Translation of "실제로" in Turkish

0.027 sec.

Examples of using "실제로" in a sentence and their turkish translations:

제가 실제로

Medistasyon sadece gerçekten huzurlu pozitif bir zihin

의회에서 실제로

özellikle yasama organında

실제로 그랬고요.

Aldım da.

실제로 그렇습니다.

Öyleler.

하지만 실제로 어떻게 하죠?

Fakat,bunu gerçekten nasıl yapacağız?

어떻게 우리가 실제로 양성할까요,

Zihnimizdeki bu kalıcı huzur halini

지금 실제로 일어나고 있으니까요.

Bu, şimdi bir gerçek.

실제로 자유시장이라는 건 말이지,

Aslında, serbest piyasa aşağıdan yukarıya şekilde

실제로 회전이 망쳐졌을 떄가 있었는데,

entonasyonlarını kaybettiler,

실제로 이산화탄소를 생성하는 것이 맞습니다.

Bu şey aslında karbon dioksit üretiyor.

사람들은 이 실험을 실제로 수행했습니다.

İnsanlar bu deneyi gerçekten yaptı.

이제 최초로 그것이 실제로 가능하게 되었답니다.

ve ilk defa bunu gerçekten yapabiliyoruz.

실제로 의도된대로 작동하고 있느냐 하는 겁니다.

istendiği gibi çalışıp çalışmadığı.

실제로 몇몇 지역은 그렇게 해나가고 있습니다.

Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.

우린 실제로 한 시범 연구에 착수했는데

Bir pilot çalışma başlattık,

실제로 심혈관 질환 사망률이 감소하는 속도는

Gerçekten de kardiyovasküler ölümlerdeki azalma oranı

그게 실제로 뇌 안에서 일어나는 일입니다.

Bu aslında beyninizde olandı.

그런 기분이 든다니 실제로 증명하고 싶었습니다.

Bunu gerçekten doğrulamak istiyorum, çünkü olan bu.

실제로 적용할 수 있게 된 거죠.

gerçek dünyadaki uygulamalarla

저는 실제로 말을 할 필요가 없어요.

Gerçekten konuşmak zorunda değilim

실제로, 그런 집단이 있다고 동의한다고 해도

Doğrusu, bu jenerasyonların var olduğu konusunda anlaşabilsek bile

지구와 달은 실제로 일란성 쌍둥이와 마찬가지입니다.

Dünya ve Ay aslında tek yumurta ikizleri gibidir.

실제로 다들 사내들이었으니까 "아버지"라고 할게요.

ve "babaları" diyorum çünkü yüzleşmemiz gerek, hepsi erkekti --

실제로 일반 사람들과 천사같은 투자자들 모두에게

düzenleyici odaktaki bu farklılığın

하지만 그들이 실제로 무얼 봤는지 살펴보면

Ama ne izlediklerine bakarsanız,

실제로 우리는 좀더 의식적으로 행동할 수 있습니다.

Aslında, manipüle edilebilir olduğumuzu

실제로 많은 여성이 이런 변화를 체감하기 때문입니다.

çünkü pek çok kadın bu değişimleri hissedebiliyor.

실제로 몇십 억 개의 지상 센서가 존재합니다.

milyarlarca aslında.

이를 바탕으로 반대론자들과 실제로 논쟁할 수 있다면

anlaşmazlıkları hoş görmeyi mümkün kılıyorsa

실제로 AI는 많은 단순 노동을 대체할 것입니다.

Gerçekten de yapay zekâ çok sayıda rutin işi elimizden alıyor

절대로 일어날 것 같지 않았지만 실제로 일어났잖아요.

Demek istediğim bu asla olmayacak bir hikâyeydi ama yine de başardı.

그러나 실제로 일어나는 일을 보고는 울음을 터뜨렸습니다.

Gerçekten ne olduğunu görünce de gözyaşlarına hakim olamadı.

‎실제로 그런 가능성이 ‎이미 실현된 도시가 있죠

Bunun gerçekleştiği bir yer hâlihazırda var.

암흑물질이 무엇인지 우리가 실제로 밝혀낼 수 있을까요?

Bunu gerçekten de bulup ne olduğunu çözebilecek miyiz?

"프로젝트 '87"은 실제로 데이비드슨에 준 과제입니다.

Project '87, Davidson'a karşı sadece bir meydan okumaydı:

그때까지 얘기는 들어봤어도 실제로 본 적은 없었지요.

Haklarında bir şeyler duymuştum ancak onları daha önce hiç görmemiştim.

그래서, 이것은 실제로 명상의 역할이 작용하기 시작하는 부분이죠.

İşte bu noktada meditasyon devreye giriyor.

실제로 그 당시에, 가치라는 용어에 대한 다툼이 있었습니다.

yani, bu terimin gerçekten tartışıldığı zamanlara.

이제 바이러스와 박테리아는 실제로 아주 아주 아주 작은데

Virüs ve bakteriler gerçekten çok küçük,

이것은 실제로 저희 배급센터에서 지켜보는 운송 상황 화면입니다.

Bu aslında dağıtım merkezinden teslimat olayının görüntüleri;

실제로 유효하다는 것이 증명이 된 다섯 개의 해결책입니다.

beş delile dayalı çözümü buluyoruz.

과학자들은 실제로 실험을 통해 세 종류의 합성섬유 의류를

Bilim insanları 3 tip sentetik kıyafeti test etti ve bir çamaşır makinesine takılmış özel bir filtreyle

이들은 각각의 다른 시나리오에서 실제로 발생할 일을 시뮬레이션을 했습니다.

farklı senaryolarda ne olacağını gerçekten gösteriyorlardı,

사실 때로는 실제로 고장난 심장에 대해 얘기하고 있다는 걸 안다면요.

tüm bunlara daha iyi bir yol bulabiliriz.

실제로 많은 정치 체제가 소속감을 찾은 것을 볼 수 있습니다.

Hatta politikayı pek çok yönden bir aitlik arayışı olarak görebilirsiniz.

그런데 여러분 혹시 '운전원'이 실제로 미국 50개 주 중 29개에서

Ama biliyor musunuz, aslında "şoförlük"

한국은 국제무역에 장벽을 치지 않았어. 실제로 아예 처음부터 정부는 모든 사업체를 위한

bir sınır koymadı. Aslında, ilk andan itibaren hükümet işletmeler için

산호 주변을 맴도는 사람들도 실제로 낮 동안엔 포식자를 피해 몸을 숨긴 녀석을 밟을 수 있는 거죠

yani mercan kayalıklarında yürüyen bir insan bile, gündüz vakti avcılardan saklanan bir tanesinin üstüne basabilir.