Translation of "Podrá" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Podrá" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Podrá venir mañana?
- ¿Él podrá venir mañana?

O yarın gelebilir mi?

¿Qué podrá ser?

Bu ne olabilir?

¿Podrá ser cierto el reporte?

Rapor doğru olabilir mi?

No sé cuándo podrá venir.

Onun ne zaman gelebileceğini bilmiyorum.

¿Crees que Tom podrá ayudarnos?

Tom'un bize yardım edebileceğini düşünüyor musun?

Creo que Tom podrá ayudar.

Sanırım Tom yardım edebilecek.

¿Podrá ser cierta su historia?

Onun hikayesi doğru olabilir mi?

Tom podrá responder tu pregunta.

Tom senin sorunu cevaplayabilecek.

¿Quién crees que podrá ayudarnos?

Bize kimin yardım edebileceğini düşünüyorsun?

Creo que Tom podrá ganar.

Sanırım Tom kazanabilecek.

Tom no podrá trabajar mañana.

Tom yarın çalışamayacak.

Porque no podrá pensar en nada.

hiçbir şeyi düşünemeyecek.

La gente no podrá viajar civil

insanlar sivil yolculuk yapamayacak

Tom pronto podrá conducir un auto.

Tom yakında bir araba sürebilecek.

Él podrá entregar su informe mañana.

Yarın raporunu teslim edebilecek.

Tom no podrá convertirse en policía.

Tom bir polis olamayacak.

Nadie, excepto Tom, podrá hacer eso.

Tom hariç hiç kimse onu yapamayacak.

¿Crees que alguien me podrá ver?

Herhangi birinin beni görebileceğini düşünüyor musun?

¿Crees que Tom podrá hacer eso?

Tom'un onu yapabileceğini düşünüyor musun?

Pensé: "¿Podrá rastrearse algo bajo el agua?".

"Acaba su altında iz takip edilebilir mi?" diye düşündüm.

Tom no podrá llegar acá a tiempo.

Tom zamanında buraya gelemeyecek.

Él lo podrá hacer en tres horas.

O üç saat içinde onu yapabilecek.

Estoy seguro de que Tom podrá ayudar.

Tom'un yardım edebileceğinden eminim.

Esta noche se podrá ver un cometa.

- Bu gece bir kuyruklu yıldız görülür olacak.
- Bu gece bir kuyruklu yıldız görünür olacak.
- Bu gece bir kuyruklu yıldız gözlemlenebilecek.

Nadie podrá evitar que Tom haga eso.

Hiç kimse Tom'u onu yapmasını engelleyemez.

Me pregunto si Tom nos podrá ayudar.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

- Pronto, Tom sabrá nadar.
- Tom podrá nadar pronto.

Tom yakında yüzebilecek.

Solo una mente audaz podrá resolver este acertijo.

Sadece atak bir zihin bu bilmeceyi çözebilecek.

Creo que Tom podrá ayudarnos a resolver esto.

Sanırım Tom bunu anlamamıza yardım edebilecek.

¿Podrá ella dejar el hospital la semana próxima?

O gelecek hafta hastaneden ayrılabilecek mi?

Estoy seguro de que Tom podrá hacer eso.

Tom'un onu yapabileceğine eminim.

Nunca podrá sostener los altos niveles de cooperación social

modern bir toplumun gelişmesi için gerekli olan

Nadie podrá ser obligado a pertenecer a una asociación.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

Voy a hacerle una oferta que no podrá rechazar.

Ona geri çeviremeyeceği bir teklifte bulunacağım.

¿De verdad crees que Tom podrá ayudar a Mary?

Tom'un Mary'ye yardım edebileceğini gerçekten düşünüyor musun?

Tom podrá optar a libertad condicional en cinco años.

Tom, beş yıl sonra şartlı tahliye olabilecek.

Tom jamás podrá perdonar a Mary por haberlo engañado.

Tom onu aldattığı için asla Mary'yi affedemeyecek.

Llevará algún tiempo, pero eventualmente Tom podrá caminar nuevamente.

Biraz zaman alacak, ama sonunda Tom tekrar yürüyebilecek.

No sé si él podrá visitarnos el domingo que viene.

Önümüzdeki pazar günü bizi ziyaret edip etmeyeceğini bilmiyorum.

Donando esa obra a la exposición, más gente podrá contemplarla.

Çalışmayı sergiye koyarsak, daha fazla insan onu dikkatle izleyebilecek.

Si va usted en avión no podrá llevar mucho equipaje.

Uçakla giderseniz, bagajımı alamayacaksınız.

Ella le debe mucho dinero, pero probablemente no podrá devolvérselo.

O ona bir sürü para borçlu fakat muhtemelen onu geri ödeyemeyecek.

Tom no sabe si nos podrá visitar el próximo lunes.

Tom önümüzdeki pazartesi bizi ziyaret edebilip edemeyeceğini bilmiyor.

Tom no podrá terminar el trabajo a menos que lo ayudemos.

Biz ona yardım etmezsek Tom işi bitiremeyecek.

No conozco este sistema, pero el hombre a cargo podrá explicarlo.

Ben bu sistemi bilmiyorum ama sorumlu adam açıklayacak.

Si Tom no pudo hacerlo, probablemente nadie más podrá hacerlo tampoco.

Eğer Tom onu yapamadıysa başka biride yapamaz.

Podrá ocurrir en cualquier ciudad, pueblo y aldea en todo el mundo.

dünyadaki her şehirde, kasabada, köyde de yapılabilir.

¿Y podrá ganarle la araña camello a un águila tan elegante como mortal?

Ve bir deve örümceği, endamlı olduğu kadar ölümcül de olan bir kartalı alt edecek mi?

Hay algo allí abajo. Puedo verlo brillar. Pero el helicóptero no podrá aterrizar.

Aşağıda parlayan bir şey görüyorum. Sorun şu ki helikopter buraya inemez.

- ¿Podrá usted encontrar el camino sin dificultad?
- ¿Podrás encontrar el camino sin dificultad?

Herhangi bir sorun olmadan yolunuzu bulabilir misiniz?

Esperemos que yo esté equivocado y que Tom podrá hacerlo sin nuestra ayuda.

Yanıldığımı ve Tom'un bunu yardımımız olmadan yapabileceğini umalım.

¿Crees que alguien podrá oír de casualidad acerca de lo que estamos hablando?

Konuştuklarımıza kulak misafiri olabilecek birini düşünüyor musun?

Que si practica mucho con el violín, algún podrá tocar muy bien el violonchelo.

sıkı çalışırsa bir gün çello çalabileceğini söylemek gibi.

- La cuestión es si él puede hacerlo.
- La cuestión es si él podrá hacerlo.

Sorun onun onu yapabilip yapamayacağıdır.

Ciertamente ese proyecto es una tarea difícil, pero el señor Hara podrá llevarla a cabo.

Bu projenin zor bir görev olduğu doğru,fakat Mr Hara bunun üstesinde gelebilecektir

Estoy seguro de que Tom podrá persuadir a Mary de ir a Boston con él.

Tom'un Mary'yi kendisiyle Boston'a gitmeye ikna edebileceğine eminim.

- Tom no va a poder entender nada de esto.
- Tom no podrá entender nada de esto.

Tom bundan hiçbir şey anlayamayacak.

- Creo que Tom podrá resolver el problema.
- Creo que Tom será capaz de resolver el problema.

Sanırım Tom sorunu çözebilecek.

- Es demasiado pronto para decir si Tom será capaz de caminar otra vez.
- Es muy temprano para saber si Tom podrá volver a caminar.

Tom'un tekrar yürüyebilip yürüyemiyeceğini söylemek için çok erken.