Translation of "Amar" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Amar" in a sentence and their turkish translations:

Puedo amar.

Sevebilirim.

Amar la vida es amar a Dios.

Hayatı sevmek, Tanrı'yı ​​sevmektir.

- Amar es estar solo.
- Amar es estar solito.
- Amar es estar sola.

Sevmek yalnız olmaktır.

- Amar es estar solo.
- Amar es estar sola.

Sevmek yalnız olmaktır.

No tienes que amar

sevmek zorunda değilsin

Amar es tan maravilloso.

Birini sevmek çok harika.

Y mucha gente para amar.

ve bizim seveceğimiz bir sürü insan var.

Yo quería amar a Tom.

Tom'u sevmek istedim.

¡Siempre te voy a amar!

Seni sonsuza kadar seveceğim.

Eres demasiado joven para amar.

Sen aşık olmak için fazla gençsin.

Debes amar a tu madre.

Bir insan kendi annesini sevmelidir.

- Usted aprenderá a amar a su bebé.
- Aprenderéis a amar a vuestro bebé.

Bebeğinizi sevmeyi öğreneceksiniz.

Uno debería amar su lengua materna.

Biri kendi ana dilini sevmeli.

Es más fácil morir que amar.

Ölmek, aşık olmaktan daha kolaydır.

Amar es la mitad de creer.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

Tom debe amar muchísimo a Mary.

Tom Mary'yi çok seviyor olmalı.

Entonces tengo que amar claro que no

peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır

Algunos también dicen amar más que yo

Bazıları benden daha çok sevdiğini de iddia ediyor

Amar es fácil, difícil es ser amado.

Sevmek kolay fakat sevilmek zordur.

Amar es la esencia de la vida.

Sevmek yaşamın özüdür.

¿Cómo puede el amor amar al amor?

Aşk aşka nasıl aşık olabilir ki?

Amar es verla hasta en tus sueños.

Aşk rüyalarında bile onu görmektir.

Dios nos dio el poder de amar.

- Tanrı bize aşık olma gücünü verdi.
- Tanrı bize sevmek için güç verdi.

Amar a nuestros prójimos es nuestro deber.

Komşularımızı sevmek görevimizdir.

Amar a alguien no es nunca un desperdicio.

Aşk asla boşa gitmez.

No quiero amar a Tom, pero lo amo.

Tom'u sevmek istemiyorum, ama seviyorum.

No quiero amar a Mary, pero la amo.

Mary'yi sevmek istemiyorum ama seviyorum.

Amar es dar algo que no se tiene.

Aşk, insanın sahip olmadığını vermektir.

No puedo amar a nadie solo a tí.

Senden başka hiç kimseyi sevemem.

Amar es fácil, pero es difícil ser amado.

Sevmek kolay fakat sevilmek zordur.

La medida del amor es amar sin medida.

Aşkın ölçüsü ölçüsüz sevmektir.

Es decir, todos mis conocidos decían amar los animales,

Tanıdığım herkes hayvanları seviyordu

Amar y ser amado es la felicidad más grande.

Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.

¿Por qué no los puedo amar a los dos?

Neden onların ikisini de sevemiyorum?

La Biblia nos dice que deberíamos amar a nuestro prójimo.

İncil komşularımızı sevmemiz gerektiğini söylüyor.

Amar a una persona significa acceder a envejecer con ella.

Bir insanı sevmek demek onunla yaşlanmaya hazır olmak demektir.

Debemos amar a nuestro país así como amamos a nuestros padres.

Ülkemizi annemizi sevdiğimiz gibi sevmeliyiz.

Amar a Dios y a los vecinos son los dos grandes mandamientos.

Tanrıyı ve komşuları sevmek iki büyük emirdir.

Amar y ser amado es la mayor de las felicidades en esta vida.

Hayattaki en büyük mutluluk sevmek ve sevilmek.

Es triste no ser amado, pero es mucho más triste no ser capaz de amar.

Sevilmemek üzücüdür fakat sevememek çok daha üzücüdür.

Antes de poder amar a los otros, debes ser capaz de amarte a ti mismo.

Diğerlerini sevebilmeden önce, kendini sevebilmelisin.

La chica a la que Tom estaba empezando a amar también estaba empezando a quererle.

Tom'un sevmeye başladığı kız da onu sevmeye başlamıştı.

- Te amaré por siempre.
- Siempre te amaré.
- Siempre te querré.
- ¡Siempre te voy a amar!

Seni her zaman seveceğim.

Ser amado intensamente por alguien os da fuerza, amar a alguien intensamente os da valor.

Birisi tarafından çok sevilmek size güç verir, birisini çok sevmek ise cesaret.

Tom acusó a Mary de no saber cómo amar, o cómo aceptar el amor de alguien.

Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.

Tom quería que te diga que sin importar lo que pase, él siempre te va a amar.

Tom, ne olursa olsun seni her zaman seveceğini sana söylememi istedi.

Uno de los grandes secretos de la felicidad es moderar los deseos y amar lo que ya se posee.

Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.

Dios no es un ser limitado que se sienta solo en un trono de oro en las nubes. Dios es la conciencia pura y está dentro de todo. Entendiendo esta verdad, aprende a aceptar y amar a todos por igual.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.