Translation of "Mismas" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Mismas" in a sentence and their turkish translations:

"Mujeres, ¿honestas con ellas mismas?"

"Kadınlar, oldukları gibi?"

Escribo por esas mismas razones.

Ben de aynı nedenlerden dolayı yazıyorum.

Ellos comparten las mismas creencias.

Onlar aynı inançları paylaşıyorlar.

Nos gustan las mismas cosas.

Biz aynı şeyleri seviyoruz.

El peligro de las palabras mismas,

kelimenin kendisinin tehlikesi,

[Todo niño merece las mismas oportunidades.]

[ Her çocuk eşit hakları hak eder.

Quieren las mismas cosas en el trabajo,

iş yerinde aynı şeyleri istiyorlar,

Estas imágenes representan exactamente las mismas ideas.

Bu görseller de tamamen aynı fikirleri temsil ediyor.

Confío en que aprenderán esas tres mismas lecciones.

umarım, siz de aynı üç dersi alırsınız.

Que han tenido que ocultarse en sí mismas.

tüm kadınların sesi olmak.

Muchas de las frustraciones siguen siendo las mismas.

sinir bozucu şeyler aynı kaldı.

Todos los seres humanos quieren las mismas cosas,

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

Estas dos ciudades tienen las mismas reglas viales.

Bu iki şehir aynı trafik kurallarına sahiptir.

Sino que vi las mismas cosas de manera diferente.

aynı şeyleri farklı şekilde gördüm.

Tal vez nunca tomemos las mismas decisiones que ellos,

Onların verdiği kararları asla vermeyebiliriz

Tiene las mismas propiedades ópticas que la carne humana.

İnsan etiyle aynı optik özelliklere sahip.

Con las mismas medidas, pero de hace 30 años.

30 yıl öncekilerle karşılaştıralım.

Las personas deben dar lo mejor de sí mismas.

İnsanlar ellerinden geleni yapmalıdır.

Y muchas fueron madres mientras ellas mismas seguían siendo niñas.

Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.

Algunas personas parecen nunca aprender a pensar por sí mismas.

Bazı insanlar kendileri için düşünmeyi asla öğreniyor gibi görünmüyor.

Tom me hizo las mismas preguntas que me hizo María.

Tom bana Mary'nin bana sorduğu aynı soruları sordu.

Entiendo la tendencia de la mujeres a dudar de sí mismas.

Bir kadının kendinden şüphe etme eğilimini çok iyi anlıyorum.

Y no comparten las mismas presunciones sobre cómo usar el teléfono:

bu grupların topluluk içinde telefon kullanma kuralları farklıdır.

Esas mismas neuronas ya no se necesitan y se quedan inactivas.

aynı nöronlara ihtiyaç duyulmaz bu yüzden sessiz kalırlar.

No me gusta jugar con él. Siempre hacemos las mismas cosas.

Onunla oynamayı sevmiyorum. Her zaman aynı şeyleri yapıyoruz.

Así que hoy no necesariamente tengo las mismas preguntas sobre la educación

İdealist ve belki de deneyimsiz bir üniversite mezunu olarak

Y siempre son las mismas tres cosas. Saco fuerzas de mi familia.

Benim için her zaman üç şey vardır. Ailemden güç alırım.

Todas las personas deberían descubrir por sí mismas la alegría de compartir.

Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.

Muy probablemente de las mismas partes pobres del sur y oeste de Chicago.

büyük ihtimalle Chicago'nun aynı yoksul Güney ve Batı Yakası'ndan geliyorlardı.

Son las mismas que están más expuestas a ser acosadas en la escuela.

aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.

Tom y mary siempre hablan de las mismas cosas. Se vuelve algo aburrido.

Tom ve Mary her zaman aynı eski şeyler hakkında konuşurlar. Bu bir tür sıkıcıdır.

Si bien las leyes sobre este tema han sido las mismas durante 85 años

85 yıldır bu konudaki yasalar aynıyken

- Deberíais hablar vosotros mismos con la profesora.
- Deberíais hablar vosotras mismas con la profesora.

Öğretmenle kendiniz konuşmalısınız.

- Tenemos que cuidarnos a nosotros mismos ahora.
- Tenemos que cuidarnos a nosotras mismas ahora.

Şimdi kendimize bakmak zorundayız.

Las mismas y similares aplicaciones también se hicieron aquí. Y China casi venció al virus

Yine aynı ve benzeri uygulamalar burada da yapıldı. Ve Çin neredeyse virüsü yendi

Para que las personas se sientan bien primero se tienen que querer a sí mismas.

İnsanın iyi hissetmesi için önce kendini sevmesi gerekir.

- Deberían tener derecho a decidir por sí mismos.
- Deberían tener derecho a decidir por sí mismas.

Onlar kendileri için karar verme hakkına sahip olmalıdır.

Tom y Mary entregaron exactamente las mismas respuestas en la prueba que hacía sospechar al maestro.

Tom ve Mary testte öğretmeni şüphelendiren tam olarak aynı cevapları verdiler.

- No hay dos personas con la misma huella dactilar.
- No hay dos personas con las mismas huellas dactilares.

Aynı parmak izli iki kişi yoktur.

Las personas que constantemente están copiando a otros lo hacen porque no son capaces de pensar por sí mismas.

İnsanlar kendilerini düşünemedikleri için onu sürekli başkalarını kopyalayan insanlar yaparlar.

Su padre nunca aprobaría su compromiso con una chica que no comparta las mismas creencias religiosas de su familia.

Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.