Examples of using "Pracować" in a sentence and their turkish translations:
Çalışmalısın.
Çalışmak zorundayım.
- Ben çalışmayı seviyorum.
- Çalışmayı seviyorum.
- Sıkı çalışmalısın.
- Sıkı çalışman gerekiyor.
Bir adam çalışmak zorundadır.
O çalışmaya devam etti.
Burada çalışmaktan zevk alıyorum.
Yalnız çalışmayı tercih ediyorum.
Biz birlikte çalışacağız.
Çalışmaya git Tom!
Biz çok çalışmalıyız.
Çalışmak istemiyorum.
Hastanede çalışmak istemezdim.
Uruguaylılar için çalışmalısınız,
Çünkü o, dar gelirli insanlarla çalışmayı seviyor.
O çalışmaya devam etti.
Seninle çalışmak istiyorum.
- Pazar çalışmak zorunda mısın?
- Pazar günü çalışmaya ihtiyacın var mı?
Burada çalışabilir miyim?
Tom burada çalışmaktan hoşlanıyordu.
Onunla birlikte çalışmak istiyorum.
Gerçekten çok çalışmak zorundasın.
Ona onun tarafından daha çok çalışması tavsiye edildi.
Tom çalışmak zorunda değil.
Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
Kot pantolonla çalışmak kolaydır.
Sizin için çalışamam.
Tom burada çalışmak istemiyor.
Chris yarın çalışamaz.
Hafta sonlarında çalışmayı sevmiyorum.
- 10:00'a kadar çalışmayı planlıyor musun?
- Saat ona kadar çalışmayı planlıyor musun?
Tom burada çalışmaktan hoşlanmaz.
Çalışmak zorunda değil misin?
Sen gençken çok çalışmalısın.
Tom tamamen iyileşti ve işe geri gidebilir.
Bahar tatili boyunca çalışacağım.
Cuma gecesi kim çalışmak ister?
- Yarı zamanlı çalışabilir miyim?
- Part-time çalışabilir miyim?
Gece gündüz çok çalışmak zorundaydı.
Bu şartlar altında çalışmak istemiyorum.
Biz çok çalışmak zorunda kalmayacağız.
Ben otuz yıl önce burada çalışmaya başladım.
Tom burada çalışmak zorunda olmayacak.
veya kısa mesafeleri keşfedecek mühendisliğe sahipler.
Neden Tom Mary için çalışmak istiyor?
O, benim bu ofiste çalışmama izin verdi.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
Keşke bu hafta sonu çalışmak zorunda olmasam.
Böyle koşullarda çalışmak özellikle zordu.
Öğretmenimle konuştuktan sonra çok çalışmaya karar verdim.
Onun emrinde çalışmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.
Artık çalışmalısın, makinene geri gitmen gerekir.
Tom Pazartesi öğleden sonraları genellikle çalışmak zorunda değildir.
Bu terkedilmiş maden, içindeki tünelin çökmesine
O çok kibar, onunla çalışmayı sevmemin nedeni bu.
Bana güvenmiyorsan seninle çalışamam.
O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum
Tom çalışmak zorunda olduğu için konsere gidemedi.
Burası bana göre değil! Ben çalışmak için doğmadım.
- Mary faturalarını ödemek için üç vardiya çalışmak zorundaydı.
- Mary faturalarını ödemek için üç vardiya çalışmak zorunda kaldı.
Tom faturalarını ödemek için üç vardiya çalışmak zorunda kaldı.
Tom kömür madenlerinde çalışmak istemiyordu, bu nedenle kente taşındı.