Translation of "Açlıktan" in English

0.012 sec.

Examples of using "Açlıktan" in a sentence and their english translations:

- Açlıktan ölüyorum!
- Ben açlıktan ölüyorum.

- I'm starving!
- I'm starving.

- Açlıktan ölüyorum.
- Ben açlıktan ölüyorum.

I'm dying of hunger.

Açlıktan ağlıyordu.

He was crying with hunger.

Açlıktan ölüyorum.

I'm starved.

Açlıktan kırılıyorum.

I'm just starving.

Açlıktan öleceğim!

I'll starve to death!

Açlıktan ölmeyeceğiz.

We're not going to starve to death.

Açlıktan öldük.

We're starved.

Açlıktan öleceğiz.

We'll starve.

Açlıktan ölüyoruz.

- We're starving.
- We are starving.

Açlıktan ölüyordum.

I was starving.

Açlıktan ölmeyeceğim.

I won't starve.

- Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
- Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

I would rather starve to death than steal.

Midem açlıktan yapıştı.

My stomach is clenched with hunger.

Sığır açlıktan ölüyordu.

The cattle starved to death.

Hayvan açlıktan öldü.

The animal died from hunger.

Tom açlıktan ölüyordu.

Tom was starving to death.

Neredeyse açlıktan ölüyorlardı.

They were almost starving.

Ben açlıktan ölüyorum.

- I'm famished!
- I'm famished.

Adam açlıktan ölüyor.

The man is starving.

Tom açlıktan öldü.

Tom starved to death.

Biz açlıktan öleceğiz!

We'll starve to death!

Neredeyse açlıktan ölüyorduk.

We nearly starved.

Neredeyse açlıktan ölüyordum.

I nearly starved.

Onlar açlıktan ölecekler.

They'll starve.

Açlıktan ölüyor olmalısın.

You must be starving.

Tom açlıktan ölmeyecek.

Tom will not starve.

Tom açlıktan ölüyor.

Tom is starving to death.

Açlıktan ölmek üzereyim!

- I'm dying of hunger.
- I am dying of hunger.

Onlar açlıktan ölüyorlar.

They're starving.

Sığırlar açlıktan ölüyor.

The cattle are starving.

İnsanlar açlıktan ölüyordu.

People were starving.

O açlıktan ölmeyecek.

He won't starve to death.

Tom açlıktan ölecek.

Tom will starve.

Umarım açlıktan ölmezsin.

I hope you don't starve.

İnşallah açlıktan ölmeyiz.

I hope we don't starve to death.

Umarım açlıktan ölmem.

- I hope I don't starve to death.
- I hope that I don't starve to death.

Tom açlıktan ölebilirdi.

- Tom could've died of starvation.
- Tom could have died of starvation.

İnşallah açlıktan ölmezsin.

- I hope that you don't starve to death.
- I hope you don't starve to death.

- Kıtlıktan dolayı sığır açlıktan öldü.
- Sığır açlıktan dolayı öldü.
- Kıtlıktan dolayı sığırlar açlıktan öldü.

Because of the famine, the cattle starved to death.

Diğerlerinin açlıktan ölmesine katlanamıyorum.

and that people are dying from hunger.

Binlerce insan açlıktan öldü.

Thousands of people died of hunger.

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

The old man was starved to death.

Ben zaten açlıktan ölüyorum.

I'm already starving.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi yeğlerim.

I would rather starve than steal.

Tom açlıktan ölmek istemiyordu.

Tom didn't want to starve.

Açlıktan ölen çocukları düşün.

Think of the starving children.

Biz burada açlıktan ölüyoruz.

We're dying of hunger here.

Ben artık açlıktan ölmüyorum.

I'm no longer starving.

Açlıktan ölmek zorunda değiliz.

We don't have to starve.

İnsanlar hâlâ açlıktan ölüyor.

People are still starving.

İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

Many of the workers died of hunger.

Birçok işçi açlıktan öldü.

Many workers starved to death.

Şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.

- Let's eat now. I'm starving.
- Let's eat now. I'm dying of hunger.

Eve geldiğimde açlıktan ölüyordum.

I was starving when I got home.

Onların açlıktan ölmesini istemiyorum.

I don't want them to starve.

Umarım hapiste açlıktan geberirsin.

I hope you starve in jail.

O yaşlı açlıktan öldü.

That elder died of hunger.

Tom açlıktan ölmüş olmalı.

- Tom must be starved.
- Tom has to be starved.

"Aç mısın?" "Açlıktan ölüyorum."

"Are you hungry?" "I'm starving."

Tom muhtemelen açlıktan ölecek.

- Tom will probably be starved.
- Tom is likely to be starved.
- Tom is probably going to be starved.

Tom açlıktan öldüğünü söyledi.

- Tom said that he was starved.
- Tom said he was starved.

- Eve geldiğimde açlıktan ölmüş olacağım.
- Eve vardığımda açlıktan ölmüş olacağım.

I'll be starved when I get home.

Açlıktan ölen insanlara yiyecek sağla.

Provide starving people with food.

Açlıktan ölse bile yardım istemezdi.

He didn't like to ask for help even if he was starving.

Haydi şimdi yiyelim. Açlıktan ölüyorum.

Let's eat now. I'm dying of hunger.

Dünyada birçok insan açlıktan ölüyor.

A lot of people are starving in the world.

Açlıktan ölmemi istemedin, değil mi?

You didn't want me to starve, did you?

Afrika'da açlıktan ölen çocuklar var.

There are starving children in Africa.

Şehir açlıktan ölen askerlerle doluydu.

The city was full of starving soldiers.

Bazı yerlerde, insanlar açlıktan öldü.

In some places, people died of hunger.

Zavallı kedi açlıktan ölmenin eşiğindeydi.

The poor cat was on the verge of starvation.

Afrika'da çoğu çocuk açlıktan ölüyor.

Many children die of starvation in Africa.

Dünyada bazı insanlar açlıktan muzdariptir.

Some people in the world suffer from hunger.

Onların açlıktan ölmelerine izin veremem.

I can't let them starve.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

I'd rather starve than steal.

Tom bana açlıktan öldüğünü söyledi.

- Tom told me that he's starved.
- Tom told me he's starved.

Tom Mary'ye açlıktan öldüğünü söyledi.

Tom told Mary that he was starved.

Tom eve döndüğünde açlıktan ölecek.

Tom is going to be starved when he gets home.

Tom herkese açlıktan öldüğünü söyledi.

- Tom told everyone that he was starved.
- Tom told everybody that he was starved.
- Tom told everybody he was starved.
- Tom told everyone he was starved.

Tom ve Mary açlıktan ölüyor.

Tom and Mary are starving.