Translation of "Haverá" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Haverá" in a sentence and their turkish translations:

Haverá sangue.

Kan olacak.

- Não haverá surpresas.
- Não haverá nenhuma surpresa.

Hiç sürpriz olmayacak.

Não haverá misericórdia!

Hiçbir merhamet olmayacak!

Haverá um bolo?

- Pasta olacak mı?
- Kek olacak mı?

Não haverá alternativa.

Alternatif olmayacak.

Haverá outras chances.

Diğer şanslar olacak.

Haverá uma nevasca.

Bir kar fırtınası olacak.

Não haverá exceções.

Hiçbir istisna olmayacak.

Haverá grandes comemorações.

Büyük kutlamalar olacak.

Haverá uma grande distância

büyük bir mesafe olacaktır

Amanhã não haverá aula!

Yarın ders olmayacak!

Não haverá mais aulas.

Artık ders olmayacak.

Haverá de ter mudanças.

Değişikler olmak zorunda olacak.

Hoje não haverá aula.

- Bugün okul yok.
- Bugün ders yok.

Caso contrário, não haverá possibilidade

yoksa imkanı yok çıkıcak

Sem farinha, não haverá pão

Un olmazsa ekmek olmayacak

Logo haverá um concurso musical.

Yakında bir müzik yarışmamız olacak.

Mesmo que chova haverá jogo.

Yağmur yağsa bile oyun oynanacak

Amanhã haverá teste de matemática.

Yarın bir matematik sınavı olacak.

Não haverá ninguém na casa.

Evde kimse olmayacak.

Enquanto houver vida, haverá esperança.

Hayat olduğu sürece, ümit vardır.

E haverá sempre pessoas muito ricas.

Ve her zaman zengin insanlar olacak.

Em breve, haverá hienas e leopardos à caça.

Sırtlanlar ve parslar yakında ava çıkacak.

Haverá uma crise econômica ao fim deste ano.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Ninguém sabe se haverá uma guerra no Oriente Médio.

Hiç kimse Orta Doğu'da bir savaş olup olmayacağını bilmiyor.

A cada poucos minutos, haverá uma importante decisão de sobrevivência.

Her birkaç dakikada önemli bir hayatta kalma seçimi yapmanız gerekecek.

Não haverá uma humanidade melhor se não houver transformação cultural.

Kültürel dönüşüm olmadan insanlık gelişmez.

- Enquanto houver vida, haverá esperança.
- Enquanto há vida, há esperança.

- Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- Hayat varken ümit vardır.
- Hayat varken umut var.

- Há uma festa hoje à noite.
- Haverá uma festa esta noite.

Bu gece bir parti var.

- Não vai ter muita gente lá.
- Não haverá muitas pessoas lá.

Orada pek insan olmaz.

Haverá um dia uma tabela periódica separada para a matéria escura?

Bir gün karanlık madde için ayrı periyodik bir tablo olacak mı?

... garantindo que no ano que vem haverá outro espetáculo dos fantasmas-azuis.

Mavi hayalet gösterisinin seneye de gerçekleşmesini garanti ediyor.

- Amanhã haverá um exame de matemática.
- Amanhã, fará um exame de matemática.

Yarın bir matematik sınavı olacak.

"Da próxima vez vamos ao cinema." "Que te faz pensar que haverá uma próxima vez?"

"Bir daha ki sefer sinemaya gidelim." "Bir bir daha ki seferin olacağını sana ne düşündürüyor*

- No ano de 2012, haverá carros voadores em todo lugar.
- No ano de 2012, haverá carros voadores por toda a parte.
- No ano de 2012, carros voadores se verão em toda a parte.

2012 yılında her yerde uçan arabalar olacak.

Não haverá farinha como resultado do trigo que não possa ser produzido devido ao vírus corona.

Korona virüsü yüzünden üretilemeyen buğday sonucu un olmayacak

Sempre haverá coisas que eu nunca vou aprender. Eu não tenho a eternidade à minha disposição!

Her zaman asla öğrenemeyeceğim şeyler olacaktır, benim önümde sonsuzluğum yok.

- Há algum voo para a tarde?
- Haverá algum voo a tarde?
- Há algum voo de tarde?

- Öğleden sonra bir uçuş var mı?
- Öğleden sonra uçuş var mı?

Se te comparares com os outros, podes converter-te num homem vão e amargurado: sempre haverá perto de ti alguém melhor ou pior do que tu.

Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.