Translation of "있게" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "있게" in a sentence and their turkish translations:

데려올 수 있게 해달라고 빌었습니다.

alma izni vermeleri için yalvardım.

세상사를 이해할 수 있게 합니다.

Etrafımızdaki dünyayı anlamamıza yardım eden şey.

품위 있게 공장을 폐쇄하는 겁니다.

Onurlu bir şekilde fabrikayı kapatıyorlardı.

자신있게 거부할 수도 있게 됩니다.

ve bunu söyleme cesaretiniz olur.

자식들이 받을 수 있게 했습니다.

eğitim seviyesini ve standart yaşam şeklini

미생물들은 들어올 수 있게 되고,

mikropların gelmesini ve karbonun tümünü

하지만 오래 있게 하지 않을 거예요.

Burada uzun süre kalmayacaklar

저희들은 우주개발을 할 수 있게 되었고

Uzay mühendisliğini kullanarak

실제로 적용할 수 있게 된 거죠.

gerçek dünyadaki uygulamalarla

망쳐버리는 것은 행동으로 옮길 수 있게 해줍니다.

Kötü yapmak, harekete geçmenizi sağlar.

책 안으로 들어가서 깨달을 수 있게 됐습니다.

ve kitabın içinde tam da bu noktada olduğumu fark ettim,

우리 문화에서 진정성 있게 제가 표현되는 것을

Kendimi, kültürümün içinde gerçekçi bir şekilde

젊은이들을 이 덫에서 탈출할 수 있게 도와주려면

Eğer gençlerimize mükemmellik tuzağından kurtulmaları için yardım etmek istiyorsak

식품공급에 극적인 영향을 미칠 수 있게 됩니다.

gıda teminimizde çok büyük etkiye sahip olabilir.

여러분은 타인을 돌아볼 수 있게 되기 때문입니다.

başkalarını da görüyorsunuz:

처음으로 그 질문들에 답할 수 있게 되었습니다.

bu sorulara cevap verebildiğim ilk yıl.

경쟁상대를 해치워 버리기도 함정에 빠뜨릴 수도 있게 되었습니다

Rakiplerimi yenip tuzağa düşürebiliyordum.

다시 아들과 만날 수 있게 되기 전까지 말입니다.

üç ay daha tuttu.

제 이야기를 웃을 수 있게 말하고 있었다는 것을요.

hikayelerimi güldürmek için anlattığımı fark ettim.

몸이 밀리면서 저는 창가 근처에 떠 있게 되었고

Kendimi pencereye attım

저희 시스템은 이것을 비침습적으로 실행할 수 있게 합니다.

Bizim sistemimiz bunu cerrahi girişim olmadan yapabilir.

연합은 증오감에 체계적으로 대응할 수 있게 하기 때문입니다.

çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor.

‎타고난 야간 조명이 ‎서로를 찾을 수 있게 해줍니다

Birbirlerini takip edebilmek için doğuştan gece ışıkları var.

누구나 시작할 수 있게 해주는 첫 네 단계,

herkesin başlayabileceği dört ilk adım,

아트는 이제 집에서 IV 항생제를 사용할 수 있게 되었습니다.

Artık evinin konforunda IV antibiyotiğini alabilir:

리스 씨는 두 딸의 학비를 낼 수 있게 되었습니다.

Lisa iki kızının da okul ve forma masraflarını

‎7주만 지나면 모든 새끼가 ‎날 수 있게 될 겁니다

Bu yavrular, yedi haftadan biraz uzun bir süre sonra uçabilecek.

그리고 그것이 삶을 살 수 있게 할 뿐만 아니라,

Ve sadece hayatı daha yaşanır yapmak değil

전보다 적은 수의 난민만 미국에서 보호받을 수 있게 만들었기 때문이죠.

sığınma yasalarında köklü değişiklikler yapıyor.

우리가 듣고 싶은 음악을 원하는 때에 들을 수 있게 됐죠.

istediğimiz herhangi bir şarkıya ne zaman istersek ulaştık.

우리는 서로를 깊이 있게 보지 않고 서로를 잘 대하지 않습니다.

birbirimizi derinden görmüyoruz, iyi davranmıyoruz.

과학 덕분에 우주에 관해 어느 정도 알 수 있게 되었습니다.

Bilim sayesinde evreni oldukça iyi biçimde kavrayabiliyoruz.

하지만 이제 과학의 힘으로 그 정의를 바꿀 수 있게 되었습니다.

Ama şimdi bilim bu tanımı değiştirebileceğimizi söylüyor.

그들은 30% 정도 더 많은 수술을 할 수 있게 되었고

çok daha az komplikasyon ile yüzde 30 oranında

저는 바로 지금 제가 열광하던 일을 할 수 있게 해주고

Aşırı derecede tutkulu olduğum çalışmamı sürdürmeme olanak sağlayan

비로소 기타를 다시 연주할 수 있는 도구를 가질 수 있게 되었습니다.

sonunda gitarı yeniden çalmamı sağlayacak aksesuarlara sahiptim.

‎하지만 이제는 ‎최첨단 촬영 기술을 사용하여 ‎새까만 바닷속으로 ‎뛰어들 수 있게 됐습니다

Fakat artık son teknoloji çekim teknikleri kullanarak zifiri karanlıklara dalabiliyor...

정상적 상황에서 이러한 연결은 기업이 직원에게 급여 지급을 할 수 있게 합니다.

Normal zamanlarda bu bağlantılar, işletmelerin çalışanlarına ödeme yapmasına olanak tanıyan şey.