Translation of "Sola" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Sola" in a sentence and their turkish translations:

- Parecía sola.
- Ella lucía sola.

O yalnız görünüyordu.

Dejémosla sola.

Onu yalnız bırakalım.

¿Vives sola?

Yalnız mı yaşıyorsun?

Déjela sola.

Onu yalnız bırakın.

Déjenla sola.

Onu yalnız bırakın.

¿Estabas sola?

Burada yalnız mıydın?

¿Estás sola?

Yalnız mısın?

- Viajo sola.
- Estoy viajando solo.
- Estoy viajando sola.

- Yalnız seyahat ediyorum.
- Yalnız geziyorum.
- Yalnız yolculuk ediyorum.

No está sola.

Yalnız da değil.

Ella trabaja sola.

Yalnız çalışır.

Ella lloraba sola.

O tek başına ağlıyordu.

Ella vino sola.

O tek başına geldi.

Ella vive sola.

- O yalnız yaşıyor.
- O tek başına yaşar.

Mary vino sola.

Mary tek başına geldi.

Déjame sola, ¿vale?

Beni yalnız bırak, tamam mı?

No estás sola.

Yalnız değilsin.

Todavía estoy sola.

Hâlâ yalnızım.

Quiero viajar sola.

Ben yalnız seyahat etmek istiyorum.

Estaba sola estudiando.

Tek başıma ders çalışıyordum.

Estoy sola acá.

Burada yalnızım.

¿Estás aquí sola?

- Burada yalnız mısın?
- Burada yalnız başına mısın?

- ¡Quiero estar solo!
- ¡Quiero quedarme sola!
- ¡Quiero estar sola!

Yalnız olmak istiyorum!

- Estoy solo.
- Estoy sola.
- Yo estoy solo.
- Yo estoy sola.

Yalnızım.

Y no está sola.

Yalnız da değil.

Y no estaba sola.

Ve yalnız değildim.

La chica está sola.

Kız yalnız.

La máquina funciona sola.

Makine kendi kendine çalışır.

Ella se ve sola.

O yalnız görünüyor.

Ella estaba allí sola.

O, orada yalnızdı.

Por favor, déjame sola.

Beni yalnız bırak, lütfen.

Ella quería estar sola.

O, yalnız olmak istedi.

Yumi fue allí sola.

- Yumi oraya yalnız gitti.
- Yumi oraya tek başına gitti.

¿Por qué estás sola?

Niçin yalnızsın?

Ella está muy sola.

O çok yalnız.

Yo quería estar sola.

Yalnız olmak istedim.

Probablemente quieras estar sola.

Muhtemelen yalnız olmak istersin.

Ya no está sola.

Artık yalnız değil.

Le gusta andar sola.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

Nos pidió dejarla sola.

O, bizim onu yalnız bırakmamızı istedi.

- ¿Estás solo?
- ¿Estás sola?

- Yalnız mısın?
- Yalnız mısınız?

Yo vivo allá sola.

Orada tek başıma yaşıyorum.

No deberías estar sola.

Yalnız olmamalısın.

Me siento tan sola.

- Çok yalnız hissediyorum.
- Yapayalnız hissediyorum.

Me gusta estar sola.

Yalnız olmayı severim.

- ¿Estabas solo?
- ¿Estabas sola?

Yalnız mıydın?

Me puedo defender sola.

Kendimi savunabilirim.

- Déjeme solo.
- Déjeme sola.

Beni yalnız bırakın.

Le gusta caminar sola.

O yalnız yürümekten hoşlanır.

Ella se despertó sola.

O, kendi başına uyandı.

- Iré solo.
- Ire sola.

Tek başıma gideceğim.

¿Estás sola en casa?

Evde yalnız mısın?

¿Por qué hablas sola?

Neden kendi başına konuşuyorsun?

Le gusta estar sola.

O, yalnız olmayı sever.

- Ella se marchó sola a desgana.
- Ella se fue sola descontenta.

O istemeden tek başına gitti.

- Ella estaba atemorizada de viajar sola.
- Ella tenía miedo de viajar sola.
- A ella le daba miedo viajar sola.

O, yalnız seyahat etmekten korkardı.

- No me dejes solo.
- No me dejéis sola.
- ¡No me dejes sola!

- Beni yalnız bırakma.
- Beni yalnız bırakmayın.

- Le gusta andar sola.
- A ella le gusta salir a caminar sola.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

Con una sola no basta.

Tek bir dil yeterli olmazdı.

Debe volver para encontrarlo. Sola.

Annenin dönüp onu bulması gerek. Tek başına.

Pero no podía hacerlo sola.

Ancak bunu tek başıma yapamazdım.

La vela se apagó sola.

- Mum kendiliğinden söndü.
- Mum kendi kendine söndü.

Nancy emprendió un viaje sola.

Nancy yalnız bir yolculuğa çıktı.

Ella sola limpió la casa.

O, tüm evi kendi başına temizledi.

Lo hizo todo ella sola.

O, onun hepsini kendi yaptı.

Una desgracia nunca viene sola.

- Bir felaket, tek başına asla gelmez.
- Felaketler hep peş peşe gelirler.

Ella se quedó aquí sola.

O, burada tek başına kaldı.

Está bien, te dejaré sola.

Tamam, seni yalnız bırakırım.

Lo usé una sola vez.

Onu sadece bir kez kullandım.

Ella llevó sola esta mesa.

Bu tabloyu kendi başına taşıdı.

Ella no debería ir sola.

O tek başına gitmemeli.

Ella dice que está sola.

O yalnız olduğunu söylüyor.

Mayuko no soporta vivir sola.

Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.

Ella prometió no salir sola.

O, tek başına dışarı çıkmamaya söz verdi.

Ella hizo sola el trabajo.

O, işi tek başına yaptı.

Tom tiene una sola pierna.

Tom'un sadece bir bacağı var.

No puedo dejarte aquí sola.

Seni burada yalnız bırakamam.

Tom dejó sola a Mary.

Tom, Mary'yi yalnız bıraktı.

¿Por qué la dejaste sola?

Neden onu tek başına bıraktın?

Tom no me dejará sola.

Tom beni yalnız bırakmayacak.

¿Lo has hecho tú sola?

Bunu yalnız mı yaptın?

Ella se sentía muy sola.

O kendini oldukça yalnız hissediyordu.