Translation of "Konusunda" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Konusunda" in a sentence and their arabic translations:

Başkalarına, hastalıklarını yönetmeleri konusunda

وإن كنت من ناحية أخرى تحاول مساعدة الآخرين

İstediğin şeye ulaşmak konusunda

عندما ترون خطة وضعت أمامكم

Ama cinsellik konusunda yapıyoruz!

ولكننا نقوم بذلك مع موضوع الجنس!

Ne yakaladıkları konusunda titizler.

حيث يحددون كمية ما يصطادونه بعناية

Yardımcı olma konusunda heyecanlıyım.

هم المسيطرون على حياتهم.

Fadıl ilaç konusunda şüpheliydi.

كان فاضل لا يثق بالأدوية.

Sami para konusunda umutsuzdu.

كان سامي في حاجة ماسّة إلى المال.

Ne olacağı konusunda düşünmeye başladım.

بدأت في التفكير فيما سيحدث

Nasıl olacağı konusunda şüphem yok.

وأنا لست حائرة حول حكمي هذا.

İşlerin gidişatı konusunda mutlu değilizdir.

لسنا راضين عن سير الأمور.

ülkemizi değiştirme konusunda zorlamada yatmaktadır.

وتحديهم لتغيير دولتنا.

Biz insanlar hız konusunda takıntılıyız.

نحن البشر مهوسون بالسرعة.

En iyisini yapmak konusunda endişelenirsek,

عندما نكون مهتمين بتأدية أفضل ما لدينا،

Birbirlerine olan güveni konusunda ise

عن الثقة في بعضهم البعض

Bazı izleyicilerin bunun nasıl yapılabildiği konusunda

وعلى الرغم، أشعر أن هناك من الجمهور ممن في يشك في الموضوع.

Dememe konusunda bir anlaşma yapalım mı?

ولن تكون مشاعر سيئة أو سلبية؟

Insanların kendi performansları konusunda kafalarını karıştırır.

لأنها تربك الناس حول كيفية أدائهم.

Erkekler intihar konusunda farklı düşünür müydü?

هل سيختلف تفكير الرجال بالانتحار؟

Ne hissettikleri ve ne düşündükleri konusunda

حول شعورهم وبم يفكرون

İyi şeyler avlamak konusunda orduyla konuştular.

تحدثوا للجيش عن اصطياد الأمور الجيدة.

Hastalar para konusunda endişelenmek zorunda değiller.

المرضى لا يحتاجون للقلق حيال المال.

Bu tanışma konusunda karışık hisler içindeydim.

كنت مرتبكة جدًا بشأن تجربتي.

Neleri kaybettikleri, nelerin yerine getirilmediği konusunda.

لكن أيضاً عن ما هو ضائع أو غير محقق.

Mesela Amelia Rivera konusunda olduğu gibi,

كحالة ( أميليا ريفيرا ).

Saldırıyı kendilerinin yönetmesi konusunda ısrar etti.

وأصروا على قيادة الهجوم.

Ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

للتخلص من مصطلح ذات المقاس الكبير.

Ve bu resmi değiştirmek konusunda çok isteksizsiniz.

وأنت تكون مترددًا جدًا لتغيير هذه الصورة.

İntihar konusunda ise şöyle bir efsanemiz var,

مع الانتحار، نحن نعتقد أنها أسطورة

Ve ertesi gün ne yapacağınız konusunda endişeliyseniz

بسبب قلقك عما سيحصل في اليوم التالي،

...müdahil olma konusunda kararlılığıydı. Bu durum Gnaeus'un...

على تدخل روماني طويل المدى في أيبيريا، والذي أصبح ممكنا بفضل نجاح غانيوس في معركتي

Seçimi nasıl kazandığı konusunda hala şüpheler var

لا تزال هناك شكوك حول كيفية فوزه في الانتخابات

Bir meslek seçme konusunda bana ne söyleyebilirsin?

ماذا يمكنك أن تخبرني عن إختيار وظيفة؟

Bağımlılık tehlikesi yarattığı konusunda çok iyi eğitilmesi gerekiyor.

مخاطر الإدمان على الأدوية التي لا تصرف إلا بوصفة طبية وإدمان المواد الأفيونية

Örneğin, 1700'lerde toplum yasal kölelik konusunda uzlaşmıştı.

كمثال، في السبعينيات، المجتمع وافق على العبودية الشرعية.

Insanların tedaviye başlama konusunda rahat hissetmelerine ihtiyaç duyarız.

فإننا بحاجة إلى أن يشعر الناس بأن الراحة تبحث عنهم.

Şimdi büyük ya annemize danışacağız deneyimli hayat konusunda;

الآن سوف أتشاور مع أمي لأن لديها خبرة في الحياة،

Gezegeni stabilize etmek konusunda ciddi bir yaklaşım sunmalıyız.

نحن بحاجة إلى أن نكون جادين بشأن استقرار كوكبنا.

Doğrusu, bu jenerasyonların var olduğu konusunda anlaşabilsek bile

وفي الواقع، إن اتفقنا أن هذه المجموعات حقيقة،

Ya da aşı konusunda bir oyuncunun görüşlerini dinliyoruz.

أو نستمع إلي رأي ممثلة في تطعيم،

Ama bunun nasıl azalacağı konusunda da hazırlıklı olmalıyız

لكن يجب أن ندرك أيضا كيف يمكن تقليلها

Kolugolar süzülmek konusunda ustadır. 130 metre boyunca süzülebilirler.

‫جلديات القوائم بارعة في الانزلاق.‬ ‫تستطيع قطع 130 مترًا.‬

Bu iki kanat güç konusunda eşit olmadığı sürece,

فطالما أن هذين الجناحين غير متكافئين في القوة،

Çocuğumu nasıl yetiştirmem gerektiği konusunda kendime güvenimi artırdı.

لقد ساعدني لأكون أكثر ثقة فيما يخص تنشئتي لأبنائي،

Ama ne yapayım, ırk konusunda konuşma tarzım buydu.

ولكن الطريقة التي أوضحت بها المسالة

Gazetecilik konusunda duayen olarak bildiğimiz Uğur Dündar bile

حتى Uğur Dündar ، الذي نعرفه كمخضرم في الصحافة

Aktörün çok yetenekli olduğu konusunda seninle aynı fikirdeyim.

أوافقك الرأي أن الممثل موهوب جدا.

Tom, Mary'nin bunu yapma konusunda isteksiz olduğunu söyledi.

قال توم: ماري لم تكن متردده في فعل ذلك.

Çocuklar genellikle yabancı dil öğrenme konusunda çok iyidirler.

عادة ما يكون الأطفال ماهرين جداً في تعلم اللغات.

Ve ailem için yardım almam gerektiği konusunda bir uyarıydı

لي، ولوالدي أنني بحاجة للمساعدة

Öfke, olumlu değişimler yaratmak konusunda uzun bir tarihe sahip

الغضب له ماض طويل في التغيرات الإيجابية.

Ve sanırım Richard'a olanlar konusunda muhtemelen gerçeği inkâr ettiler.

وأعتقد أنهم ربما كانوا في حالة إنكار لما كان يحدث مع ريشارد.

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

‫أخشى ألا تظل مشتعلة طويلاً.‬ ‫كلا.‬

Bu jenerasyonlara kimlerin dahil olduğu konusunda hem fikir değiliz.

لن نتفق حول من ينتمي إليها.

çünkü gündem değiştirme konusunda uzman. Bu soru Trump'a yöneltildi

لأنه خبير في تغيير الأجندة. تم توجيه هذا السؤال إلى ترامب

Bunu kimin yapacağı konusunda herhangi bir fikrin var mı?

هل لديك اي فكرة عن من يستطيع فعل هذا؟

Tom kendisinin masum olduğu konusunda Mary'yi kolayca ikna etti.

توم أقنع بسهولة ماري أنهُ كان بريئاً.

Sami'nin İslam ve Müslümanlar konusunda kötü düşünceleri hiç olmamıştı.

لم تكن عند سامي أبدا أفكار سيّئة عن الإسلام و المسلمين.

Sanırım erkek intiharı konusunda sormamız gereken bazı sert sorular var.

أعتقد أن هناك بعض الأسئلة الصعبة التي نحتاج أن نسألها حول انتحار الرجال.

Karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri olduğu konusunda uyardı.

وواحد من اكبر المخاطر التي سنواجهها كحضارة.

Bu beni vahanın bir serap olabileceği konusunda biraz şüpheye düşürdü.

‫وهذا يجعلني أكثر تشككاً قليلاً من جهة‬ ‫كون الواحة سراباً في حقيقتها.‬

O da: "Bak, körlük konusunda anlaştık, ama bunda değil" dedi.

فقال:"انظري، لقد أمضيتي على ما يخص العمى، ولكن ليس على هذه"

Ve onları da buna ikna etme konusunda ne kadar hevesli

يذهبون ويخبرون قصصهم الكهربائية لأصدقائهم وجيرانهم

Kıyafet konusunda ise Osmanlı döneminde biraz farklılık gösteriyor bölgelere göre

من حيث الملابس ، يختلف بشكل طفيف في الفترة العثمانية حسب المناطق.

Birlik oldular ve ev sahipleri kira konusunda kiracılarına yardımcı oldu.

أصبحوا نقابة ، وساعد الملاك المستأجرين على الإيجار.

Profesör Tom Shippey, Viking tarihi ve ortaçağ edebiyatı konusunda uzmandır.

البروفيسور توم شيبي خبير في تاريخ الفايكنج وأدب العصور الوسطى.

Türklerin savaştığını bilen Mircea, bunun doğru hareket olduğu konusunda hemfikirdi.

بما أنه يعرف كيفية قتال الأتراك، وافق ميرسيا على أن هذه هي المنهجية الصحيحة للقتال.

Virüsünün neden olduğu yeni bir salgının riskleri konusunda uyarıda bulundu

الجارديان البريطانية لتنبه من مخاطر وباءٍ جديد ناجمٍ عن فيروس

"Maskeler sizi yüzünüze dokunmaktan alıkoyma konusunda gerçekten iyi iş başarıyorlar."

"أقنعة الوجه تقوم على نحو جيد بمنعك من ملامسة وجهك"

Tatmin edici bir meslek edinme konusunda yine de büyük olasılıkla

مع ذلك يمكن أن تفشل ببساطة في أن يكون عندك وظيفة مرضية،

Sami ve Leyla sürekli olarak onun hamileliği konusunda kavga ediyorlardı.

كانا سامي و ليلى يتشاجران باستمرار بشأن ذلك الحمل.

Sami hem uyuşturucu hem de alkol konusunda bir sorun yaşıyordu.

كان لدى سامي مشكل مع المخدّرات و الكحول.

Kahireye dönelim:Memlük komutanlar Moğol isteklerine teslim olmanın akıllıca olduğu konusunda anlaştılar.

بالعودة إلى القاهرة، اتفق قادة المماليك على أنه من الحكمة الاستسلام لمطالب المغول

Astronotları Ay'a nasıl göndereceği konusunda bazı temel sorularla karşı karşıya kaldı .

الأسئلة الأساسية حول كيفية إرسال رواد فضاء إلى القمر.

konusunda temkinli kaldı . Sağlık Örgütü ise resmi web sitesinde bu virüsün

من متطفلٍ جديد قد يعيد الكوكب الى الاغلاق الكامل رغم انه لم

İzafiyet teorisi, bilim konusunda uzman insanlar için bile anlaşılması zor görülebilir.

يمكن ان تبدو النظريات النسبية غامضة حتى على الناس الضليعين في العلوم .

- Kelimeler konusunda ne yapacağımı bilmiyorum.
- Ne diyeceğimi bilemiyorum.
- Söyleyecek söz bulamıyorum.

لا أعرف ماذا أقول.

Sami, kadın bulma veya kadın seçme konusunda asla bir sorun yaşamadı.

- لم يكن لدى سامي أيّ مشكل لمقابلة فتيات أو إيجاد نساء يقلّهنّ.
- لم يكن لدى سامي أيّ مشكل لمقابلة فتيات أو إيجاد نساء يصطحبهنّ.

Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar Kudüs'ün kutsal bir şehir olduğu konusunda hemfikir.

كلّ من اليهود و المسيحيّين و المسلمين يتّفقون أنّ القدس مدينة مقدّسة.

Bakın ne diyeceğim, uzun süre yerin altında kalma konusunda pek iyi değilim.

‫سأقول لك شيئاَ، ‬ ‫لا أحتمل التواجد تحت الأرض طويلاً.‬

Bu tür bir şeyi kimin yapacağı konusunda herhangi bir fikrin var mı?

هل لديك أي فكرة عن من يستطيع فعل مِثل هذا الشيء؟

Bunlardan çok fazla sıvı elde edilebilir. Bunlar konusunda beni huzursuz eden tek şey,

‫يمكنك استخراج الكثير من السوائل منها.‬ ‫الشيء الوحيد الذي يصيبني بالتوتر ‬ ‫مع هذه الأشياء‬

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

‫في أنحاء الكوكب،‬ ‫تتفنن الحيوانات البرية في سرقة وجباتها.‬

Aidiyetlerini değerlendirdiklerinde ikisini de kaybettiler. ya da buna karşı, ülkenin nasıl göründüğü konusunda anlaşmazlığa

لبلدن او ضد لما اختلفوا على كيف بدن البلد ونسيوا البلد نفسها

Ve onları bulmak için kocaman bir çölümüz var ama ne tarafa gideceğimiz konusunda karar vermeliyiz.

‫لدينا الصحراء الواسعة لنختار منها‬ ‫ولكن علينا أن نقرر أي الطرق نسلك.‬