Translation of "Samemu" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Samemu" in a sentence and their turkish translations:

Podróżujesz samemu?

Tek başına mı seyahat ediyorsun?

Zrobię to samemu.

Bunu kendim yapacağım.

Preferuję pracować samemu.

Yalnız çalışmayı tercih ediyorum.

Chcę się samemu zastanowić.

Kendi kendime düşünmek istiyorum.

Pozwól mi iść samemu.

Ben yalnız gideyim.

Pozwoliła mu jechać samemu.

- O onun yalnız gitmesine izin verdi.
- O ona yalnız gitmesi için izin verdi.

Muszę zrobić to samemu.

Bunu kendim yapmam gerekecek.

Chcę tam iść samemu.

Oraya kendi başıma gitmek istiyorum.

Tom maluje dom samemu.

Tom evi kendisi boyuyor.

Nie lubię spać samemu.

Ben yalnız uyumayı sevmiyorum.

Nigdy nie pływam samemu.

Ben asla kendi başıma yüzmem.

Jak ci się mieszka samemu?

Tek başına yaşamayı nasıl buluyorsun?

Przyzwyczaiłem się do życia samemu.

- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tek başıma yaşamaya alışığım.

Tom nie chce podróżować samemu.

Tom yalnız başına yolculuk etmek istemiyor.

Naprawdę muszę zrobić to samemu.

Gerçekten bunu kendim yapmak zorundayım.

Naprawdę powinieneś zrobić to samemu.

Onu gerçekten kendin yapmalısın.

Tom samemu wykonał tę pracę.

Tom işi tek başına yaptı.

Nie mógłbym tego zrobić samemu.

Bunu yalnız yapamazdım.

Samemu wykonał pracę dziesięciu ludzi.

Yalnız başına on adamın işini yaptı.

Nie umiem zrobić tego samemu.

- Bunu tek başıma yapamam.
- Onu kendim yapamam.

Będziesz musiał zrobić to samemu.

Bunu kendi başına yapmak zorunda kalacaksın.

Tom nie chce iść samemu.

Tom tek başına gitmek istemiyor.

Kazali mi tam iść samemu.

Beni buraya yalnız başıma getirttiler.

Tom wykonuje większość pracy samemu.

Tom işin çoğunu kendi başına yapar.

- Myślałem, że Tom odkryje to samemu.
- Myślałem, że Tom dowie się o tym samemu.

Tom'un bunu kendi başına çözeceğini düşünmüştüm.

Rodzice nie pozwolili mi jechać samemu.

Ailem tek başıma gitmeme izin vermedi.

Tom wypił samemu całą butelkę wina.

Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti.

Przyznaję, że boję się iść samemu.

Tek başıma gitmeye korktuğumu itiraf ediyorum.

Jesteś zbyt młody, żeby podróżować samemu.

Tek başına seyahat etmek için çok gençsin.

Jesteś wystarczająco duży aby zrobić to samemu.

Sen zaten onu kendi başına yapacak kadar büyüksün.

Myślę że będzie lepiej jak pójdę samemu.

Sanırım yalnız gitsem daha iyi olur.

Lepiej być samemu niż w złym towarzystwie.

Kötü bir ortaklıktansa yalnız olmak daha iyidir.

Nie sądzę, żeby mógł to zrobić samemu.

Onun onu tek başına yapabileceğini düşünmüyorum.

Skalę rozpowszechnienia tych łuskowatych zabójców trzeba zobaczyć samemu.

Bu pullu seri katilin ne kadar yaygın olduğunu kendi gözünüzle görmeden anlayamazsınız, diyor.

Jesteś już dość dorosły, by utrzymywać się samemu.

Sen şimdi kendini geçindirecek kadar yaşlısın.

Nie sądzę, że pozwolisz mi pójść tam samemu.

Senin, oraya tek başıma gitmeme izin vereceğini sanmam.

Tom jest za młody, żeby iść tam samemu.

Tom oraya yalnız gidemeyecek kadar çok genç.

Kiedy robi się to samemu, pojawia się dużo problemów.

Meğer tek başınıza yaparken birçok sorun yaşanıyormuş.

Pomimo, że był dzieckiem, zdecydował się zrobić pracę samemu.

O bir çocuk olmasına rağmen işi kendisi yapmaya karar verdi.

Najlepszym sposobem na poznanie innego kraju jest pojechać tam samemu.

Yabancı bir ülkeyi tanımanın en iyi yolu oraya bizzat gitmektir.

Słyszałem, że niebezpiecznie jest chodzić po Park Street samemu po zmroku.

Karanlıktan sonra Park Caddesi'nde yalnız yürümenin tehlikeli olduğunu duydum.

Tom prawdopodobnie nie będzie w stanie poradzić sobie samemu z tym problemem.

Tom muhtemelen tek başına sorunla başa çıkamayacak.

- Właśnie dlatego kazałem ci nie iść samemu.
- Właśnie dlatego kazałem ci nie iść samej.
- Właśnie dlatego kazałam ci nie iść samemu.
- Właśnie dlatego kazałam ci nie iść samej.

Kendi başına gitmemen gerektiğini söylememin nedeni buydu.