Translation of "Espacio" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Espacio" in a sentence and their turkish translations:

Danos espacio.

Bize biraz süre ver.

Necesito espacio.

Bir yere ihtiyacım var.

- Necesito más espacio.
- Yo necesito más espacio.

Daha çok yere ihtiyacım var.

Segundo, el espacio. El espacio es limitado, ¿sí?

İkincisi, alan. Alan kısıtlı, değil mi?

Necesito más espacio.

Daha fazla yere ihtiyacım var.

- Deje usted un espacio.
- Deja un espacio en blanco.

Boş bir alan bırak.

Da mucho espacio de vida y mucho espacio de laboratorio,

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

No hay mucho espacio.

Çok alan yok.

No tenemos suficiente espacio.

Yeterli yerimiz yok.

Solo necesito mi espacio.

Sadece kendi yerime ihtiyacım var.

No hay espacio suficiente.

Yeteri kadar alan yoktu.

- Deja más espacio entre las líneas.
- Dejen más espacio entre las líneas.

Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.

Dentro de un espacio físico.

fiziksel mekânda yaşanıyor.

La máquina ocupa mucho espacio.

Makine çok yer kaplar.

El sofá ocupa demasiado espacio.

Kanepe çok yer kaplıyor.

¿Hay vida en el espacio?

Dış uzayda yaşam var mı?

Ahorra espacio para el postre.

Tatlı için yer ayır.

Solo necesitaba algo de espacio.

Sadece biraz yere ihtiyacım vardı.

Tenemos espacio para dos camas.

İki yataklık yerimiz var.

Este armario ocupa demasiado espacio.

Bu şifoniyer çok yer kaplar.

La cama ocupa mucho espacio.

Yatak çok yer kaplar.

Este sillón ocupa demasiado espacio.

Bu kanepe çok yer kaplar.

Estos parecen cangrejos ninjas del espacio.

Bunlar ninja gibi görünen uzaylı yengeçler.

Eso es una revelación del espacio.

Bu bir boşluğun açığa çıkışı.

Trabajar y caminar en el espacio.

çalışmayı ve uzayda yürümeyi öğrendi .

Hay suficiente espacio en el ático.

Çatı katında geniş bir oda var.

No hay aire en el espacio.

Uzayda hava yoktur.

El cohete fue lanzado al espacio.

Roket uzaya gönderildi.

Debes hacer espacio para el televisor.

Televizyon için yer açmalısın.

La mesa no ocupa mucho espacio.

Tablo çok yer kaplamaz.

¿Cómo encuentras comida en el espacio?

Uzayda nasıl yiyecek bulursun?

Solo necesito algo más de espacio.

Benim sadece biraz daha yere ihtiyacım var.

Necesito un poco más de espacio.

Biraz daha alana ihtiyacım var.

Deja un espacio entre las líneas.

Satırlar arasında bir boşluk bırak.

¿Desearías poder viajar por el espacio?

Uzayda seyahat edebilmeyi ister misin?

El espacio está lleno de misterios.

- Uzay gizemlerle doludur.
- Uzay gizemlerle dolu.

Pero en el espacio de tres semanas,

Ama üç hafta süresince,

Verán algunas calles pero mucho espacio vacío.

sadece birkaç sokak ama bir sürü boş alan görürsünüz.

¿Hay espacio ahí para una persona más?

Bir kişi için daha yer var mı?

Tom quería más espacio para sus codos.

Tom biraz daha yer istedi.

En el espacio nadie puede oírte gritar.

Uzayda hiç kimse senin çığlığını duyamaz.

Un astronauta puede flotar en el espacio.

Bir astronot uzayda yüzebilir.

Creo que esta mesa ocupa demasiado espacio.

Bu tablonun çok fazla yer kapladığını düşünüyorum.

Irán planea mandar un mono al espacio.

İran uzaya maymun göndermeyi planlıyor.

Ninguna criatura puede vivir en el espacio.

Hiçbir yaratık uzayda yaşayamaz.

La media del espacio vital en América es el doble que la media de espacio vital en Japón.

Ortalama bir Amerikan yaşam alanı Japonya'daki yaşam alanının iki katı kadar büyüktür.

- No hay espacio en el cuarto para otra cama.
- En la habitación no hay espacio para otra cama.

Başka bir yatak için odada yer yok.

¿Podemos darle espacio a los hombres y escucharlos,

Bir şeyleri onarmaya çalışmadan onlara bir fırsat verip

Lo limitado que es el espacio para maniobrar.

manevra boşluğunun ne kadar sınırlı olduğunu unutmak kolaydır.

"La exploración y el uso del espacio ultraterrestre

ekonomik ve bilimsel gelişim seviyesine bakılmaksızın

Las partes restantes en el espacio son empujadas

uzay boşluğundaki geri kalan parçalar ise itildi

Cada día descubrimos algo nuevo sobre el espacio

her geçen gün uzayla ilgili yeni bir şeyle r keşfediyoruz

¿Cómo es que se ve desde el espacio?

Nasıl oluyor da uzaydan yuvarlak görünüyor

Estamos haciendo nuestro trabajo en el espacio más

biz uzaydaki çalışmalarımızı en çok marsta yapıyoruz

Y luego me concentré en ese pequeño espacio.

Ve o küçük alana odaklandım.

No hay bastante espacio aquí para cuarenta personas.

Burada kırk kişi için yeterli yer yok.

No tengo suficiente espacio para guardar estas cajas.

Bu kutuları depolamak için yeterli yerim yok.

Desde el espacio la Tierra parece bastante pequeña.

Uzaydan, yeryüzü oldukça küçük görünüyor.

¿Hay espacio para esta caja en la furgoneta?

Van içerisinde bu kutu için yer var mı?

Borra el espacio antes del signo de puntuación.

Noktalama işaretinden önceki boşluğu sil.

Hay más que suficiente espacio para otro coche.

Başka bir araba için fazlasıyla yer var.

Estas cajas tienen mucho espacio en su interior.

Bu kutuların iç kısmında bol alanı var.

Además, para maximizar la producción en un espacio concreto,

Ve kapalı çiftliklerde alanı, maksimum verimlilik için

Debido al espacio tan cerrado y sin aire fresco.

temiz hava olmaksızın, düpedüz nemdi.

Aunque las fronteras no se ven desde el espacio,

Sınırlar uzaydan görünmese de

Un espacio donde usemos nuestros recursos de modo eficiente

Gezegenimizin son kullanma tarihini uzatmak için

El espacio también es una infinita fuente de inspiración

Uzay aynı zamanda eğitim araştırma, astronomi

Los elefantes se dirigen hacia un espacio más abierto.

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

El virus en otras criaturas restringe desde el espacio

diğer canlılardaki virüs kısıtla alandan kaynaklı

Y esto no solo se limita al espacio laboral.

Ve bu sadece bir iş yeriyle sınırlı kalmaz.

Vista desde el espacio, la Tierra parece relativamente pequeña.

Uzaydan bakıldığında, dünya nispeten küçük görünüyor.

Las literas son una forma de aprovechar el espacio.

Ranzalar, alandan kazanmanın bir yoludur.

En la habitación no hay espacio para otra cama.

Başka bir yatak için odada yer yok.

Pero por el momento no sabemos cómo llenar ese espacio.

ama şu an için nasıl dolduracağımızı bilmiyoruz.

Han excluido a mucha gente de los beneficios del espacio

mahrum bıraktı ve bizim uzayın nadir kişiler, zenginler

Al incrementar su conocimiento local de ingeniería, ciencia y espacio.

bilim ve uzay bilgilerini artırarak gelişimlerini ilerletmekle meşguller.

Nuestro trabajo es asegurarnos de que tengan espacio para eso.

İşimiz bunlara fırsat tanımak.

Hace 5 meses, mientras no había espacio para cuidados intensivos

Bundan 5 ay öncesinde yoğun bakımlarda zaten yer yokken

Bueno, el espacio está ahí y lo vamos a escalar.

Peki uzay orada ve biz ona tırmanacağız.

Estrellarse contra la luna o ser lanzado al espacio profundo.

aya çarpabilir veya uzayın derinliklerine fırlatılabilir.

Viajar por el espacio ya no es más un sueño.

Uzay yolculuğu artık bir hayal değil.

Hay un número incalculable de cuerpos celestes en el espacio.

Uzayda sayısız gök cisimleri var.

La Tierra es sólo una esfera suspendida en el espacio.

Dünya sadece uzayda asılı duran bir küredir.

O estas en un espacio cerrado donde van a quedarse?

Yoksa bu parçacıkların etrafınızda kalacağı kapalı bir alanda mısınız?

Él fue el primer hombre en flotar en el espacio.

Uzayda yüzen ilk insandı.

Pon la caja dondequiera que le encuentres espacio, por favor.

Kutuyu nerede yer bulabilirsen koy lütfen.

Un día me gustaría ver la Tierra desde el espacio.

Bir gün dünya'yı uzaydan görmek istiyorum.

La nieve es un buen aislante. El espacio justo. Bastante acogedor.

Kar harika bir yalıtkandır. Oldukça dar, oldukça rahat.

Fuera un espacio seguro para el diálogo abierto para las personas.

insanlar için güvenli ve açık bir diyalog olmasını istedim.

Pero vi lo que ocurre cuando hay espacio para el dolor.

Acıya yer ayrıldığında neler olabileceğini gördüm.

A Boone Smith le gusta meterse al espacio de los leopardos.

Boone Smith parsların zihniyetini incelemeyi seviyor.

Trabajamos para derribar esas barreras que limitan los beneficios del espacio.

Uzayın faydalarını sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak için çalışıyoruz.

Si nuestra tecnología ha alcanzado suficientes niveles para ir al espacio

eğerki bizim teknolojimiz uzaya çıkmak için yeteri seviyeye ulaştığında

Pongamos un ejemplo como este. Consigue un extraterrestre en el espacio.

Şimdi şöyle bir örnek daha verelim. Uzayda bir uzaylı olsun .

Yuri Gagarin se convirtió en el primer hombre en el espacio.

Yuri Gagarin, uzaydaki ilk insan oldu.