Examples of using "Pongo" in a sentence and their turkish translations:
Pekâlâ, kaskımızı takalım.
Takımımı giyeceğim...
Sererim böyle altınları yatardım üzerinde
Sadece bir şartım var.
Hiç ceket giymem.
Larvayı üzerine koyacağım.
Bazen kıskanırım.
Samimiyetini sorguluyorum.
Öncelikle, süngerleri cebe koyalım,
Onları zeki görünmek için taktım,
Kışın bir palto giyerim.
Ne giyeceğim: pantolon mu? yoksa etek mi?
Benim kahveme biraz krema koydum.
Sadece kışın şapka takarım.
İpi etrafına dolayacağım. Şuradan geçirelim.
Pekâlâ, kaskımızı takalım. İpi sarkıtalım.
Sofrayı hazırlayabilir miyim?
Onun varlığında ben her zaman sinirlenirim.
Ben araba kullanırken her zaman bir emniyet kemeri takarım.
Pekâlâ, hazırlanalım. Kask takıp başlayalım.
Şu bloğun çevresine. Kaskımızı takalım.
Pantolonumu giydim.
Bazen onun içine biraz tuz koyarım.
Çantama hangi tür kıyafet koyayım?
Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!
Ailemi kariyerimin önünde tuttum.
Büyük bir kalabalığın önünde konuşacağım zaman gergin olurum.
Tüm kişisel eşyalarımı plastik bir torbaya koydum.
Ben araba kullanırken genellikle güneş gözlüğü takarım.
Bana bu kitapları nereye koyacağımı söyle.
Yani ben vücuda yeni bir materyal yerleştirdiğimde
Bir şeye ihtiyacın olması durumunda müsaitim.
Bisikletimi sürerken hep kask takarım.
Motosikletimi sürerken hep kask takarım.
Konuşmanın ikinci vitese geçtiğim kısmına geldik.
Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
Duş yapıp tıraş olacağım, sonra da takımımı giyeceğim.
Matarayı oradan geçirip sıkacağım ve buraya basitçe gömeceğim.
Ve bağış topladık. Ayrıca ben maaşımın %70'ini bu projeye yatırıyorum.
Bu öğrencileri düşündüğümde başım ağrıyor.
- Kahveme şeker koymam.
- Kahveme şeker atmam.