Translation of "Aprovechar" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Aprovechar" in a sentence and their turkish translations:

Deberías aprovechar esta oportunidad.

Bu fırsatı değerlendirmelisin.

Me gustaría aprovechar esta oportunidad.

Bu fırsattan yararlanmak istiyorum.

No me quiero aprovechar de ellos.

Onlardan yararlanmak istemiyorum.

Escojamos aprovechar la IA y amarnos mutuamente.

Birbirimizi sevmek için yapay zekâya kucak açalım.

Tenemos que aprovechar la oportunidad lo más posible.

Biz durumdan faydalanmak zorundayız.

Quiero aprovechar la oportunidad de hablar con el gobernador.

Ben vali ile konuşma fırsatından yararlanmak istiyorum.

Las literas son una forma de aprovechar el espacio.

Ranzalar, alandan kazanmanın bir yoludur.

Deberías aprovechar el buen clima y pintar la cerca.

Çiti boyamak için iyi hava koşullarından yararlanmalısınız.

- Deberías aprovechar esta oportunidad.
- Deberías sacar ventaja de esa oportunidad.

Bu fırsattan yararlanmalısın.

Me gustaría aprovechar esta oportunidad para agradecerles a todos su colaboración.

Ben işbirliğinizden dolayı hepinize teşekkür etmek için bu fırsattan yararlanmak istiyorum.

- Trata de aprovechar tu tiempo.
- Trata de usar bien tu tiempo.

Zamanını en iyi şekilde kullanmaya çalış.

Ella prefiere aprovechar su soltería antes que comprarse un bonito vestido blanco.

Beyaz güzel bir elbise almaktansa bekâr olmaktan yararlanmayı tercih ediyor.

- Es un riesgo que debemos correr.
- Es una oportunidad que debemos aprovechar.

Almak zorunda olmamız bir şans.

Hacia la parte seca de Asia. Hay que aprovechar el deshielo de Alaska

içme suyu götürmeliyiz. Alaska'da eriyen buzdan faydalanıp

Mientras la luna sigue menguando, ella debe aprovechar al máximo las noches más negras.

Dişi, Ay küçülmeye devam ederken... ...en kara gecelerden en iyi şekilde faydalanmalı.

Pero no pudo aprovechar su ventaja y dejó el manejo táctico de la batalla

Ancak avantajını takip edemedi ve savaşın taktiksel idaresini başkalarına

Tom pensó que era una buena idea aprovechar la oportunidad que Mary le había dado.

Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.