Translation of "Mówić" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Mówić" in a sentence and their turkish translations:

Przestała mówić.

O konuşmayı kesti.

Przestałem mówić.

Konuşmayı bıraktım.

- Możecie mówić po niemiecku.
- Pan może mówić po niemiecku.
- Pani umie mówić po niemiecku.
- Możesz mówić po niemiecku.

Almanca konuşabilirsiniz.

Łatwo ci mówić.

- Senin söylemen kolay.
- Senin için söylemesi kolay.

Nie chcę mówić.

Konuşmak istemiyorum.

Pozwól mi mówić.

- Konuşmama izin ver.
- Bırak konuşayım.

Proszę mówić głośno.

Lütfen yüksek sesle konuşun.

Nie mogłem mówić.

Konuşamadım.

Mógłbyś mówić wolniej?

Daha yavaş konuşabilir misiniz?

Nie musisz mówić.

- Konuşmak zorunda değilsin.
- Konuşmak zorunda değilsiniz.

Tom lubi mówić.

Tom konuşmaktan hoşlanıyor.

Ledwo mógł mówić.

O, zorlukla konuşabilirdi.

Tom zaczął mówić.

Tom konuşmaya başladı.

Tom może mówić.

- Tom konuşabilir.
- Tom konuşabiliyor.

Tom chce mówić.

Tom konuşmak istiyor.

Pozwól Tomowi mówić!

- Tom'un konuşmasına izin ver.
- Tom konuşsun.

Umiem mówić po chińsku.

Çince konuşabilirim.

Nie musisz nic mówić.

Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.

Lubię mówić po walijsku.

Galce konuşmayı seviyorum.

Umiesz mówić po japońsku?

- Japonca konuşabiliyor musun?
- Japonca biliyor musun?
- Japonca biliyor musunuz?

Chcę mówić po niemiecku.

Almanca konuşmak istiyorum.

Ona nie przestawała mówić.

O, konuşmayı sürdürdü.

Wolałbyś mówić po francusku?

Fransızca konuşmayı tercih eder misin?

Przestaniesz o tym mówić?

Onu söylemeyi keser misin?

Moje niemowlę chce mówić.

Bebeğim konuşmak istiyor.

Jak śmiesz tak mówić.

Ne cüretle böyle bir şey söylersin!

Obiecał tego nie mówić.

O onu söylememeye söz verdi.

Łatwo mówić, trudniej wykonać.

- Söylemesi kolay ama yapması zor.
- Kolaysa sen yap.
- Bekara karı boşamak kolaydır.

Musisz mówić po francusku.

Fransızca konuşmak zorundasın.

Nie powinieneś tego mówić.

Onu söylememelisin.

Powinieneś mówić, co myślisz.

Ne düşündüğünü söylemelisin.

Chciałbym mówić po angielsku.

Ben İngilizce konuşmak istiyorum.

Chcemy o tym mówić.

Bu konuda konuşmak istiyoruz.

Mogą mówić po niemiecku.

Almanca konuşabilirler.

Teraz już kończę, przestaję mówić.

Ya da düşünmeyin, fark etmez.

Czy mógłbyś mówić trochę wolniej?

- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Biraz daha yavaş konuşabilir misiniz?

Mary umie mówić po japońsku.

- Mary Japonca konuşabiliyor.
- Mary Japonca konuşabilir.

Czy mogę mówić z Mike'iem?

Mike ile konuşabilir miyim, lütfen.

Była zbyt zmęczona, by mówić.

O, konuşamayacak kadar çok yorgundu.

Ona woli słuchać niż mówić.

Kendi kendine konuşmaktansa başkalarını dinlemeyi tercih eder.

Ona może mówić co chce.

O istediğini söyleyebilir.

On musi mówić po angielsku.

Onun İngilizce öğrenmesi gerek.

On umie mówić po japońsku.

O Japonca konuşabilir.

Możesz mówić, co tylko chcesz.

- Her ne istiyorsanız söyleyebilirsiniz.
- İstediğini söyleyebilirsin.

Nie muszę nic mówić Tomowi.

Tom'a hiçbir şey söylemek zorunda değilim.

Był wstanie mówić po japońsku.

O Japonca konuşabiliyor.

Czy umiesz mówić po francusku?

Fransızca konuşur musun?

Nie lubię mówić o sobie.

Kendim hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

Nie muszę ci nic mówić.

Sana bir şey söylememe gerek yok.

Nie planuję ci nic mówić.

Sana bir şey söylemeyi planlamıyorum.

Nie będę nic więcej mówić.

Artık konuşmayacağım.

Nie umiesz mówić po francusku?

- Fransızca konuşamıyor musun?
- Fransızca konuşamaz mısın?

Nie trzeba mówić tak głośno.

Yüksek sesle konuşmanıza gerek yok.

Nie skończyłem do ciebie mówić.

Seninle konuşmayı bitirmiş değilim.

On może mówić co chce.

O ne isterse söyleyebilir.

Czy umiesz mówić po turecku?

- Türkçe konuşuyor musun?
- Türkçe konuşur musunuz?

Nie pozwól Tomowi nic mówić.

Tom'a bir şey söyletme.

Nie ma o czym mówić.

Hakkında konuşulacak hiçbir şey yok.

Nie musisz mi mówić wszystkiego.

Bana her şeyi söylemek zorunda değilsin.

Jack umie mówić po francusku.

Jack Fransızca konuşabilir.

Czy umiesz mówić po angielsku?

İngilizce konuşabilir misin?

Teraz chcę mówić w Esperanto.

Şimdi Esperanto konuşmak istiyorum.

Teraz moja kolej, aby mówić.

Artık konuşma sırası bende.

Miałem ci tego nie mówić.

- Onu size anlatmam gerekmiyordu.
- Onu size anlatmamalıydım.

Tom woli mówić po francusku.

Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.

Tom lubi mówić o miłości.

- Tom sevgi hakkında konuşmaktan hoşlanır.
- Tom aşk hakkında konuşmayı sever.

Wolę o tym nie mówić.

Bunun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Jak śmiesz jej mówić takie rzeczy.

Böyle bir şeyi ona söylemeye nasıl cesaret edersin.

David umie płynnie mówić po francusku.

David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.

Nie ma potrzeby mówić tak głośno.

Yüksek sesle konuşmaya gerek yok.

On umie dobrze mówić po francusku.

O, Fransızcayı iyi konuşabilir.

Co by nie mówić, jest wysoki.

O konuda hiçbir şüphe yok. O uzun boyludur.

Nie chciałem mówić o tym Tomowi.

Bunun hakkında Tom'a söylemeyi istemedim.

Strata czasu, aby o tym mówić.

Bu konuda konuşma bir zaman kaybı.

Tom zaczął coś mówić, ale urwał.

Tom bir şey söylemeye başladı, ama söyleyemedi.

Troszkę rozumiem, ale nie umiem mówić.

Ben onu biraz anlıyorum ama konuşamıyorum.

Gdzie nauczyłeś się mówić po francusku?

Fransızca konuşmayı nerede öğrendin?

Wolałbym już o tym nie mówić.

Artık onun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Sugeruję ci nie mówić tak głośno.

O kadar yüksek sesle konuşmamanı öneririm.

Niekulturalnie jest mówić z pełnymi ustami.

Ağzın doluyken konuşmak kabalıktır.

On umie też mówić po francusku.

O Fransızca da konuşabilir.

On umie też mówić po rosyjsku.

O Rusça da konuşabilir.

Przepraszam, czy mógłbyś mówić trochę ciszej?

Affedersiniz, sesinizi biraz düşürebilir misiniz?

Nie uczą ich mówić po angielsku.

Onlara İngilizce konuşmayı öğretmiyorlar.

Nie musisz mówić, że mnie kochasz.

Beni sevdiğini söylemek zorunda değilsin.

Czy muszę wszystko mówić dwa razy?

Ben her şeyi iki kere söylemek zorunda mıyım?

Nie powinieneś mówić z pełnymi ustami.

Dolu ağzınla konuşmamalısın.

Czasami może lepiej nie mówić prawdy.

Bazen belki de gerçeği söylememek daha iyi.

Judy będzie mówić jutro o Japonii.

Judy yarın Japonya hakkında konuşacak.

Ken przestał mówić i zaczął jeść.

Ken konuşmayı durdurdu ve yemek yemeğe başladı.

Ona umie mówić w trzech językach.

O, üç dilde konuşabilir.

Tom nie chciał o tym mówić.

Tom ondan bahsetmek istemedi.

Papuga jest ptakiem, który potrafi mówić.

Papağan konuşabilen bir kuştur.

Musisz nauczyć się mówić po francusku.

Fransızca konuşmayı öğrenmelisin.

Czemu nie możemy mówić po francusku?

Neden Fransızca konuşamıyoruz