Translation of "Máquina" in Turkish

0.033 sec.

Examples of using "Máquina" in a sentence and their turkish translations:

- ¡Qué maravillosa máquina!
- ¡Qué máquina maravillosa!
- ¡Qué máquina más maravillosa!

Ne kadar harika bir makine.

- Esa máquina está averiada.
- La máquina está inhabilitada.

- Makine hizmet dışıdır.
- Makine bozuktur.

Sin apalancamiento máquina simple

kaldıraç basit makine yok

Entonces quema esa máquina

Sonrasında yak o makineyi gitsin

Hice andar la máquina.

Makineyi çalıştırdım.

La máquina funciona sola.

Makine kendi kendine çalışır.

¡No trabajes como máquina!

Makine gibi çalışma!

¿Quién inventó esta máquina?

- Bu makineyi kim icat etti?
- Bu makine kim tarafından icat edildi?

- ¿Puedo usar tu máquina de escribir?
- ¿Puedo usar su máquina de escribir?

Daktilonu kullanabilir miyim?

- La máquina es usada de esta forma.
- La máquina se usa así.

Makine bu şekilde kullanılır.

- ¿Podrías explicar cómo funciona esta máquina?
- ¿Puede explicar como funciona esta máquina?

- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayabilir misin?
- Açıklayabilir misin, bu makine nasıl çalışıyor?

- Compré una máquina de coser nueva.
- Compré una nueva máquina de coser.

Ben, yeni bir dikiş makinesi satın aldım.

Es una máquina de empatía.

Bir empati makinesi.

Consiguió que la máquina funcionara.

O, makineyi çalıştırabildi.

La máquina genera mucha electricidad.

Makine çok elektrik üretir.

La máquina ocupa mucho espacio.

Makine çok yer kaplar.

Ella está arreglando la máquina.

Makineyi tamir ediyor.

Esta es una máquina autónoma.

Bu bağımsız bir makinedir.

¿Sabes cómo funciona esta máquina?

- Bu makineyi nasıl çalıştıracağını biliyor musun?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını biliyor musun?

Estoy trabajando a toda máquina.

Ben tam gaz çalışıyorum.

Hay que armar esta máquina.

Makine monte edilmelidir.

¿Quién inventó esta extraña máquina?

Bu tuhaf makineyi kim icat etti?

¿Cómo se maneja esta máquina?

Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsun?

No puedo usar esta máquina.

- Ben bu makineyi kullanamam.
- Bu makineyi kullanamam.

Yo mismo repararé esa máquina.

Şu makineyi kendim onaracağım.

¿Para qué sirve esta máquina?

Bu makine neye yarıyor?

La máquina no devuelve cambio.

Otomat para üstü vermiyor.

Esta era una máquina de tiempo.

Burası bir zaman makinesiydi.

De una multimillonaria máquina de IMR

milyonlarca dolarlık MR makinesinin işlevini üstlenerek

La máquina fue cubierta con polvo.

Makine tozla kaplıydı.

¿Me enseñarías cómo utilizar esa máquina?

O makinenin nasıl kullanılacağını bana gösterir misiniz?

¿Podrías mostrarme cómo encender esta máquina?

Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bana gösterir misin?

Él sabe cómo apagar esta máquina.

Bu makinenin nasıl kapatılacağını bilir.

Esta máquina no tiene ningún valor.

Bu makine değersiz.

¿Dónde está mi máquina del tiempo?

Benim zaman makinem nerede?

¿Puedo usar su máquina de escribir?

Ben senin daktilonu kullanabilir miyim?

Esta máquina de escribir no funciona.

Bu daktilo çalışmıyor.

¿Vos sabés cómo operar esta máquina?

Bu makinenin nasıl çalıştırılacağını biliyor musunuz?

Esta máquina se descompone a veces.

Bu makine bazen bozulur.

Esta máquina es fácil de manejar.

Bu makineyi idare etmek kolaydır.

¿Esta máquina de escribir es tuya?

Bu daktilo sizin mi?

¿Puedes decirme cuándo apagar la máquina?

Makinenin ne zaman kapatılacağını bana söyler misin?

Me explicó cómo operar la máquina.

Makinenin nasıl kullanılacağını bana açıkladı.

Presione este botón para encender la máquina.

Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.

- ¡Híjole!
- ¡Ínguiesu!
- ¡Intras cañón!
- ¡Inguia su máquina!

- Kutsal İnek!
- Kutsal inek!

Algo debe de pasarle a la máquina.

Makinede ters giden bir şey olmalı.

El vendedor mostró como usar la máquina.

Satıcı makinenin nasıl kullanılacağını gösterdi.

Él me enseñó cómo funciona la máquina.

Makinenin nasıl çalıştığını bana öğretti.

No recuerdo cómo se usa esta máquina.

Bu makineyi nasıl kullanacağımı hatırlayamıyorum.

Debería mantener esta máquina limpia y lubricada.

Bu makineyi temiz ve yağlı tutmalısınız.

Senpai, ¿me invitaría un helado de máquina?

Senpai, bana biraz yumuşak dondurma alır mısın?

El cerebro es solamente una máquina complicada.

Beyin sadece karmaşık bir makinedir.

Me pareció difícil de usar la máquina

Ben, makineyi kullanmayı zor buldum.

La máquina expendedora está fuera de servicio.

Bu otomat bozuktur.

No puedo descubrir cómo operar esta máquina.

Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı anlamıyorum.

La respuesta natural es buscar destruir la máquina,

burada doğal tepki mekanizmayı yok etmek,

Si la máquina está dañada, tú eres responsable.

Eğer makine bozulursa, sen sorumlusun.

El ingeniero nos dijo cómo usar la máquina.

Mühendis makineyi nasıl kullanacağımızı söyledi.

Por favor no apague o desenchufe su máquina.

Lütfen makinenizi kapatmayın ya da fişini çekmeyin.

Mi madre me regaló su máquina de coser.

Annem bana dikiş makinesini hediye etti.

Algo anda mal con mi máquina de escribir.

Daktilomda bir bozukluk var.

Mi madre me regaló una máquina de coser.

Annem bana bir dikiş makinesi verdi.

La máquina expendedora está haciendo unos ruidos extraños.

Otomat garip sesler çıkarıyor.

Una máquina de vapor transforma calor en energía.

Bir buhar makinesi ısıyı enerjiye dönüştürür.

Puedes usar mi máquina de escribir cuando quieras.

İstersen daktilomu kullanabilirsin.

Tom compró una máquina de coser para Mary.

Tom Mary'ye bir dikiş makinesi satın aldı.

¿Con qué clase de combustible funciona esta máquina?

Bu makinede ne tür yakıt kullanıyorsunuz?

La primera máquina imprenta fue inventada por Gutenberg.

İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.

Tienes que mantener esta máquina libre de polvo.

Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.

Ella le preguntó cómo se apagaba la máquina.

O, ona makineyi nasıl açacağını sordu.

- La máquina es tan delicada que se rompe fácilmente.
- La máquina es tan delicada que se avería con facilidad.

Makine o kadar hassas ki kolayca bozuluyor.

- Algún día compraré una máquina de hacer algodón dulce.
- Algún día me compraré una máquina de algodón de azúcar.

Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.

A una máquina que puede ser manipulada y controlada.

manipüle ve kontrol edilen bir makineye dönüştü.

¿Pero dirías eso si hicieras una máquina del tiempo?

Fakat siz bir zaman makinesi yapsaydınız bunu söyler misiniz?

Una máquina voladora inspirada en las alas del murciélago

Yarasanın kanatlarından esinlenerek çizilmiş bir uçuş makinesi

Si tuvieras una máquina del tiempo, ¿qué año visitarías?

Bir zaman makinen olsaydı, hangi yılı ziyaret ederdin?

¿Cuándo fue la última vez que encendiste esta máquina?

En son ne zaman bu makineyi çalıştırdın?

Todo el mundo quedó realmente impresionado con esa máquina.

Herkes bu makineden gerçekten etkilendi.

Puedes utilizar mi máquina de escribir en cualquier momento.

İstediğin zaman daktilomu kullanabilirsin.

Tom descifró por qué la máquina no estaba funcionando.

Tom makinenin niçin çalışmadığını anladı.

Debería haber probado esta máquina de afeitar antes de comprarla.

Ben onu satın almadan önce bu elektrikli tıraş makinesini denemeliydim.

Mañana, con una máquina de imágenes compacta, portátil, de bajo costo,

Yarın ise daha birleşik, taşınabilir ve daha ucuz bir görüntüleme.

No podemos encontrar una buena máquina de coser en ningún lado.

İyi bir dikiş makinesini her yerde bulamayız.

El señor Schmidt fue quien me enseñó a usar esa máquina.

Bana bu makinenin nasıl kullanılacağını öğreten Bay Smith idi.

Esta máquina expendedora no recibe más que monedas de cien yenes.

Bu otomat sadece yüz yen'lik madeni paraları alıyor.

Inventando una máquina del tiempo porque la mujer que ama está muerta

Sevdiği kadın öldüğü için bir zaman makinesi icat ediyor

La chica le prestó a su amiga su nueva máquina de escribir.

Kız arkadaşına yeni daktilosunu ödünç verdi.

La máquina fue demasiado complicada para que averiguáramos la causa del problema.

Makine, sorunun nedenini bulamayacağımız kadar karmaşıktı.

Mary utilizó su máquina del tiempo para hacer trampa en el examen.

Mary sınavda hile yapmak için zaman makinesini kullandı.

No me puedo acordar de dónde puse la máquina de coser buena.

İyi dikiş makinesini nereye koyduğumu hatırlayamıyorum.

Mi abuela solía usar mucho su máquina de coser en el pasado.

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı.

Mi abuela solía usar mucho su máquina de coser cuando era joven.

Büyükannem daha gençken dikiş makinesini çok kullanırdı.

La primera máquina para hacer cálculos de la humanidad se llama ábaco.

İnsanların ilk hesaplama aracına abaküs denir.

Es una máquina de matar de 135 kilos.  Y no me ha visto.

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

Me compré esta máquina de hacer palomitas super rápida de regalo de Navidad.

Bir Noel hediyesi olarak kendime bu çok hızlı patlamış mısır makinesini aldım.

En realidad, podemos decir que no hay una máquina del tiempo en este momento.

Aslında şu anda zaman makinesi diye bir şey yok diyebiliriz