Translation of "Pareja" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Pareja" in a sentence and their turkish translations:

- Son una hermosa pareja.
- Son una linda pareja.

Siz güzel bir çiftsiniz.

Somos una pareja

Biz bir çiftiz.

Hacéis una buena pareja.

Siz beyler hoş bir çift olursunuz.

La pareja está conversando.

Evli çift birbirleriyle konuşuyorlar.

No somos una pareja.

Biz bir çift değiliz.

Haríais una pareja encantadora.

Sizden güzel bir çift olurdu.

Finjamos ser una pareja.

Bir çift gibi davranalım.

No hacen buena pareja.

Onlar iyi-uyumlu bir çift değil.

Hay una pareja aquí.

Burada bir çift var.

Machos apasionados que buscan pareja.

Eş arayan âşık erkekler.

La pareja tenía un hijo.

Çiftin bir oğlu vardı.

La pareja tiene 7 hijos.

Bu çiftin yedi tane çocuğu var.

Somos una pareja de casados.

Biz evli bir çiftiz.

- La pareja decidió adoptar a un huérfano.
- La pareja decidió adoptar un huérfano.

Çift bir yetimi evlat edinmeye karar verdi.

Esta araña dama blanca busca pareja.

Bu beyaz avcı örümcek kendine eş arıyor.

Y es cómo, quizá, encontró pareja.

Bu dişi, eşini de bu şekilde bulmuş olabilir.

La pareja de ancianos murió tranquila.

Yaşlı çift huzur içinde öldü.

Creo que son una pareja perfecta.

Bence onlar mükemmel bir çift.

La pareja quiere comprar una casa.

Çift, bir ev satın almak istiyor.

La pareja posó para el fotógrafo.

Çift fotoğraf için poz verdi.

¿Quién es tu pareja de baile?

Dans arkadaşınız kim?

Peter y Eve hacen buena pareja.

Peter ve Eve birbirine çok yakışıyor.

La pareja quiere adoptar niños africanos.

Evli çift Afrikalı çocuklar evlat edinmek istiyor.

La pareja llamó a su primogénito Mark.

Çift ilk çocuklarına Mark adını verdi.

Todo el mundo cree que somos pareja.

Herkes bir çift olduğumuzu düşünüyor.

¿Dónde está la pareja de este calcetín?

Bu çorabın eşi nerede?

- Lleva mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.
- Cuesta mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.
- Requiere mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.

Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.

La pareja está en la pista de baile.

Çift pisttedir.

La pareja grabó sus iniciales en el roble.

Çift meşe ağacının üzerine kendi baş harflerini kazıdı.

El pájaro carpintero está alimentando a su pareja.

Ağaçkakan, eşini besliyor.

Mi madre trató de reconciliar a la pareja.

Annem çifti barıştırmaya çalıştı.

Esta vez, su serenata le ha ganado una pareja.

Erkeğin serenadı bu defa ona bir eş kazandırdı.

Si no lo hace bien, será comida, no pareja.

Eğer işi düzgün kotaramazsa eş değil, aş olur.

El ladrón encerró a la pareja en el sótano.

Soyguncu çifti bodrumda kilitledi.

Es agradable ver a una cariñosa pareja de ancianos.

Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

La pareja gastó mucho dinero en amueblar su casa.

Çift, evlerini dekore etmek için çok para harcadı.

La pareja de al lado está peleando de nuevo.

Bitişikte oturan çift tekrar tartışıyor.

Creo que Tom y María harían una buena pareja.

Bence Tom ve Mary hoş bir çift oldular.

Esta pareja estaba hecha el uno para el otro.

O çift birbirleri için yaratılmış.

Una exhibicionista sería la pareja ideal para un voyeur.

Bir teşhirci bir sapık için ideal bir ortak olurdu.

Esta es la pareja que me mostró el camino.

Bu, bana yolu gösteren çifttir.

Da igual. Puede que viaje 400 metros para encontrar pareja.

İyi de eder. Bir eş bulmak için 400 metre yol alması gerekebilir.

En nuestros antepasados, la mujer depende mucho de su pareja.

Atalarımızda kadın eşine çok bağlıdır

Tom levantó la copa y dijo, "¡Por la feliz pareja!"

Tom kadehini kaldırdı ve "mutlu çifte!" dedi.

Mi pareja viajó a un pequeño pueblo la semana pasada.

Bizim kız arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya yolculuk etti.

Siempre pensé que Tom y Mary eran una buena pareja.

Her zaman Tom ve Mary'nin iyi bir çift olduğunu düşündüm.

La pareja tiene un negocio de venta de tarjetas de felicitación.

Çiftin tebrik kartları satan bir işletmesi var.

La pareja se separó, para no volver a verse nunca más.

Çift birbirlerini tekrar görmemek üzere ayrıldı.

Los invitados desearon a la feliz pareja una larga y próspera vida.

Konuklar mutlu çifte uzun ve müreffeh bir hayat diledi.

Aquella pareja gasta una buena suma de dinero comiendo en buenos restaurantes.

Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.

Cuando uno piensa en un niño, un amigo cercano o una pareja romántica,

Çocuğunuzu, yakın bir arkadaşınızı ya da duygusal partnerinizi düşündüğünüzde

La pareja no se pelea a menudo estos días, pero solía hacerlo mucho.

Çift bugünlerde sık dövüşmüyor ama onlar eskiden çok dövüşürdü.

Somos una pareja feliz que ha estado junta por más de veinte años.

- Yirmi yıldan fazla beraber olan mutlu bir çiftiz.
- Biz, yirmi yıldan fazla birlikte olan mutlu bir çiftiz.

Cuando visité su departamento, la pareja estaba justo en medio de una pelea.

Onların evini ziyaret ettiğimde çift, bir tartışmanın tam ortasındaydı.

[Lucía] Pero es más fácil construir una pareja cuando se tiene la misma causa política.

İki kişi aynı siyasi davayı paylaşınca çift olmak daha kolay.

El pequeño macho gana su pareja. En un mundo ruidoso, a veces, es mejor estar callado.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

Que lo primero que tienen que hacer es reclutar a su pareja y a su familia.

yapmaları gereken ilk şey eşlerini ve ailelerini davaya dâhil etmektir.

- Dios los cría y ellos se juntan.
- Cada oveja con su pareja.
- Dios los da y ellos se juntan.
- La misma calaña, en manada se apaña.

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.