Translation of "Vakit" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Vakit" in a sentence and their arabic translations:

İnanılmaz vakit geçirdim.

وأمضيت وقتا رائعًا.

Onlarla vakit geçiriyor

قضاء الوقت معهم

Açıklamaya vakit yok.

لا وقت للشرح.

Yas tutacak vakit yok.

‫لا وقت للحزن.‬

Hepimiz iyi vakit geçirdik.

قضينا وقتاً ممتعاً.

Bu kısacık vakit içerisinde

في هذا الوقت القصير

Evet. Hiç vakit kaybetmeden başlayalım.

نعم، فلنبدأ دون إضاعة الوقت.

İnsan her zaman vakit bulabilir.

يستطيع الواحد أن يجد الوقتَ دائمًا.

Çocuklarınızla vakit harcamanın zararı olamaz.

قضاء وقت مع أطفالك لن يضر.

Kart oynayarak iyi vakit geçirdik.

أمضينا وقتاً ممتعاً و نحن نلعب الورق.

Ama şimdi vakit... ...buradan çıkma vakti.

‫ولكن حان الوقت الآن...‬ ‫للخروج من هنا.‬

VV: Hayır, aslında bayağı vakit geçiriyoruz.

فيكتور: لا، في الواقع، نحن نمضي بعض الوقت في الأسفل.

Bizim gibi düşünen insanlarla vakit geçiriyoruz

نرافق فقط الأشخاص الذين يفكرون مثلنا

Burada size güzel vakit geçirmeye çalışıyoruz

نحن نحاول قضاء وقت ممتع هنا

Yapmak istesek bile buna vakit yok.

حتى وإن أردنا القيام بذلك فليس لدينا وقت.

Benimle konuşuyor çünkü ben ona vakit ayırıyorum.

ستتحدث لي، لأني أقدم لها وقتي.

Ancak, saldırılara çözüm bulmak için vakit daralıyor,

‫لكن الوقت ينفد لإيجاد حل للصراع،‬

Ve o PowerPoint sunumuna çok vakit harcayarak tüketti.

كما أمضى ساعات عديدة على هذا العرض التقديمي.

öğrencilerin zor kısımlarla uzun süre vakit geçirmesi gerekiyor.

ليقدروا الجمال عندما تترابط الأمور معًا.

Çoğu vakit siz rahat uyuyabilin diye nöbet tuttum.

عدة ليالي لم سهرت لحراستكم كي تناموا بأمان

%80'i ne olduğu hakkında endişelenip vakit kaybetti

كما أهدر وقت 80 بالمئة في التفكير بما حصل،

Fadıl, Leyla ile daha fazla vakit geçirmek istedi.

كان فاضل يريد قضاء وقت أكثر مع ليلى.

Fadıl, Leyla ile çok vakit geçirmeye başladı. Ayrılmazlardı.

بدأ سامي يقضي وقتا كثيرا مع ليلى. لقد أصبحا متلازمان.

Sami, Leyla ile daha fazla vakit geçirmek istedi.

كان سامي يريد أن يمضي وقتا أكثر مع ليلى.

Sami, Leyla adında bir hemşireyle klinikte vakit geçiriyor.

- كان سامي يقضي وقتا في العيادة مع ممرّضة اسمها ليلى.
- كان سامي يمضي وقتا في العيادة مع ممرّضة اسمها ليلى.

Sami, Leyla'nın evinde giderek daha fazla vakit geçiriyordu.

- كان سامي يقضي المزيد من الوقت في منزل ليلى.
- كان سامي يقضي وقتا أكثر في منزل ليلى.

Ñato hesaplamış, üçümüz birlikte, kadınlarımızla geçirdiğimizden daha çok vakit geçirmişiz.

ذات يوم، أحصى "إنياتو" الأيام، وأدرك أنّنا عشنا نحن الـ3 معاً فترة أطول ممّا عشنا مع زوجاتنا.

Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.

أُحِب أن أكون قادر على قضاء المزيد من الوقت معك, ولكن علي العودة إلى العمل.

Fadıl, onunla daha fazla vakit geçirmek için Leyla'nın evine gitti.

ذهب سامي إلى منزل ليلى كي يقضي المزيد من الوقت معها.

İlaçlar bu orman sıcağında uzun süre dayanmaz. Yani, vakit çok önemli.

‫لن يصمد الدواء طويلاً في حرّ هذه الغابة.‬ ‫لذا فالوقت حيوي.‬

Sporlarını yaymak için ne vakit ne de en ufak esinti vardır.

‫عمره قصير ولا توجد نسمة هواء تنشر له بوغه.‬

- Sami Leyla'yla daha fazla zaman geçirdi.
- Sami, Leyla ile daha fazla vakit geçirdi.

كان سامي يقضي وقتا أكثر مع ليلى.

Daha geride ise, Roma merkezinin ve arkada ki birliklerin ön hatta neler olduğunu anlaması vakit alıyor.

علاوة على ذلك، فقد مر بعض الوقت قبل أن يدرك المركز الروماني والخلفي ما يحدث في المقدمة