Translation of "Fadıl" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Fadıl" in a sentence and their arabic translations:

- Fadıl sarhoştu.
- Fadıl alkollüydü.

كان فاضل سكرا.

- Fadıl aşçıbaşıydı.
- Fadıl ahçıbaşıydı.

كان فاضل الطّبّاخ الرّئيسي.

- Fadıl yine denedi.
- Fadıl tekrar denedi.
- Fadıl bir daha denedi.
- Fadıl gene denedi.

حاول فاضل مجدّدا.

Bu Fadıl.

هذا فاضل.

Fadıl uzaklaşmadı.

لم يذهب فاضل بعيدا.

Fadıl orada.

فاضل هناك.

Fadıl yatalaktı.

- كان فاضل طريح الفراش.
- كان سامي ملازما الفراش.

Fadıl kayboldu.

اختفى فاضل.

Fadıl evde.

إنّ فاضل في المنزل.

Fadıl Araptır.

- فاضل عربي.
- فاضيل عربي

- Fadıl, sokağı geçiyordu.
- Fadıl caddeyi geçiyordu.

كان فاضل يعبر الطّريق.

- Fadıl üniversiteye gitti.
- Fadıl koleje gitti.

ذهب فلضل إلى الجامعة.

Fadıl neden burada?

ما سبب وجود فاضل هنا؟

Fadıl içeride değil.

فاضل ليس بالدّاخل.

Fadıl okula gitti.

ذهب فاضل إلى المدرسة.

Fadıl uyuşturucu kullanıyordu.

كان فاضل يستهلك المخدّرات.

Fadıl okulu bıraktı.

ترك فاضل المدرسة.

Fadıl yalnız gitti.

ذهب فاضل لوحده.

Fadıl bir partideydi.

كان فاضل في حفل.

Fadıl kesinlikle korkuyordu.

كان فاضل خائفا بالتأكيد.

Fadıl aceleyle evlendi.

تزوّج فاضل بعجلة.

Onu yap, Fadıl.

افعله يا فاضل.

Fadıl ağacı kesti.

قطع فاضل تلك الشّجرة.

Fadıl yemek pişiriyor.

إن فاضل يطبخ.

Fadıl çocuklarını döverdi.

كان فاضل يضرب أطفاله.

Fadıl güneye yöneldi.

توجّه فاضل جنوبا.

Fadıl çok bitkindi.

كان فاضل منهكا.

Fadıl bana vuracak.

سيضربني فاضل.

Fadıl harekete geçti.

قفز فاضل إلى العمل.

Fadıl burada yaşıyordu.

- كان فاضل يقطن هنا.
- كان فاضل يعيش هنا.
- كان فاضل يسكن هنا.

Fadıl çok gençti.

كان فاضل صغيرا جدّا.

Fadıl tamamen ayıktı.

كان فاضل صاحيا تماما.

Fadıl, Dania'yı aldatıyordu.

كان فاضل يخون دانية.

Fadıl evden çıktı.

غادر فاضل المنزل.

Fadıl sosisten hoşlanır.

يحبّ فاضل النقانق.

Fadıl odasını topladı.

رتّب فاضل غرفتة.

Fadıl cevap arıyordu.

كان فاضل يبحث عن أجوبة.

Fadıl soğukkanlı katildi.

كان فاضل قاتلا قاسيا.

Fadıl pişmanlık duyuyordu.

بدا فاضل من خلال كلامه أنّه ندم على ما فعل.

Fadıl hastaneye yetiştirildi.

نُقِل سامي بسرعة إلى المستشفى.

Fadıl, Leyla'ya ulaşamadı.

لم يتمكّن فاضل من الاتّصال بليلى.

Fadıl aniden öldü.

مات سامي فجأة.

Fadıl evde değildi.

- لم يكن فاضل في المنزل.
- لم يكن فاضل في البيت.

Fadıl şu anhapiste.

سامي في السّجن الآن.

Fadıl tek değildir.

لم يكن فاضل هو الوحيد.

Fadıl hayatını kurtardı.

أنقذ فاضل حياته.

Fadıl telefonu kapadı.

أغلق فاضل الهاتف.

Fadıl ilaca güvenmedi.

لم يثق فاضل بذلك الدّواء.

Fadıl haplarını alıyordu.

كان سامي يتناول أقراصه.

Fadıl kör oldu.

أصبح فاضل أعمى.

Fadıl hastaneden ayrıldı.

غادر فاضل المستشفى.

Fadıl Mısır'dan geliyor.

فاضل من مصر.

Fadıl yakında bekledi.

- انتظر سامي بالجوار.
- كان سامي ينتظر بالقرب من هناك.

Fadıl karısıyla kaldı.

بقى فاضل مع زوجته.

Fadıl, Leyla'dan boşanmadı.

لم يطلّق فاضل ليلى.

Fadıl üniversite eğitimliydi.

لقد تلقّى فاضل تكوينا جامعيّا.

Fadıl ölmüş olabilir.

يمكن أن يكون فاضل قد مات.

Fadıl ilişkiyi bitirdi.

أنهى فاضل العلاقة.

Fadıl, Leyla'ya saldırdı.

اعتدى فاضل على ليلى.

Fadıl, Kahire'ye taşındı.

- انتقل فاضل إلى القاهرة.
- انتقل فاضل للعيش في القاهرة.

Fadıl atlarla ilgileniyordu.

كان فاضل مهتمّا بالخيول.

Fadıl Arapçayı anlar.

فاضيل يفهم العربيه

Fadıl Arapça konuşuyor.

- فاضل يتكلّم العربيّة.
- فاضيل يتحدث العربيه

- Fadıl gizliliğini feda etti.
- Fadıl anonimliğini feda etti.

ضحّى فاضل بسرّية هويته.

- Fadıl, Kahire'ye geri gitti.
- Fadıl, Kahire'ye geri döndü.

عاد فاضل إلى القاهرة.

- Fadıl yine Dania'yı yendi.
- Fadıl yine Dania'yı dövdü.

ضرب فاضل دانية مرّة أخرى.

- Fadıl, Sadık caddesinde yaşıyordu.
- Fadıl, Sadık caddesinde oturuyordu.

كان فاضل يقطن بـشارع صادق.

- Fadıl ilacını almayı bıraktı.
- Fadıl ilacını almayı durdurdu.

توقّف فاضل عن تناول دوائه.

- Fadıl, Leyla'nın dördüncü kocasıydı.
- Fadıl, Leyla'nın dört numaralı kocasıydı.

كان فاضل زوج ليلى الرّابع.

- Fadıl, İslam ile ilgilenmeye başladı.
- Fadıl, İslam ile ilgili hale geldi.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.

أصبح فاضل مهتمّا بالإسلام.

Fadıl bana yalan söyledi.

لقد كذب علي فاضل.

Fadıl seni görmek istiyor.

يود فاضل أن يراك.

"Senin adın...?" "Fadıl Sadık."

"إسمك..." "فاضل صادق."

Fadıl çok fazla biliyor.

يعلم فاضل الكثير.

Fadıl ne için bekliyor?

ماذا ينتظر فاضل؟

Fadıl dans etmeye başladı.

بدأ فاضل يرقص.

Fadıl birkaç mermi ateşledi.

أطلق فاضل عيارين.

Fadıl mücevheri rehin verdi.

رهن فاضل الحليّ.

Fadıl, Dania için çalıştı.

كان فاضل يعمل عن دانية.

Fadıl, Dania'ya mektupları gönderdi.

- كان فاضل يراسل دانية.
- أرسل فاضل رسائلا لدانية.
- راسل فاضل دانية.

Fadıl bir motele yerleşti.

سجّل فاضل نفسه في فندق.

Fadıl, Leyla'nın telefonunu kullandı.

استعمل فاضل هاتف ليلى.

Fadıl kadına tecavüz etti.

اغتصب فاضل تلك المرأة.

Fadıl, polisle işbirliği yaptı.

تعاون فاضل مع الشرطة.

Fadıl garip işlerde çalıştı.

كان فاضل يمارس أعمالا مؤقّتة.

Fadıl hastaneye geldi mi?

- هل كان سامي في المستشفى؟
- هل ذهب فاضل إلى المستشفى؟

Fadıl kefaletle serbest bırakıldı.

تمّ إطلاق سراح فاضل بكفالة.

Fadıl, Dania'yı tehdit etti.

هدّد فاضل دانية.

Fadıl olanları polise anlattı.

روى فاضل للشرطة ما حدث.

Fadıl, Leyla'yı polise sattı.

أخبر فاضل الشّرطة بشأن ليلى.

Fadıl evin içinde değildi.

لم يكُن فاضل في المنزل.

Fadıl hiçbir şey yapmadı.

لم يفعل فاضل شيئا.

Fadıl, Dania'nın köpeğini kaçırdı.

اختطف فاضل كلب دانية.

Fadıl, Dania'nın köpeğini vurdu.

أطلق فاضل النّار على كلب دانية.

Fadıl, Dania'yı soğukkanlılıkla öldürdü.

قتل فاضل ليلى بدم بارد.

Fadıl aynı kaderle buluştu.

لقي فاضل نفس القدر.

Fadıl bir araba çaldı.

سرق فاضل سيّارة.

Fadıl gerçekten Dania'yı sever.

- لا شكّ أنّ فاضل يحبّ دانية.
- إنّ فاضل حقّا يحبّ دانية.

Fadıl birkaç kişiyi öldürdü.

قتل فاضل العديد من الأشخاص.

Fadıl hala Dania'yı seviyor.

لا يزال فاضل يحبّ دانية.