Translation of "Disculpe" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Disculpe" in a sentence and their turkish translations:

Disculpe, ¿puede ayudarme?

Affedersin ama bana yardım edebilir misin?

Disculpe, ¿puedo entrar?

Affedersiniz, içeri girebilir miyim?

Disculpe la molestia.

Sizi sıktığım için beni affedin.

- Perdone.
- Disculpe.
- ¡Perdón!

- Affedersiniz.
- Özür dilerim.

- Disculpe...
- Lo siento.

Üzgünüm...

Disculpe, ¿quién es usted?

Affedersiniz. Siz kimsiniz?

Disculpe, tengo una pregunta.

Affedersiniz, bir sorum var.

Disculpe. ¿Usted habla inglés?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

Disculpe, ¿podemos irnos ahora?

Şimdi gidebilir miyiz, lütfen?

Disculpe, me he perdido.

Kusura bakmayın, ben kayboldum.

Disculpe, ¿qué hora es?

Affedersiniz. Saat kaç?

Disculpe, ¿qué hora tiene?

Affedersiniz, zamanınız var mı?

Disculpe, tengo una petición.

Pardon, bir ricam olacak.

Disculpe, ¿cómo se llama?

Affedersiniz. Adınız nedir?

- Disculpe, ¿podría acercarme el azúcar?
- Disculpe, ¿me puede alcanzar el azúcar?

Affedersiniz, şekeri bana uzatabilir misiniz?

Disculpe, ¿este asiento está ocupado?

- Affedersiniz, burası dolu mu?
- Affedersiniz, bu sandalye dolu mu?

Disculpe, ¿dónde están los huevos?

Affedersiniz, yumurtalar nerede?

Disculpe, ¿podría acercarme el azúcar?

Affedersiniz, şekeri bana uzatabilir misiniz?

Disculpe, ¿dónde está el café?

Affedersiniz, kafe nerede?

Disculpe, ¿podría abrir la ventana?

Bakar mısınız! Pencereyi açabilir miyim?

Disculpe, ¿dónde está la salida?

- Affedersiniz, çıkış nerede?
- Affedersiniz, çıkış ne tarafta?

Disculpe. ¿Está abierto el supermercado?

Affedersiniz. Süpermarket açık mı?

Disculpe. ¿Es esta la farmacia?

Affedersiniz. Burası eczane mi?

Disculpe. ¿Dónde está la panadería?

Affedersiniz, fırın nerede?

Disculpe, ¿ese asiento está ocupado?

Affedersiniz, o koltuk alınmış mı?

Disculpe, ¿puedo usar el teléfono?

Affedersiniz fakat telefonu kullanabilir miyim?

Disculpe, nosotros también tenemos prisa.

Affedersiniz, bizim de acelemiz var.

Disculpe pero, ¿quién es usted?

Affedersiniz ama siz kimsiniz?

Disculpe, puedo volver más tarde.

Affedersin, daha sonra gelebilirim.

Disculpe, ¿dónde está el metro?

Affedersiniz, metro nerede?

Disculpe, ¿el asiento sigue libre?

Affedersiniz, bu koltuk hala ücretsiz mi?

Disculpe, ¿puedo usar su teléfono?

Affedersiniz fakat telefonunuzu kullanabilir miyim?

Nadie presencia que Trump se disculpe

Trump'ın özür dilediğine şahit olan hiç kimse yok

Disculpe, ¿puedo poner mis libros aquí?

Affedersiniz fakat kitaplarımı buraya bırakabilir miyim?

Disculpe por haber demorado en contestar.

Geç cevap için özür dilerim.

Tom quiere que María se disculpe.

Tom Mary'nin özür dilemesini istiyor.

Es un error de tipeo. Disculpe.

O bir yazım hatası. Özür dilerim.

Disculpe, pero ahora no puedo responder.

Üzgünüm fakat şu anda cevaplayamam.

- Con permiso.
- Pido perdón.
- Disculpe.
- Excúsame.

- Affedersiniz.
- Kusura bakmayın.

Disculpe. ¿Dónde está la embajada estadounidense?

Affedersiniz. Amerikan elçiliği nerede?

- Disculpe a Tom.
- Disculpa a Tom.

Tom'u affet.

Disculpe, ¿Dónde se encuentra la playa?

Affedersiniz, plaj nerede?

Disculpe, ¿le importaría si abro la ventana?

Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim?

Disculpe, ¿este tren va a Washington Square?

Affedersiniz, bu tren Washington Square'e gider mi?

Disculpe, debo haber marcado el número incorrecto.

Üzgünüm yanlış numara çevirmiş olmalıyım.

- Perdone.
- Pido perdón.
- Disculpe.
- ¡Lo siento!
- Discúlpeme.

- Lütfen beni affet.
- Affedersiniz.

- Pido perdón.
- Disculpe.
- ¡Perdón!
- ¡Lo siento!
- ¡Disculpa!

Affedersin!

- Disculpa, estoy perdido.
- Disculpe, me he perdido.

Kusura bakmayın, ben kayboldum.

- Disculpe la molestia.
- Lamento molestarte.
- Lamento molestarle.

Rahatsız ettiğim için üzgünüm.

Disculpe, se me han caído los palillos.

Affedersiniz, yemek çubuklarımı düşürdüm.

Disculpe, señor. Debe haber habido un error.

Üzgünüm efendim. Bir hata olmuş olmalı.

Disculpe, creo que ese es mi asiento.

Affedersiniz. Onun benim koltuğum olduğuna inanıyorum.

Disculpe, pero, ¿podría repetir lo que ha dicho?

Affedersiniz fakat ne söylediğinizi tekrarlar mısınız?

Disculpe. Quiero un libro. ¿Dónde está la librería?

Affedersiniz. Ben bir kitap istiyorum. Kitapçı nerede?

Disculpe, camarero. Hay un pelo en mi sopa.

Affedersin, garson. Çorbamda bir saç var.

Disculpe, creo que está sentado en mi asiento.

Özür dilerim! Zannedersem benim yerimde oturuyorsunuz.

Disculpe, ¿podría decirme cómo llegar a Central Park?

Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz?

- Perdone, ¿habla usted inglés?
- Disculpe. ¿Usted habla inglés?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

- Disculpe, ¿qué hora es?
- Disculpa, ¿qué hora es?

Affedersiniz, saat kaç?

Disculpe, ¿podría pasarme la sal y la pimienta?

Lütfen bana tuzu ve karabiberi uzatır mısın?

Quiero que venga Tom y se disculpe ante Mary.

Tom'un uğramasını ve Mary'ye özür dilemesini istiyorum.

Disculpe, necesito llegar a Barcelona. ¿Hay todavía vuelos hoy?

Affedersiniz, Barcelona'ya gitmek zorundayım. Bugün bir uçuş var mı?

Disculpe, pero ¿puede mostrarme cómo llegar a la siguiente aldea?

Üzgünüm ama bana sonraki köyün yolunu gösterebilir misiniz?

- Lamento llegar tarde.
- Disculpe la tardanza.
- Siento mucho el retraso.

Geç kaldığım için özür dilerim.

- Perdona que llegue tarde.
- Lamento llegar tarde.
- Disculpe la tardanza.

Geç kaldığım için üzgünüm.

- Disculpa, estoy perdido.
- Perdone, me he perdido.
- Disculpe, me he perdido.

Affedersiniz, ben kayboldum.

- Quiero que te disculpes.
- Quiero que os disculpéis.
- Quiero que se disculpe.
- Quiero que se disculpen.
- Quiero que usted se disculpe.
- Quiero que ustedes se disculpen.

- Özür dilemeni istiyorum.
- Özür dilemenizi istiyorum.

- Perdone, ¿puedo abrir la ventana?
- Disculpe, ¿le importaría si abro la ventana?

Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim?

Disculpe, ¿cuál es el camino más corto para ir a la estación?

Affdersiniz, istasyona gitmek için en kısa yol nedir?

Disculpe pero, ¿es este el camino correcto a la estación de metro?

Affedersiniz,ama bu metro istasyonu için doğru yol mu?

- Disculpe la molestia.
- Lamento molestarte.
- Perdón por molestarte.
- Perdona que te moleste.

Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.

- Perdone, ¿se puede ya sacar dinero?
- Disculpe, ¿se puede ya retirar dinero?

Affedersiniz, hesabımdaki parayı çekebilir miyim acaba?

- Discúlpame. ¿Cuál es tu nombre?
- Perdona, ¿cómo te llamas?
- Disculpe, ¿cómo se llama?

Affedersiniz. Adınız nedir?

Disculpe, permítame señalar tres errores que hay en el artículo de más arriba.

Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin.

Por favor, disculpe mi mal francés. Tan solo estoy empezando a aprender el idioma.

Lütfen kötü İngilizcemi affedin. Ben dili yeni öğrenmeye başlıyorum.

- Disculpe, necesito bajar en la siguiente estación.
- Permiso, tengo que bajarme en la siguiente parada.

Affedersiniz, bir sonraki durakta inmek zorundayım.

- Perdoname. ¿Dónde está la embajada americana?
- Disculpe. ¿Dónde está la embajada estadounidense?
- Perdona, ¿sabes dónde está la embajada estadounidense?

- Affedersiniz. Amerikan elçiliği nerede?
- Bakar mısınız? Amerikan Konsolosluğu nerede?

- Disculpe mi retraso.
- Perdón por el retraso.
- Perdona que llegue tarde.
- Lamento llegar tarde.
- Perdón por llegar tarde.
- Por favor, perdóneme por llegar tarde.
- Perdona por llegar tarde.
- Disculpe la tardanza.
- Lamento llegar tan tarde.
- Me disculpo por el retraso.
- Siento mucho el retraso.
- Perdone la tardanza.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.
- Lütfen geç kalışımı bağışlayın.
- Lütfen geç geldiğim için beni bağışlayın.