Translation of "Kızarmış" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kızarmış" in a sentence and their english translations:

Yüzün kızarmış.

Your face is red.

Beynim kızarmış.

My brain is fried.

Yüzü kızarmış.

His face is red.

- Kızarmış ekmekler yanıktı.
- Kızarmış ekmekler yanmıştı.

The pieces of toast were burned.

Gözlerin ağlamaktan kızarmış.

Your eyes are red from crying.

Kızarmış balığı sevmem.

I don't like fried fish.

Birazcık kızarmış görünüyorsun.

You look a little flushed.

Kızarmış tavuk istiyorum.

I want roast chicken.

Kızarmış tavuğu sever.

He loves fried chicken.

Kızarmış kabak lezzetliydi.

The fried zucchini was delicious.

Sabahları kızarmış tost severim.

I like brown toast in the morning.

Bu tavuk iyi kızarmış.

This chicken is fried well.

Kızarmış ekmeği çok severim.

I like toasts very much.

Biraz kızarmış et yedik.

We ate some fried meat.

Ben kızarmış karidesi severim.

I like my shrimps fried.

Tom kızarmış tavuğu seviyor.

Tom likes fried chicken.

Kızarmış kalamar yemeyi severim.

I love to eat fried squid.

Muzlu kızarmış ekmek yiyorum.

I eat steamed banana bread.

Tom, kızarmış tavuk seviyor.

- Tom loves fried chicken.
- Tom likes fried chicken.

Kızarmış tavuk servis edeceğiz.

We'll serve fried chicken.

Kızarmış pilav yemek istiyorum.

I want to eat fried rice.

- Kızarmış ekmekler tam kıvamında olmuştu.
- Kızarmış ekmekler tam kıvamında kızarmıştı.

The pieces of toast were toasted perfectly.

Bu kızarmış patatesleri yiyecek misin?

Are you going to eat those fries?

Tom biraz yüzü kızarmış görünüyor.

Tom looks a little flushed.

Ateşin var mı? Kızarmış görünüyorsun.

Do you have a fever? You look flushed.

Tom kızarmış pirinç yemek istiyor.

Tom wants to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istemiyor.

Tom doesn't want to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istemedi.

Tom didn't want to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istedi.

Tom wanted to eat fried rice.

O bir kızarmış hamur tatlısı yiyor.

He is eating a crumpet.

Biraz kızarmış patates yemek ister misin?

Would you like to eat some fried potatoes?

Tom biraz kızarmış ekmek parçaları aldı.

Tom bought some croutons.

Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yer.

Many people eat fried chicken with their fingers.

Kızarmış muz burada favori bir aperitiftir.

Fried banana is a favorite snack here.

Kızarmış örümcek, Kamboçya'da bölgesel bir yiyecektir.

Fried spiders are a regional delicacy in Cambodia.

- Kulaklarım kırmızı mı?
- Kulaklarım kızarmış mı?

Are my ears red?

O, biftek ve kızarmış patates yedi.

He had steak and fried potatoes.

Kızarmış tavuk bu gece menüde mi?

Is roast chicken on the menu tonight?

Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.

Emilien wants to eat fried prickly pears.

Tom kızarmış ekmeğine biraz reçel sürdü.

Tom put some jam on his toast.

Kızarmış ekmeğin üstüne biraz şeker serpti.

He sprinkled some sugar on the toast.

Genellikle kızarmış bifteğe Yorkshire pudingi eşlik eder.

Roast beef is usually accompanied by Yorkshire pudding.

Kızarmış pirinç yedim ve biraz bira içtim.

I ate fried rice and drank some beer.

Kahvaltıda kahve ve kızarmış ekmek tercih ederim.

I prefer coffee and toast for breakfast.

İki tane kızarmış yumurta ve kahve, lütfen.

Two fried eggs and coffee, please.

Kızarmış peynirli sandvicin nasıl yapıldığını biliyor musun?

Do you know how to make a grilled cheese sandwich?

Kızarmış peynir ve orkinos sandviç yemeyi seviyorum.

I love eating toasted cheese and tuna sandwiches.

Kızarmış pirinçli etin nasıl yapılacağını öğrenmek zorunda kalacağım.

I will have to learn how to make beef fried rice.

Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih eder.

A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.

Bifteğim, yumurtalarım, kızarmış patateslerim, tostum ve kahvem var.

I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.

- Oğlum kızarmış yumurtayı sevmez.
- Oğlum sahanda yumurtayı sevmez.

My son does not like fried egg.

Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

On the table, there was a plate with three fried eggs on it.

Tom, üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedik.

Tom ate three eggs and a slice of toast.

Ben bir Japon yemeği dükkanında bir kızarmış pirinç menüsü istedim.

I asked for a menu of fried rice in a ramen shop.

Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.

- Salata; zeytinyağı, kruton ve fındık olmadan tamamlanmamıştır.
- Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir.

The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.