Translation of "ödemeye" in English

Ödemeye itirazım yok.

I don't mind paying.

Ödemeye gerek yok.

There's no need to pay.

Biz ödemeye devam edeceğiz.

then we're going to keep paying it.

Hesabı ödemeye itiraz ettim.

I objected to paying the bill.

Ne kadar ödemeye isteklisin?

How much are you willing to pay?

Bunun için ödemeye hazırım.

I'm ready to pay for that.

- Daha fazla ödemeye hazır olman gerekiyor.
- Daha fazla ödemeye hazırlıklı olmalısınız.

You need to be prepared to pay more.

On dolar ödemeye niyetim yok.

I am not about to pay ten dollars.

Ay sonunda elimdekilerle ödemeye çalışacağım.

I will try to pay what I owe by the end of the month.

Sadece kısmi ödemeye param yeter.

I can only afford to make a partial payment.

Daha fazla ödemeye hazırlıklı olmalılar.

They need to be prepared to pay more.

Ne kadar para ödemeye istekliler?

How much are they willing to pay?

Ne kadar para ödemeye hazırsınız?

How much are you prepared to pay?

Bu faturayı yarın ödemeye çalışacağım.

I'll try to pay this bill tomorrow.

Daha fazla ödemeye hazırlıklı olmalısınız.

You need to be prepared to pay more.

Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.

He promised to pay us high wages.

Onun için ne kadar ödemeye isteklisin?

How much are you willing to pay for it?

Kesinlikle on dolar ödemeye niyetim yok.

I have absolutely no intention of paying ten dollars.

Onlar ne kadar para ödemeye hazırlar?

How much are they prepared to pay?

Tom, öğrenci kredilerini geri ödemeye çalışıyor.

Tom is struggling to pay back his student loans.

- Ben tam ödemeyi kısmi ödemeye tercih ederim.
- Ben toplu ödemeyi taksitle ödemeye tercih ederim.

I prefer payment in full to payment in part.

- O kadar çok ödemeye istekli değil misin?
- Bu kadar çok ödemeye istekli değil misin?

Aren't you willing to pay that much?

Gerçekten bu kadar çok ödemeye istekli misin?

Are you really willing to pay that much?

Onun gelirinin çoğunluğu onun kirasını ödemeye gider.

The majority of his income goes to pay his rent.

Böyle yüksek bir bedeli ödemeye istekli değildim.

I wasn't willing to pay such a high price.

Böyle yüksek bir bedel ödemeye razı değilim.

I'm not willing to pay such a high price.

Cazibeye rağmen pes etmemek için bedel ödemeye razısınızdır.

You're willing to pay a price to withstand the temptation to give in.

Ben bedelini ödemeye hazır olduğundan emin olmak istiyorum.

I'd want to be sure that I was ready to pay the price.

Tom'un o kadar çok ödemeye istekli olmayacağından eminim.

I'm sure Tom won't be willing to pay that much.

Tom bunun için üç yüz dolar ödemeye hazır.

Tom is willing to pay up to three hundred dollars for that.

Onu yapmak için sana bir sürü para ödemeye hazırım.

I'm willing to pay you a lot of money to do that.

Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.

- I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- If necessary, I have no objection to paying a special fee.

Eğer bedeli ödemeye istekli iseniz ben bunu size satacağım.

I'll sell this to you if you're willing to pay the price.

Tom'un geçen ay faturalarını ödemeye parası zar zor yetti.

Tom had barely enough money to pay his bills last month.

Bu harika bir iş değil, faturaları ödemeye yardım ediyor.

This isn't a great job, but it helps pay the bills.

Bunu yapmam için bana ne kadar para ödemeye hazırsınız?

- How much are you willing to pay me to do that?
- What would you pay for me to do that?
- How much would you pay me to do it?

Tom borçlarını ödemeye yardımcı olması için arabasını satmak zorunda kaldı.

Tom had to sell his car to help pay his debts.

Sana her ay tüm faturalarını ödemeye yetecek kadar para veriyorum.

I give you enough money every month to pay all your bills.

Bana bu kadar iyi ödemeye devam ettiğiniz sürece sizin için çalışacağım.

I'll work for you as long as you keep paying me this well.

Tom, eğitim ücretini ödemeye yardım etmek için yarı zamanlı bir iş bulmuş.

Tom got a part-time job to help pay for his tuition.

- Muhtemelen bunun hepsini ödemeyi göze alamam.
- Bunların hepsini ödemeye imkânı yok, gücüm yetmez.

I can't possibly afford to pay for all this.

Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.

Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.

Zor zamanlarda, insanlar geziye gitmek istemeyebilir fakat iyi kahve için fazla ödemeye istekli olabilirler.

During hard times, people might not go on a trip, but they might be willing to pay extra for good coffee.

Tom, önümüzdeki Pazartesi gününe kadar işi bitirirsek, bize fazladan 3.000 dolar ödemeye söz verdi.

Tom has promised to pay us an extra $3,000 if we finish the job by next Monday.