- Tom blushed a little.
- Tom blushed slightly.
- Tom got a little red.

Yüzü sinirden kızardı.

His face turned red with anger.

Tom'un yanakları kızardı.

Tom's cheeks turned red.

Onu görünce kızardı.

Upon seeing her, he turned red.

Mary'nin yüzü kızardı.

Mary blushed.

Mary yine kızardı.

Mary blushed again.

İltifat edilince kızardı.

She blushed when he praised her.

Tom yine kızardı.

Tom blushed again.

Onun yüzü aniden kızardı.

- Her face turned red suddenly.
- Her face suddenly turned red.

Tom'un gözleri ağlamaktan kızardı.

Tom's eyes were red from crying.

Tom'un yüzü öfkeden kızardı.

Tom's face turned red with anger.

Paul kızardı ve başını çevirdi.

Paul blushed and turned away.

Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kızardı.

The leaves of the trees in the garden have turned completely red.

Genç adamın yüzü daha kızardı.

The young man's face became even redder.

Tom kızardı ve dönüp gitti.

Tom blushed and turned away.

O ona baktı ve kızardı.

He looked at her and blushed.

Tom Mary'yi çıplak görünce kızardı.

Tom blushed when he saw Mary naked.

Tom ne yaptığını bilseydi kızardı.

Tom would be furious if he knew what you did.

Mary onu methettiğinde Tom kızardı.

Tom blushed when Mary praised him.

Mary onu öptüğünde Tom kızardı.

Tom blushed when Mary kissed him.

Mary ona baktığında Tom kızardı.

Tom blushed when Mary looked at him.

O onu gördü ve yüzü kızardı.

He saw her and blushed.

Ona şarkı söylerken onun yüzü kızardı.

Her face reddened as he sang to her.

Genç kadının yüzü daha da kızardı.

- The young man's face became even redder.
- The young woman's face became even redder.

Hem Tom hem de Mary kızardı.

- Both Tom and Mary blushed.
- Tom and Mary both blushed.

Tom Mary'ye baktı ve yüzü kızardı.

Tom looked at Mary and blushed.

Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.

Tom blushed like a schoolgirl.

Ne Tom ne de Mary kızardı.

Neither Tom nor Mary blushed.

Ona bakmamı yakaladı ve benim yüzüm kızardı.

He caught me staring at him and I blushed.

- Onun yanakları kızardı.
- Onun yanakları kırmızıya döndü.

His cheeks turned red.

Yüzü korkudan kireç gibi oldu sonra utançtan kızardı.

He went pale with fear and then turned red with embarrassment.

Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.

With joy and shame, she blushed to her ears.

Ahlefeld'in asil Kontesi kızardı ve beti benzi attı.

The noble Countess of Ahlefeld blushed and grew pale.

Kızların sokakta ona ıslık çalmasından sonra onun yüzü kızardı.

He blushed when the girls whistled at him in the street.

Annem ne kızardı bana yahu oynama o pis şeylerle diye

What would my mother blush me for, don't play with those dirty things

Tom'un kız arkadaşı şimdi onun burada olduğunu bilseydi, çok kızardı.

If Tom's girlfriend knew he was here now, she'd be very angry.

- Tom, Mary ona gülümseyince kızarmıştı.
- Mary ona gülümsediğinde Tom kızardı.

Tom blushed when Mary smiled at him.

Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.

Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.