Translation of "Discurso" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Discurso" in a sentence and their turkish translations:

- Gostei do seu discurso.
- Gostei de teu discurso.

- Ben senin konuşmanı sevdim.
- Senin konuşmanı beğendim.

- O discurso dele nos comoveu.
- O discurso dele nos emocionou.

Onun konuşması bizi harekete geçirdi.

- Ninguém estava ouvindo o discurso.
- Ninguém estava escutando o discurso.

Kimse konuşmayı dinlemiyordu.

- Eu gostaria de proferir um discurso.
- Eu gostaria de fazer um discurso.
- Gostaria de fazer um discurso.

Bir konuşma yapmak istiyorum.

Ele proferiu um discurso.

O bir konuşma yaptı.

Foi um belo discurso.

O güzel bir konuşmaydı.

Tom fez um discurso.

Tom bir konuşma yaptı.

- Quem vai fazer o discurso principal?
- Quem pronunciará o discurso principal?

Ana konuşmayı kim yapıyor?

- O discurso dele foi muito curto.
- O discurso dele foi demasiado curto.

- Onun konuşması çok kısaydı.
- Konuşması çok kısaydı.

- O que você achou do discurso?
- O que vocês acharam do discurso?

Konuşma hakkında ne düşündün?

Proferiu um longo discurso ontem.

O, dün çok uzun bir konuşma yaptı.

Tom deu um bom discurso.

Tom iyi bir konuşma yaptı.

Estou trabalhando no meu discurso.

Konuşmam üzerinde çalışıyorum.

Aquele foi um belo discurso.

Güzel bir konuşmaydı.

Nunca fiz um discurso antes.

Daha önce hiç konuşma yapmadım.

O discurso durou trinta minutos.

- Konuşma otuz dakika sürdü.
- Konuşma yarım saat sürdü.

Seu discurso foi muito curto.

- Onun konuşması çok kısaydı.
- Konuşması çok kısaydı.

Charles improvisou um breve discurso.

Charles kısa bir konuşma uydurdu.

Seu discurso nos impressionou muito.

Onun konuşması bizi çok etkiledi.

Seu discurso será gravado na história.

Senin konuşman tarihte kaydedileck.

O discurso de Tom foi excelente.

Tom'un konuşması mükemmeldi.

O discurso tocou profundamente a audiência.

Konuşma dinleyicileri derinden etkiledi.

Quando é o discurso de inspiração?

Takımı desteklemek için ne zaman toplanacağız?

O discurso dele durou três horas.

Onun konuşması üç saat sürdü.

Eu estava realmente impressionado pelo discurso.

Onun konuşmasından çok fazla etkilendim.

O discurso de Tom foi bom.

Tom'un konuşması güzeldi.

Você tem que fazer um discurso?

Bir konuşma yapmak zorunda mısın?

Eu tenho que dar um discurso?

Konuşma yapmak zorunda mıyım?

Eu tive de fazer um discurso.

Ben konuşma yapmak zorunda kaldım.

Nosso chefe deu um longo discurso.

Bizim müdür uzun bir konuşma yaptı.

O discurso foi transmitido pelo rádio.

Konuşma radyoda yayınlandı.

Tom interrompeu o discurso de Mary.

Tom, Mary'nin konuşmasını kesti.

O discurso dele é muito sofisticado.

Onun konuşması çok rafine.

Seu discurso continha muitas frases bonitas.

Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

Você ouviu o discurso de Hillary?

Hillary'nin konuşmasını duydunuz mu?

Tom fez o discurso de abertura.

Açılış konuşması Tom tarafından yapıldı.

Eu fiz um discurso em francês.

Fransızca bir konuşma yaptım.

Tom fará um discurso esta noite.

Tom bu akşam bir konuşma yapacak.

Tom está ocupado escrevendo um discurso.

Tom bir konuşma yazmakla meşgul.

Tom devia ter ensaiado o discurso.

Tom konuşmasını prova etmeliydi.

Você achou bom o meu discurso?

Konuşmamı beğendin mi?

Seu discurso me passou uma boa impressão.

Onun konuşması benim üzerimde iyi bir izlenim bıraktı.

Eu fiquei desapontado com o discurso dele.

Onun konuşmasıyla hayal kırıklığına uğradım.

Não gostei do discurso do Primeiro Ministro.

Başbakanın konuşmasını beğenmedim.

Quer mesmo que eu faça um discurso?

Gerçekten bir konuşma yapmamı istiyor musun?

Eu preciso terminar de escrever meu discurso.

Konuşmamı yazmayı bitirmeliyim.

O Tom proferiu um discurso em francês.

Tom Fransızca bir konuşma yaptı.

O que você achou do meu discurso?

Konuşmam hakkında ne düşündün?

Aqui está um rascunho do meu discurso.

İşte benim konuşmamın bir taslağı.

Fiquei profundamente comovido com o discurso dele.

Onun konuşmasından derinden etkilendim.

O discurso de Tom foi muito engraçado.

Tom'un konuşması gerçekten komikti.

Nixon deu o discurso em rede nacional.

Nixon ulusal TV' de konuşma yaptı.

Tom não tinha que fazer um discurso.

Tom bir konuşma yapmak zorunda değildi.

Qual foi a melhor qualidade do discurso dele?

Onun konuşmalarının en önemli özelliği neydi?

Eu me arrependo de ter perdido o discurso.

Konuşmayı kaçırdığım için üzgünüm.

Um estranho incidente aconteceu durante o seu discurso.

Onun konuşması sırasında garip bir olay oldu.

Ele fez um discurso em nome da empresa.

Şirketimizin adına bir konuşma yaptı.

Eu cheguei tarde demais para escutar seu discurso.

Onun konuşmasını dinleyemeyecek kadar geç vardım.

O presidente precisa saber o discurso de cor.

Başkanın yürekten konuşmayı öğrenmesi lazım.

Sim, quando olhamos, há uma situação no discurso deles

evet baktığımız zaman onların söylemlerinde şöyle bir durum var

O discurso feito ontem pelo presidente alegrou seus partidários.

Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.

É a primeira vez que eu dou um discurso.

İlk kez bir konuşma yapacağım.

Ela traduziu o discurso do chinês para o alemão.

O, konuşmayı Çinceden Almancaya çevirdi.

Um erudito fez um discurso excelente sobre direitos humanos.

Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.

Ele fez um discurso sobre o mal de Alzheimer.

O, Alzheimer hastalığı hakkında bir konuşma yaptı.

Mary praticou o discurso dela na frente do espelho.

Mary konuşmasını ayna önünde uyguladı.

Tom disse que lhe pediram para dar um discurso.

Tom, bir konuşma yapması istendiğini söyledi.

Eu fiz um discurso na festa de aniversário de Tom.

Ben Tom'un doğum günü partisinde bir konuşma yaptım.

Tom está praticando o discurso dele na frente do espelho.

Tom aynanın önünde konuşmasını çalışıyor.

Ele esqueceu parte de seu discurso e teve que improvisar por um tempo.

Konuşmasının bir bölümünü unuttu ve bir süre doğaçlama yapmak zorunda kaldı.

- Meu professor me disse que eu devia ter passado mais tempo preparando meu discurso.
- Minha professora me falou que eu devia ter passado um tempo maior preparando meu discurso.

Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.

- E agora, um discurso do nosso patrocinador.
- E agora uma palavra de nosso patrocinador.

Ve şimdi sponsorumuzdan bir söz.

- É impossível expor isso por meio do discurso.
- É impossível descrever isso em palavras.

Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.

Consegui entender as primeiras frases, mas para mim o resto do discurso dele foi como se estivesse falando grego.

İlk birkaç cümleyi anlayabildim ama onun konuşmasının gerisine Fransız kaldım.

O cérebro humano é uma coisa maravilhosa. Funciona até o momento em que você se levanta para fazer um discurso.

İnsan beyni harika bir şeydir. Konuşmak için sen ayakta kalana kadar çalışır.