Translation of "Pongo" in Turkish

0.030 sec.

Examples of using "Pongo" in a sentence and their turkish translations:

Me pongo el casco.

Pekâlâ, kaskımızı takalım.

Me pongo un traje.

Takımımı giyeceğim...

Lo pongo sobre oro

Sererim böyle altınları yatardım üzerinde

Sólo pongo una condición.

Sadece bir şartım var.

Nunca me pongo chaqueta.

Hiç ceket giymem.

Pongo la larva en él.

Larvayı üzerine koyacağım.

A veces me pongo celoso.

Bazen kıskanırım.

Pongo vuestra sinceridad en duda.

Samimiyetini sorguluyorum.

Me pongo una en el bolsillo

Öncelikle, süngerleri cebe koyalım,

Me los pongo para parecer inteligente,

Onları zeki görünmek için taktım,

En invierno me pongo un abrigo.

Kışın bir palto giyerim.

¿Qué me pongo, pantalón o falda?

Ne giyeceğim: pantolon mu? yoksa etek mi?

Le pongo crema a mi café.

Benim kahveme biraz krema koydum.

Sólo me pongo sombrero en invierno.

Sadece kışın şapka takarım.

Ato la cuerda alrededor. Pongo esto aquí.

İpi etrafına dolayacağım. Şuradan geçirelim.

Me pongo el casco. Lanzo la cuerda.

Pekâlâ, kaskımızı takalım. İpi sarkıtalım.

- ¿Puedo poner la mesa?
- ¿Pongo la mesa?

Sofrayı hazırlayabilir miyim?

Siempre me pongo nervioso en su presencia.

Onun varlığında ben her zaman sinirlenirim.

Siempre me pongo el cinturón cuando conduzco.

Ben araba kullanırken her zaman bir emniyet kemeri takarım.

Bien, preparémonos. Me pongo un casco, y listo.

Pekâlâ, hazırlanalım. Kask takıp başlayalım.

La pongo alrededor de esta roca. La aseguro.

Şu bloğun çevresine. Kaskımızı takalım.

- Me pongo los pantalones.
- Me puse los pantalones.

Pantolonumu giydim.

A veces le pongo un poco de sal.

Bazen onun içine biraz tuz koyarım.

¿Qué tipo de ropa pongo en la maleta?

Çantama hangi tür kıyafet koyayım?

Mejor me pongo esto. ¡Habrá piedras sueltas por ahí!

Bunu takmak istiyorum. Yukarıda bir sürü gevşek kaya olabilir!

Pongo a mi familia por encima de mi carrera.

Ailemi kariyerimin önünde tuttum.

Me pongo nervioso cuando hablo ante una gran audiencia.

Büyük bir kalabalığın önünde konuşacağım zaman gergin olurum.

Pongo todas mis pertenencias en una bolsa de plástico.

Tüm kişisel eşyalarımı plastik bir torbaya koydum.

Me pongo gafas de sol a menudo cuando conduzco.

Ben araba kullanırken genellikle güneş gözlüğü takarım.

- Dime dónde pongo estos libros.
- Dígame dónde poner estos libros.

Bana bu kitapları nereye koyacağımı söyle.

Así que cuando pongo ese material, o andamio, en el cuerpo,

Yani ben vücuda yeni bir materyal yerleştirdiğimde

Me pongo a su disposición en caso de que necesite algo.

Bir şeye ihtiyacın olması durumunda müsaitim.

Siempre me pongo el casco cuando me monto en la bici.

Bisikletimi sürerken hep kask takarım.

Me pongo el casco siempre que me monto en la moto.

Motosikletimi sürerken hep kask takarım.

Es el momento de la charla en el que pongo segunda marcha,

Konuşmanın ikinci vitese geçtiğim kısmına geldik.

La mujer tiene dos preguntas vitales: ¿Qué me pongo? y ¿qué cocino?

Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?

Yo me voy a bañar y me voy a afeitar y me pongo...

Duş yapıp tıraş olacağım, sonra da takımımı giyeceğim.

Pongo el termo en el medio, lo ajusto. Ahora, simplemente, vamos a enterrarlo aquí.

Matarayı oradan geçirip sıkacağım ve buraya basitçe gömeceğim.

Y a pedir donaciones. Y yo pongo como el 70 por ciento del sueldo mío ahí.

Ve bağış topladık. Ayrıca ben maaşımın %70'ini bu projeye yatırıyorum.

- Cuando pienso en aquellos estudiantes, me da dolor de cabeza.
- Cuando me acuerdo de aquellos estudiantes, me pongo malo.

Bu öğrencileri düşündüğümde başım ağrıyor.

- No me echo azúcar en el café.
- No le hecho azúcar al café.
- No le pongo azúcar al café.

- Kahveme şeker koymam.
- Kahveme şeker atmam.