Translation of "Perdone" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Perdone" in a sentence and their turkish translations:

¡Dios me perdone!

Allah'ım affet beni!

Perdone mi torpeza.

- Beceriksizliğimi affedin.
- Sakarlığımı affet.

- Perdone.
- Disculpe.
- ¡Perdón!

- Affedersiniz.
- Özür dilerim.

Perdone la intrusión.

İzinsiz girdiğim için üzgünüm.

Perdone, ¿habla usted inglés?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

Perdone la pregunta estúpida.

Aptalca soru için üzgünüm.

Le ruego que me perdone.

Yalvarırım affet beni.

Perdone, ¿dónde están los huevos?

Affedersiniz. Yumurtalar nerede?

Perdone, ¿puedo abrir la ventana?

Affedersiniz, pencereyi açabilir miyim?

Perdone, pero no tengo cambio.

Kusura bakmayın ama bozuk param yok.

Perdone, ¿quién es esta mujer?

Affedersiniz, bu kadın kim?

Perdone, ¿dónde está el ascensor?

Affedersiniz, asansör nerede?

Rezo para que Dios me perdone.

Tanrının beni affedeceğine dair dua ediyorum.

Perdone, pero ¿dónde está la biblioteca?

Affedersiniz, ama kütüphane nerede?

- Perdone.
- Pido perdón.
- Disculpe.
- ¡Lo siento!
- Discúlpeme.

- Lütfen beni affet.
- Affedersiniz.

Perdone, no he entendido bien su nombre.

Affedersiniz, sizin adınızı yakalayamadım.

Perdone, pero yo no he pedido esto.

Affedersiniz fakat ben bunu ısmarlamadım.

Perdone, ¿podría decirme cómo llegar a Central Park?

Affedersiniz ama Central Park'a nasıl gideceğimi bana söyleyebilir misiniz?

- Perdone que le interrumpa.
- Perdona que te interrumpa.

Sözünüzü kestiğim için bağışlayın.

- Perdone, ¿habla usted inglés?
- Disculpe. ¿Usted habla inglés?

- Affedersiniz. İngilizce konuşur musunuz?
- Affedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?

Perdone, ¿me puede indicar el camino a la estación?

Affedersiniz, ama bana istasyonun yolunu söyleyebilir misiniz?

Perdone, ¿le importaría enseñarme cómo se usa la lavadora?

Affedersiniz, çamaşır makinesini nasıl kullanacağımı bana gösterir misiniz?

Perdone siempre a sus enemigos. Nada los irrita más.

Her zaman düşmanlarını affet. Hiçbir şey onları daha fazla rahatsız edemez.

¿Qué necesita decir Tom para que Mary lo perdone?

Tom kendini Mary'ye affettirmek için ne söylemeli?

¡Perdone! ¿Cómo puedo llegar a la estación más cercana?

Affedersiniz! En yakın istasyona nasıl gidebilirim?

Perdone, pero ¿me podría decir el camino a la estación?

Affedersiniz ama bana istasyona giden yolu söyler misiniz?

Tom sabe qué decir para hacer que Mary lo perdone.

Mary'ye kendini affettirmek için Tom ne söyleyeceğini biliyor.

- Disculpa, estoy perdido.
- Perdone, me he perdido.
- Disculpe, me he perdido.

Affedersiniz, ben kayboldum.

- Perdone, ¿puedo abrir la ventana?
- Disculpe, ¿le importaría si abro la ventana?

Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim?

Perdone que le moleste, ¿le importaría indicarme el camino hasta la estación?

Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm ama bana istasyona giden yolu söyleyebilir misiniz?

- Perdone, ¿se puede ya sacar dinero?
- Disculpe, ¿se puede ya retirar dinero?

Affedersiniz, hesabımdaki parayı çekebilir miyim acaba?

- Le ruego que me perdone.
- Te ruego que me perdones.
- Os ruego que me perdonéis.

Yalvarırım beni affedin.

- Disculpe mi retraso.
- Perdón por el retraso.
- Perdona que llegue tarde.
- Lamento llegar tarde.
- Perdón por llegar tarde.
- Por favor, perdóneme por llegar tarde.
- Perdona por llegar tarde.
- Disculpe la tardanza.
- Lamento llegar tan tarde.
- Me disculpo por el retraso.
- Siento mucho el retraso.
- Perdone la tardanza.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.
- Lütfen geç kalışımı bağışlayın.
- Lütfen geç geldiğim için beni bağışlayın.