Translation of "Segunda" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Segunda" in a sentence and their turkish translations:

Y segunda:

İkincisi:

Segunda foto.

Bu yüzden ikinci resim.

Mi segunda pregunta es:

İkinci sorum:

Espera una segunda oportunidad.

İkinci bir şansı bekle.

Quiero una segunda opinión.

İkinci bir görüş istiyorum.

Es de segunda mano.

O ikinci-el.

Denme una segunda oportunidad.

Bana ikinci bir şans ver.

¿Cuál era la segunda pregunta?

Neydi ikinci sorumuz?

No tenemos una segunda opción.

İkinci bir seçeneğimiz yok.

No tendrás una segunda oportunidad.

İkinci bir şansın olmayacak.

Te daré una segunda oportunidad.

Sana ikinci bir şans veriyorum.

¿Vende ordenadores de segunda mano?

İkinci el bilgisayar satıyor musunuz?

La segunda medida es más procedimental.

Yaptığımız ikinci şey biraz daha yöntemsel.

Segunda pista: escuchen a los expertos.

İkinci tüyo: "Uzmanları dinleyin."

Así la segunda lección es esta:

Araştırmadan çıkarılacak 2. ders şu:

Recuerda, en la segunda guerra mundial

Unutmayın ikinci dünya savaşında

Jamás compraré ropa de segunda mano.

Asla ikinci el bir elbise satın almam.

En la segunda forma se dicen:

İkincisinde kendinize söyle diyeceksiniz:

Pero la segunda es casi inimaginable.

ama ikincisi çoğu zaman hayal bile edilemez

- Todo el mundo se merece una segunda oportunidad.
- Todo el mundo merece una segunda oportunidad.

- Herkes ikinci bir şansı hak eder.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.

- Volví una segunda vez a Italia en 1980.
- En 1980 fui a Italia por segunda vez.

- 1980'de ikinci kez İtalya'ya gittim.
- 1980'de İtalya'ya ikinci kez gittim.
- İtalya'ya ikinci kez 1980'de gittim.
- İtalya'ya 1980'de ikinci kez gittim.

Segunda ventaja: los niños no tienen miedo.

İkinci avantaj, çocuklar korkusuzdur.

La Segunda Guerra Mundial terminó el 1945.

II. Dünya savaşı 1945'te sona erdi.

¿Cuándo se inició la Segunda Guerra Mundial?

II. Dünya Savaşı ne zaman patlak verdi?

La Segunda Guerra Mundial terminó en 1945.

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erdi.

La Segunda Guerra Mundial empezó en 1939.

İkinci Dünya Savaşı 1939'da başladı.

Tom te está dando una segunda oportunidad.

Tom sana ikinci bir şans veriyor.

En la segunda, cambié la paleta monocromática entera.

İkincisinde, tek renkli olan renk paletini tamamen değiştirdim.

Recuerden que el inglés es su segunda lengua,

hatırlayın ki İngilizce onların ikinci dili.

Y una segunda Coca Light para más tarde.

Daha sonra içmek için bir tane daha söyledim.

La segunda solución es desconfiar de nuestros instintos.

İkinci çözüm, sezgilerimize güvenmemektir.

Y la segunda frontera está en la sociedad.

İkincisi ise toplum.

A la sección segunda, a la corte criminal.

Kısım iki, ceza mahkemesi.

- No, es de segunda mano.
- No, es usado.

Hayır, o ikinci el.

La segunda mitad del encuentro fue muy apasionante.

Oyunun ikinci yarısı çok heyecan vericiydi.

Él fue General en la Segunda Guerra Mundial.

O, 2. Dünya Savaşında bir generaldi.

Muchos soldados murieron en la Segunda Guerra Mundial.

II. Dünya Savaşı'nda birçok asker öldürüldü.

No tendrás la misma suerte una segunda vez.

Bir dahaki sefere aynı şansın olmayacak.

Mucha gente murió durante la Segunda Guerra Mundial.

II. Dünya Savaşında bir sürü insan öldürüldü.

La "b" es la segunda letra del abecedario.

"B" alfabenin ikinci harfidir.

Todo el mundo se merece una segunda oportunidad.

Herkes ikinci bir şansı hak eder.

Mi abuelo murió en la Segunda Guerra Mundial.

Büyükbabam İkinci Dünya Savaşı'nda öldü.

Lo compré en una tienda de segunda mano.

Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.

Tom se sirvió una segunda taza de café.

Tom kendine ikinci fincan kahveyi doldurdu.

Pero hubo una segunda experiencia en la escuela secundaria.

Ama lise günlerime devam ederken ikinci bir deneyim oldu.

Y en la segunda mitad se explora la solución.

ve ikinci yarı, çözümü keşfetmekle ilgili.

La segunda palabra la aprendemos de manera muy distinta.

İkinci kelime, oldukça farklı şekilde öğreniyoruz.

La segunda cosa que uno descubre es el alma.

Kalbinde ikinci fark edeceğiniz şey ruhunuzdur.

Los médicos se niegan a realizar una segunda operación.

- Doktorlar ikinci bir operasyonu yapmayı reddettiler.
- Doktorlar ikinci bir ameliyatı yapmayı reddettiler.

El país permaneció neutral durante la Segunda Guerra Mundial.

O ülke II.Dünya Savaşı boyunca tarafsız kaldı.

Nosotros solo tenemos información de segunda mano del golpe.

Darbeyle ilgili sadece ikinci el bilgiye sahibiz.

La acentuación de "guitarra" vá en la segunda sílaba.

"Gitar" ın vurgusu ikinci hecede düşer.

Dos billetes de segunda clase a Boston, por favor.

Boston'a ikinci sınıf iki bilet, lütfen.

En 1683, los turcos asediaron Viena por segunda vez.

- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattı.
- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattılar.

Osaka es la segunda ciudad más grande de Japón.

Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.

En 1683 los turcos atacaron Viena por segunda vez.

1683 yılında Türkler ikinci kez Viyana'ya saldırdı.

¿Cuál es la segunda ciudad más visitada del mundo?

- Dünyada en çok ziyaret edilen ikinci kent nedir?
- Dünyada ikinci en çok ziyaret edilen kent nedir?

Hamburgo es la segunda ciudad más grande en Alemania.

Hamburg,Almanya'da en büyük ikinci şehirdir.

En Hong Kong el inglés es la segunda lengua.

Hong Kong'da, İngilizce ikinci dildir.

¿Cuál es tu episodio favorito de la segunda temporada?

Sezon ikiden favori bölümün nedir?

¿Estás disponible la próxima semana para una segunda entrevista?

Önümüzdeki hafta bir görüşme mülakatı için hazır mısınız?

Fue en 1939 cuando la Segunda Guerra Mundial estalló.

1939'da İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.

La segunda mentira es que puedo lograr mi propia felicidad,

İkinci yalan ise eğer bir zafer daha kazanırsam

Tom le aconsejó no comprar el coche de segunda mano.

Tom ona ikinci el araba satın almamasını önerdi.

La palabra "tomorrow" lleva el acento en la segunda sílaba.

"Tomorrow" kelimesinde vurgu ikinci hecededir.

La Segunda Guerra Mundial se inició en el año 1939.

İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında patlak verdi.

A mi abuelo lo mataron en la Segunda Guerra Mundial.

- Dedem 2. Dünya Savaşı sırasında öldürüldü.
- Dedem İkinci Dünya Savaşı'nda öldü.

Muchos soldados perdieron la vida en la Segunda Guerra Mundial.

İkinci Dünya Savaşı'nda birçok asker hayatını kaybetti.

Estoy preparado para darte una segunda oportunidad si la quieres.

Eğer istersen sana ikinci bir şans vermeye hazırım.

La Guerra Fría empezó después de la Segunda Guerra Mundial.

Soğuk Savaş İkinci Dünya Savaşından sonra başladı.

Él no es más que un artista de segunda categoría.

Küçük bir sanatçıdan başka bir şey değildir.

El Nuevo Testamento es la segunda parte de la Biblia.

"Yeni Antlaşma" Kutsal Kitabın ikinci parçasıdır.

Él no es más que un compositor de segunda categoría.

Sadece küçük bir bestecidir.

La segunda generación de robots nació en los años 70.

İkinci nesil robotlar 70li yıllarda görülmeye başlandı.

La segunda ola de globalización comenzó a principios de los 90,

Küreselleşmenin ikinci dalgası 90'lı yılların başında başladı

Descendiente de segunda generación de italianos. Y se conocieron en Carmelo.

İkinci kuşak İtalyanların çocuğuydu. Carmelo'da tanışmışlar.

Situación casi actual cercana al efecto de la Segunda Guerra Mundial

İkinci Dünya Savaşının etkisine yakın neredeyse şu anki durum

La segunda sección organizó los campamentos y los alojamientos del ejército.

İkinci bölüm ordunun kamplarını ve kütüklerini organize etti.

Se nos enseñó que la Segunda Guerra Mundial estalló en 1939.

Bize 2. Dünya Savaşı'nın 1939 yılında patlak verdiği öğretildi.

La primera parte del libro es más difícil que la segunda.

Kitabın ilk bölümü ikinciden daha zordur.

La segunda es encontrar profesiones que se relacionen con esos intereses;

ikincisi bu ilgi alanlarıyla uyuşan meslekleri bulmak

Estamos en la segunda semana de una implacable ola de calor.

Biz amansız bir sıcak hava dalgasının ikinci haftasındayız.

Yo estaba en el pasillo de la segunda planta del hospital.

Hastanenin ikinci katında koridordaydım.

Después de los comerciales, veremos la segunda parte de la lucha.

Reklam arasından sonra dövüşün ikinci kısmını göreceğiz.

La Convención de Refugiados fue creada después de la Segunda Guerra Mundial.

Mülteci Sözleşmesi, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra,

Es el momento de la charla en el que pongo segunda marcha,

Konuşmanın ikinci vitese geçtiğim kısmına geldik.

La sección segunda era conocida como la peor corte de la ciudad,

Kısım iki, şehirdeki en kötü mahkeme olarak bilinir,

Tras la segunda restauración borbónica, Suchet fue despedido y retirado a su

1826'da öldüğü ülkesindeki malikanesine emekliye ayrıldı . Aragon'da hala