Translation of "Ayudarnos" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Ayudarnos" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Puede ayudarnos?
- ¿Pueden ayudarnos?
- ¿Puedes ayudarnos?

Bize yardım edebilir misin?

¿Pueden ayudarnos?

Bize yardım edebilir misin?

¿Planea ayudarnos?

O bize yardım etmeyi planlıyor mu?

- ¿Estás aquí para ayudarnos?
- ¿Estáis aquí para ayudarnos?
- ¿Está usted aquí para ayudarnos?
- ¿Están ustedes aquí para ayudarnos?

Bize yardım etmek için mi buradasın?

- Tom no pudo ayudarnos.
- Tom no podía ayudarnos.

Tom bize yardım edemedi.

¿Tom puede ayudarnos?

Tom bize yardım edebilir mi?

Tienes que ayudarnos.

Bize yardım etmek zorundasın.

Él prometió ayudarnos.

O bize yardım edeceğine söz verdi.

Nadie intentó ayudarnos.

Kimse bize yardım etmeye çalışmadı.

Nadie puede ayudarnos.

Kimse bize yardım edemez.

¿Tom ha prometido ayudarnos?

Tom bize yardım etmeye söz verdi mi?

Tom no pudo ayudarnos.

Tom bize yardım edemedi.

Ellos se negaron a ayudarnos.

Onlar bize yardım etmeyi reddettiler.

Ellos están dispuestos a ayudarnos.

Onlar bize yardımda bulunmaya istekliler.

¿Vas a ayudarnos o no?

Bize yardım edecek misin yoksa etmeyecek misin?

Pensé que Tom intentaría ayudarnos.

Tom'un bize yardım etmeye çalışacağını sanıyordum.

¿Crees que Tom podrá ayudarnos?

Tom'un bize yardım edebileceğini düşünüyor musun?

Me pregunto si podría ayudarnos.

Bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

Quizás alguien más pueda ayudarnos.

Belki bizi başka biri kurtarabilir.

¿Quién crees que podrá ayudarnos?

Bize kimin yardım edebileceğini düşünüyorsun?

- Usted no está obligado de ninguna manera a ayudarnos.
- No estás obligado a ayudarnos.

Bize yardım etmek zorunda değilsin.

¿Podrías ayudarnos después de la escuela?

Okuldan sonra bize yardımcı olur musun?

Ojalá él estuviera aquí para ayudarnos.

Keşke bize yardım etmek için burada olsa.

Fueron lo suficientemente amables para ayudarnos.

Bize yardım edecek kadar naziklerdi.

Tom dijo que había intentado ayudarnos.

Tom bize yardım etmeye çalışacağını söyledi.

Estoy seguro que Tom podría ayudarnos.

Tom'un bize yardım edebileceğinden eminim.

Me pregunto si Tom pudiera ayudarnos.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

Sólo un milagro puede ahora ayudarnos.

Şimdi yalnızca bir mucize bize yardım edebilir.

Quizás Tomás esté dispuesto a ayudarnos.

Belki Tom yardım etmek için istekli olurdu.

No sé si Tom puede ayudarnos.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini bilmiyorum.

- Es nuestro deber ayudarnos el uno al otro.
- Es nuestra obligación ayudarnos el uno al otro.

Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

- ¿Podrías ayudarnos a encontrar una solución al problema?
- ¿Podría usted ayudarnos a encontrar una solución al problema?
- ¿Podrían ustedes ayudarnos a encontrar una solución al problema?

Soruna bir çözüm bulmak için bize yardım eder misiniz?

Vinieron a ayudarnos todos a la vez.

Onlar derhal bize yardım etmeye geldiler.

Desearía que el estuviera aquí para ayudarnos.

Keşke o bize yardım etmek için burada olsa.

Deberíamos ayudarnos los unos a los otros.

Biz birbirimize yardımcı olmalıyız.

No entiendo por qué no quiere ayudarnos.

Bize neden yardım etmek istemediğini anlamıyorum.

Por desgracia, Tom se negó a ayudarnos.

Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.

Sobre cómo y cuándo puede ayudarnos la psilocibina.

psilosibinin bize nasıl ve ne zaman yardımcı olabileceğini öğreneceğiz.

Diseñado para ayudarnos a entender mejor nuestro planeta.

yeni bir tür robot göstermek istiyorum.

Y ayudarnos con la mitigación del cambio climático.

olacak toprakla sonuçlanır.

¿Puedes ayudarnos con la decoración para la fiesta?

- Parti için dekore etmemize yardım eder misin?
- Parti için süzlememizde bize yardım edebilir misin?

- Venga a ayudarnos, por favor.
- Ven y ayúdanos.

Gelin ve bize yardımcı olun.

Creo que Tom podrá ayudarnos a resolver esto.

Sanırım Tom bunu anlamamıza yardım edebilecek.

Quisiera que más personas se ofrecieran a ayudarnos.

Keşke daha fazla insan bize yardım etmek için gönüllü olsa.

Tom dijo que él estaba dispuesto a ayudarnos.

Tom bize yardım etmeye istekli olduğunu söyledi.

Tom dice que está de acuerdo con ayudarnos.

Tom bize yardım etmeye hazır olduğunu söyledi.

- Si Ted estuviese aquí, podría ayudarnos a limpiar el cuarto.
- Si Ted estuviera aquí, podría ayudarnos a limpiar nuestro cuarto.

Eğer Ted burada olsa, odayı temizlememize yardım eder.

¿Dices que no quieres ayudarnos a pintar el techo?

Tavanı boyamamıza yardım etmek istemediğini mi söylüyorsun?

Tom vino aquí a ayudarnos a rellenar estos formularios.

Tom bizim bu formları doldurmamıza yardımcı olmak için buraya geldi.

Tom parece estar demasiado cansado para ayudarnos en este momento.

Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.

Me pregunto si Tom podría ayudarnos a resolver este problema.

Tom'un bu sorunu çözmemize yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

- Tenemos suerte de que Tom esté aquí para ayudarnos a hacer esto.
- Somos afortunados por tener a Tom aquí para ayudarnos a hacer esto.

Tom, bunu yapmamıza yardım etmek için burada olduğundan şanslıyız.

Tal vez Tom pueda ayudarnos a descubrir cómo resolver este problema.

Bu sorunu nasıl çözeceğimiz konusunda belki Tom'un bir yardımı dokunabilir.

La mejor manera de ayudarnos es contribuir en su propia lengua materna.

Bize yardım etmenin en iyi yolu kendi dilinizde katkıda bulunmaktır.

Debemos ayudarnos los unos a los otros; es la ley de la naturaleza.

Biz birbirimize yardımcı olmalıyız, doğanın kanunu bu.

- Te dije que Tom podía ayudarnos.
- Te dije que Tom podía echarnos una mano.

Tom'un bize yardım edeceğini sana söyledim.