Translation of "Atrasar" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Atrasar" in a sentence and their turkish translations:

- Eu vou me atrasar.
- Vou me atrasar.

- Geç kalacağım.
- Gecikeceğim.

- Não queira se atrasar.
- Não queiram se atrasar.

Geç kalmak istemiyorsun.

Vou me atrasar.

Geç kalacağım.

Detesto me atrasar.

Geç kalmaktan nefret ederim.

Não queremos nos atrasar.

- Geç kalmak istemeyiz.
- Gecikmek istemeyiz.
- Geç kalmak istemiyoruz.
- Gecikmek istemiyoruz.

Tom vai se atrasar.

Tom geç kalacak.

Perdoe-me por me atrasar.

- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.

Nós não vamos nos atrasar.

Geç kalmayacağız.

Tente não se atrasar amanhã.

Yarın geç kalmamaya çalış.

Tom não quer se atrasar.

Tom geç kalmak istemiyor.

Tom tentou não se atrasar.

Tom geç kalmamaya çalıştı.

Vamos, depressa! Não queremos nos atrasar.

Acele edelim. Geç kalmak istemiyoruz.

Você vai se atrasar de novo.

Yine gecikeceksin.

Tentarei não me atrasar no futuro.

Gelecekte geç kalmamak için çalışacağim.

A partida do trem irá atrasar.

Trenin kalkışı ertelenecek.

- Não me atrasarei.
- Eu não me atrasarei.
- Eu não vou me atrasar.
- Não vou me atrasar.

Geç kalmayacağım.

Os alunos deveriam tentar não se atrasar.

Öğrenciler geç kalmamaya çalışmalıdır.

Vá logo, se não vai se atrasar.

Derhal git, yoksa geç kalacaksın.

- Você vai se atrasar.
- Você se atrasará.

Geç kalacaksın.

Se apresse ou você vai se atrasar.

Acele et, yoksa geç kalacaksın.

Eu vou me atrasar para o ônibus.

Ben otobüse geç kalacağım.

Ela prometeu não se atrasar de novo.

O, tekrar geç kalmamaya söz verdi.

Não é incomum o Tom se atrasar.

Tom'un geç kalması anormal değil.

Tente não se atrasar de novo amanhã.

Yarın tekrar geç kalmamaya çalış.

Tente não se atrasar para o jantar.

Akşam yemeği için geç kalmamaya çalış.

Parece-me que eles irão se atrasar.

Bana geç kalacaklar gibi görünüyor.

- Se eu me atrasar de novo, serei demitido.
- Se eu me atrasar de novo, eu serei demitido.

Yine geç kalırsam kovulacağım.

Você não deveria culpá-lo por se atrasar.

Geç kaldığı için onu suçlamamalısın.

Você disse que o Tom iria se atrasar?

Tom'un geç kalacağını söyledin mi?

Ele tende a se atrasar para as reuniões.

Toplantılara geç kalmaya eğilimlidir.

- O que nós vamos fazer se o Tom se atrasar?
- O que vamos fazer se o Tom se atrasar?

Tom geç kalırsa ne yaparız?

- Se apresse ou você vai se atrasar para a escola.
- Apresse-se , ou você vai se atrasar para a escola.

Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.

Nosso professor o avisou para não se atrasar novamente.

Öğretmenimiz tekrar geç kalmaması için onu uyardı.

Apresse-se! Se você não correr, vamos nos atrasar.

Acele edin! Etmezseniz, geç kalırız.

Tom deve ter tido um motivo para se atrasar.

Tom'un geç kalmak için bir nedeni olmalı.

Como o Tom pôde se atrasar para o trabalho?

- Tom işe nasıl geç kalabildi?
- Tom nasıl oldu da işe gecikti?

Tom ligou para dizer que ele vai se atrasar.

Tom geç kalacağını söylemek için aradı.

Tom provavelmente nunca mais vai se atrasar de novo.

Tom muhtemelen tekrar geç kalmayacak.

Vamos, vamos nos atrasar se você não se apressar.

Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.

É bem provável que o Tom vá se atrasar.

Tom'un gecikmesi çok muhtemeldir.

Diga a ele para não se atrasar para a escola.

Ona okula geç kalmamasını söyle.

- Não queremos nos atrasar novamente.
- Não queremos chegar atrasados novamente.

Tekrar geç kalmak istemiyoruz.

Tenho um compromisso para o qual não quero me atrasar.

Geç kalmak istemediğim bir randevum var.

Dou-te a certeza de que não vou me atrasar.

Geç kalmayacağıma dair sizi temin ederim.

Se apresse ou você vai se atrasar para a escola.

Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.

Se você não começar de uma fez, vai se atrasar.

Hemen başlamazsan geç kalırsın.

Eu gostaria que você dissesse a Tom para não se atrasar.

Tom'a geç kalmamasını söylemeni istiyorum.

- Ela o xingou por se atrasar.
- Ela xingou ele por estar atrasado.

O, geç kaldığı için onu azarladı.

- Tom costuma chegar atrasado para compromissos.
- Tom costuma se atrasar para os compromissos.

Tom randevulara çoğunlukla geç kalır.

- Eu não quero me atrasar para o trabalho.
- Não quero chegar atrasado ao trabalho.

İş için geç kalmak istemiyorum.

- Tom advertiu Mary que não chegasse tarde.
- Tom avisou a Mary para não se atrasar.

Tom geç kalmaması için Mary'yi uyardı.

Você deve se assegurar de que chegará lá a tempo. Tom não vai esperar mais de dez minutos se você se atrasar.

Oraya zamanında varacağından emin olmalısın. Eğer geç kalırsan, Tom on dakikadan fazla beklemez.

- Me desculpe por estar atrasado.
- Por favor, me perdoe por chegar tarde.
- Por favor, me perdoe por ter chegado tarde.
- Perdoe-me por me atrasar.
- Perdão por chegar tarde.
- Por favor, desculpe o meu atraso.
- Peço desculpa por estar atrasado.
- Desculpe o atraso.

- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Geç kaldığım için beni bağışlayın.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Geç kaldığım için beni affedin.
- Lütfen geç kalışımı bağışlayın.
- Lütfen geç geldiğim için beni bağışlayın.