Translation of "Ölen" in English

0.012 sec.

Examples of using "Ölen" in a sentence and their english translations:

Ringde ölen boksörler.

boxers dying in the ring.

Ölen kişi Tom'dur.

Tom is the one dying.

Ölen kişi Tom.

Tom is the one who's dying.

Aniden ölen annemi hatırladım.

I remembered my mother, who died suddenly.

Açlıktan ölen çocukları düşün.

Think of the starving children.

Sen ölen kişi değilsin.

You're not the one who died.

Karısı ölen adam o.

That's the man whose wife died.

Aniden, ölen annemi düşündüm.

I suddenly thought of my dead mother.

İlk ölen kim olacak?

Who'll be the first to die?

- Ölen oğlanlardan birinin adı Tom'du.
- Ölen çocuklardan birinin adı Tom'du.

One of the boys who died was named Tom.

Açlıktan ölen insanlara yiyecek sağla.

Provide starving people with food.

O ölen babasının intikamını aldı.

He avenged his dead father.

Ölen kuşları gördüğümde kalbim kırıldı.

My heart broke when I saw the dying birds.

Kalbim ölen kuşlar için acıdı.

My heart ached for the dying birds.

Savaşta ölen bir oğlum vardı.

I had a son who died in the war.

Sepet dokuma ölen bir sanattır.

Basket weaving is a dying art.

Afrika'da açlıktan ölen çocuklar var.

There are starving children in Africa.

Ölen insanların hepsi gönüllü itfaiyecilerdi.

The people that died were all volunteer firefighters.

Şehir açlıktan ölen askerlerle doluydu.

The city was full of starving soldiers.

Savaşta ölen ilk şey gerçektir.

The first to die in war is the truth.

Ölen annem hakkında sıkça düşünüyorum.

I frequently think about my mother who passed away.

Tom ölen kadınları tanıyor muydu?

Did Tom know the women who died?

Daha sonra öğrendik ki ölen babamdı.

It turned out to be my father who died.

Fakat yinede ölen karıncayı orada bırakmıyorlar

but they still don't leave the dead ant there

Savaşlarda ölen tüm insanları düşündüğümde üzülüyorum.

I feel sad when I think about all the people who die in wars.

Kız hemen hemen ölen anneme benziyor.

The girl closely resembles my dead mother.

Ölen hamsterimi hızlıca veterinere götürmem gerekiyordu.

I had to quickly take my dying hamster to the vet.

TV'de açlıktan ölen birçok insan gördüm.

I saw many people starving to death on TV.

Ölen için bir şey yapmak zorundayız.

We have to do something for the dead.

Onlar açlıktan ölen fakir çocukları düşünmüyorlar.

They don't think about the poor children who are dying of hunger.

Son zamanlarda ölen bir arkadaşım vardı.

I had a friend die recently.

Ölen annemi düşünmeden bu resme bakamam.

I cannot look at this picture without thinking of my dead mother.

Trafik kazalarında ölen insan sayısı şaşırtıcıdır.

The number of people who die in traffic accidents is surprising.

Ölen kişinin anısına bir anıt dikildi.

A monument has been erected to the memory of the deceased.

- Ölen çocuklar gördüm.
- Çocukların öldüğünü gördüm.

I've seen children die.

Açlıktan ölen fakir çocukların halini düşünmüyorlar mı?

Don't they think about the poor children who are dying of hunger?

O, eşi trafik kazasında ölen adam mı?

Is that the man whose wife was killed in the car accident?

Kalbim açlıktan ölen o çocuklar için sızlıyor.

My heart aches for those starving children.

Kazada ölen insanlar için hepimiz yas tuttuk.

We all mourned for the people killed in the accident.

Ölen yapraklarını döken bir ağaç gibi ol.

Be like a tree and let the dead leaves fall.

Bu anı akciğer kanserinden ölen babam olmadan izledim

I watched that without my dad, who died from lung cancer,

Anne ve babası ölen çocuklar "yetim" olarak adlandırılırlar.

Children whose parents are dead are referred to as "orphans".

Birçok eski filmlerde kahraman her zaman ölen biridir.

In many old movies the heroine is always the one to die.

Hastalık bulaşan ve ölen insan sayısı artmaya devam etti.

and the number of people infected and dying continued to rise,

; ve İtalya'da Novi Savaşı'nda kollarında ölen Joubert ile birlikteydi.

in Switzerland; and was with Joubert in Italy, who died in his arms at the Battle of Novi.

Ölen adam bir şey söylemeye gayret etti ama söyleyemedi.

The dying man made an effort to say something, but could not.

Tom hâlâ araba kazasında ölen kızı Mary'nin yasını tutuyordu.

Tom was still mourning his daughter Mary who had died in a car accident.

- Neyse ki can kaybı yaşanmadı.
- Neyse ki ölen olmadı.

It was lucky that nobody died.

Leyla ölen çocuklarını tekrar görmek için cennete gitmek istedi.

Layla wanted to go to heaven to see her dead children again.

Yani soyları tükenmeye doğru giderken ölen her orangutanın başına gelenler

And so each orangutan dying as a species is driven closer to extinction

5 yaşından önce ölen çocukların üçte biri yetersiz beslenmeden ölüyor.

One third of children who die before the age of 5 die from malnutrition.

Dünyada acından ölen çocuklar olduğu için tabağındaki tüm yiyeceği ye.

Eat all the food on your plate because there are starving children in the world.

Bu röportajda, Antonio birkaç yıl önce ölen oğlu hakkında konuşuyor.

In that interview, Antonio talks about his son, who died a few years ago.

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.

There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

- Ölen geri gelmez.
- Giden geri gelmez.
- Olan olmuş.
- İş işten geçmiş.

- What is done cannot be undone.
- What's done cannot be undone.
- What's done can't be undone.

Tom, lütfen bu açlıktan ölen insanlara yemek için bir şey verir misin?

Tom, would you please give these starving people something to eat?

Bu şimdiye kadar gerçek aşkı bulmadan ölen bir adam hakkındaki bir hikayedir.

It's a story about a man who dies without ever finding true love.

Tom ve karısı bir otomobil kazasında ailesi ölen bir kızı evlatlık aldılar.

Tom and his wife adopted a girl whose parents had been killed in an automobile accident.

Onun babası Newton doğmadan üç ay önce ölen varlıklı ve eğitimsiz bir çiftçiydi.

His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born.

İstediğimiz her şey ile tıka basa dolu olan bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.

We are the first nation to starve to death in a storehouse that's overfilled with everything we want.

Öldürmüyor mu? Gerçeklerden kaçmayalım artık. Aaa doğru doğru, gripten ölen daha çok insan var sonuçta.

Doesn't he kill? Let's not run away from the facts. Right, there are more people who die from the flu, after all.

Ama hastaneye gitmediği için testere pullu engerek ısırdıktan 40 gün sonra ölen birini biliyoruz. Kan kaybından öldü.

But we know of a man who died 40 days after being bitten by a saw-scale viper just because he didn’t get treatment. He bled to death.

Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.

When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.