Translation of "Musisz" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Musisz" in a sentence and their turkish translations:

- Musisz już iść?
- Musisz teraz iść?

Şimdi gitmek zorunda mısın?

- Musisz przestrzegać prawa.
- Musisz przestrzegać praw.

Yasalara uymak zorundasın.

Musisz pracować.

Çalışmalısın.

Musisz przyjść.

Gelmek zorundasın.

Musisz wstać.

Sen kalkmak zorundasın.

Musisz odpocząć.

- Dinlenmelisin.
- Dinlenmek zorundasın.
- Dinlenmek zorundasınız.

Musisz wrócić.

Geri gitmelisin.

Musisz wybrać.

Bir seçim yapman gerek.

Musisz zrezygnować.

İstifa etmek zorundasın.

Musisz wiedzieć.

Bilmen gerekiyor.

Musisz podjąć decyzję!

Bir karar vermelisiniz!

Musisz się odprężyć.

Sakinleşmen gerek.

Musisz ciężej studiować.

Sıkı çalışmalısınız.

Musisz posprzątać stół.

Tabloyu temizlemelisin.

Musisz się kontrolować.

Kendinizi kontrol etmelisiniz.

Musisz dotrzymać obietnicy.

Sözüne sadık kalmalısın.

Musisz mu pomóc.

Ona yardımcı olmalısın.

Musisz jeść regularnie.

Düzenli olarak yemek zorundasın.

Musisz go zatrzymać.

Onu durdurmalısın.

Musisz kogoś oskarżyć.

Birini suçlaman gerekiyor.

Musisz przestać pić.

İçmeye son vermek zorundasın.

Musisz mi pomóc.

- Bana yardım etmelisin.
- Bana yardım etmen gerekir.

Musisz mnie chronić.

Beni korumak zorundasın.

Nie musisz krzyczeć.

- Bağırmak zorunda değilsin.
- Bağırmana gerek yok.

Dlaczego musisz iść?

Neden gitmek zorundasın?

Musisz staranniej pisać.

Daha düzgünce yazmalısın.

Musisz więcej ćwiczyć.

Daha çok egzersiz yapmalısın.

Musisz ostrzec Toma.

Tom'u uyarmak zorundasın.

Musisz się skoncentrować.

- Sen konsantre olmak zorundasın.
- Konsantre olman gerek.

Musisz spróbować Tom.

Denemek zorundasın, Tom.

Musisz to zobaczyć.

Bunu görmelisiniz.

Musisz być idiotą!

Sen bir idiot olmalısın!

Musisz być czujny.

Sen uyanık olmak zorundasın.

Musisz iść spać.

Uyumak zorundasın.

Musisz się przenieść.

Taşınmak zorundasın.

Nie musisz mówić.

- Konuşmak zorunda değilsin.
- Konuşmak zorunda değilsiniz.

Musisz mnie posłuchać.

Beni dinlemen gerek.

Musisz być wyczerpany.

Bitkin olmalısın.

Musisz zacisnąć węzeł.

Düğümü sıkmalısın.

Musisz powstrzymać Toma.

Tom'u durdurmak zorundasınız.

Musisz to sprzedać.

- Onu satmak zorundasın.
- Sen onu satmalısın.

Musisz wkrótce zaczynać.

Yakında başlamalısın.

Musisz iść natychmiast.

Derhal gitmelisin.

Musisz się uspokoić.

Sakin olmak zorundasın.

Coś musisz pamiętać.

Bir şeyler hatırlamalısın.

Nie musisz jeść.

Yemek zorunda değilsiniz.

Musisz chwilę odpocząć.

Bir süre dinlenmelisin.

Nie musisz wiedzieć wszystkiego, musisz tylko wiedzieć gdzie szukać.

Her şeyi bilmen gerekmiyor, sadece nerede arayacağını bilmen gerekiyor.

- Musisz trzymać się swego planu.
- Musisz zrealizować swój plan.
- Musisz doprowadzić swój plan do końca.

Planını gerçekleştirmelisin.

Więc musisz być pomysłowy.

Bu yüzden yaratıcı olmalısınız.

Musisz przełamać to skojarzenie.

ve sizin de bu algıyı kırmanız lazım.

musisz stać się humanistą,

bir hümanist olmalısınız.

Musisz umieć stworzyć budynek.

Bir yapı inşa edebilmelisiniz,

Musisz zjeść przed wyjściem.

Gitmeden önce yemek yemelisiniz.

Musisz to zrobić sam.

Onu kendin yapmalısın.

Musisz uczyć się pilniej.

Çok daha sıkı çalışmalısın.

Musisz być mniej niecierpliwy.

Daha az sabırsız olmalısın.

Musisz równo podzielić ciasto.

Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

Musisz dokładnie przeczytać podręcznik.

Ders kitabını dikkatle okumalısın.

Nie musisz się spieszyć.

Acele etmek zorunda değilsiniz.

Musisz przestrzegać kodeksu szkoły.

- Okul kurallarına uymalısınız.
- Okul kurallarını izlemelisiniz.
- Okul kurallarına uymalısın.

Musisz iść do lekarza.

- Bir doktorla görüşmen gerekir.
- Doktora görünmelisin.

Musisz złapać zwierzę żywe.

Hayvanı canlı olarak yakalamalısın.

Musisz mieć kawałek tortu

Bir dilim pasta almak zorundasın.

Musisz jutro wcześnie wstać.

Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.

Musisz zobaczyć jej dom.

Sen onun evini görmek zorundasın.

Musisz iść ściąć włosy.

Gitmelisin ve saçını kestirmelisin.

Musisz tylko pozamiatać podłogę.

Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir.

Nie musisz tego zrobić.

Bunu yapmak zorunda değilsin.

Musisz iść na pocztę?

- Postaneye gitmek zorunda mısın?
- Sen postaneye mi gitmek zorundasın?

Nie musisz mi dziękować.

Bana teşekkür etmek zorunda değilsin.

Nie musisz być sarkastyczny.

Sen alaycı olmak zorunda değilsin.

Nie musisz wychodzić natychmiast.

Hemen gitmene gerek yok.

Musisz powiedzieć mi prawdę.

Bana gerçeği söylemen gerekiyor.

Musisz trafić w rzutkę.

Havaya atılan hedefi vurman gerekiyor.

Musisz zmienić nazwę pliku.

Dosya adını değiştirmelisiniz.

Musisz czytać między wierszami.

Satır aralarını okumalısın.

Nie musisz tego robić.

Onu yapmak zorunda değilsin.

Musisz iść do szpitala.

Bir hastaneye gitmelisin.

Musisz iść do neurologa.

Bir nörologla görüşmelisin.

Nie musisz nic mówić.

Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.

Musisz uczyć się francuskiego.

Fransızca öğrenmek zorundasın.

Nie musisz tu być.

- Burada olman gerekmiyor.
- Senin burada olmana gerek yok.

Nie musisz się bać.

Korkmana gerek yok.

Musisz pójść ze mną.

Benimle gelmek zorundasın.

Musisz zrobić pierwszy krok.

İlk adımı atmak zorundasın.

Musisz wyjechać z Bostonu.

Bostonu şimdi terk etmelisiniz.

Musisz się tylko skupić.

Sadece konsantre olman gerekiyor.

Musisz dać jej nauczkę!

Ona bir ders öğretmen gerekiyor.

Jesteś chory, musisz odpoczywać.

Sen hastasın. Dinlenmek zorundasın.

Musisz tylko przestrzegać poleceń.

Sadece talimatlara uymak zorundasın.

Pamiętaj, że musisz umrzeć.

Öleceğini unutma.

Nie musisz się tłumaczyć.

Onu açıklamana gerek yok.

Musisz to zrobić dzisiaj.

Onu bugün yapmalısın.

Musisz wymyślić coś nowego.

Yeni şeyler bulman gerekiyor.