Translation of "Mondják" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Mondják" in a sentence and their turkish translations:

Hogyan mondják ...?

Nasıl dersiniz...?

Azt mondják, horkolok.

Bana horladığım söylendi.

Azt mondják, harcosok vagyunk.

Bir savaşçı olduğunuzu söylüyorlar.

Azt mondják, hogy gazdag.

Onun zengin olduğu söyleniyor.

Azt mondják, esni fog.

Yağmur yağacağını söylüyorlar.

Mondják, hogy szereti őt.

Onun onu sevdiği söylenilmektedir.

Azt mondják, jólismert színésznő.

Onun çok iyi bilinen bir aktris olduğu söylenilmektedir.

Azt mondják, jól főz.

Onlar onun aşçılıkta iyi olduğunu söylüyor.

Hadd mondják először ők.

Önce onlar konuşsun.

Úgy mondják, hogy zseni.

Onun bir deha olduğu söyleniyor.

Azt mondják, hamarosan választás lesz.

Yakında bir seçim olacağını söyleniyor.

Azt mondják, nemsokára elhagyják Tokiót.

Onların yakında Tokyo'dan ayrılacakları söyleniyor.

Azt mondják, a szerelem vak.

- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- Aşkın gözü kördür derler.

Azt mondják, ismeri a titkot.

Onun sırrı bildiği söyleniyor.

- Azt mondják, hogy vége van a válságnak.
- Azt mondják, hogy elmúlt a válság.

- İnsanlar krizin bittiğini söylüyor.
- İnsanlar krizin bittiğini söylüyorlar.

Ne mondják azt se: "Bármivel segíthet."

"Yardım etmek için ne yapabilirseniz" demeyin.

Rákosoknak automatikusan azt mondják: "Maradj derűlátó!"

Kanser hastalarına ilk söylenen şey pozitif olmaları.

A levelek azt mondják: "Nitrogént kérek."

Yapraklar sana "Azota ihtiyacım var." der.

Azt mondják, ő ismeri a titkot.

Onun sırrı bildiğini söylüyorlar.

Azt mondják, egy igazi szaktekintély vagy.

Onlar bana senin gerçek bir uzman olduğunu söylüyorlar!

Hogy mondják ezt a te nyelveden?

Onu kendi dilinde nasıl diyorsun?

Azt mondják, kutyából nem lesz szalonna.

Onlara göre bir kaplan asla çizgilerini değiştirmez.

Egyesek azt mondják, a művészet szubjektív.

Kimileri, sanatın subjektif olduğunu söylüyorlar.

Azt mondják, ő a legjobb teniszező.

Onun en iyi tenis oyuncusu olduğunu söylüyorlar.

Azt mondják, túlkvalifikált vagyok a munkához.

Bu iş için gereğinden fazla kalifiye olduğumu söylediler.

Hogy mondják franciául azt, hogy homár?

Fransızca ıstakoz nasıl denir?

Néhányan azt mondják: Svédország csupán kis ország,

Bazıları İsveç'in yalnızca küçük bir ülke olduğunu

Ha azt mondják: "Janet, van egy viccem:

Ya da biri ''Tavuk neden karşıdan karşıya geçmiş?"

Azt mondják, ő a város leggazdagabb embere.

İnsanlar onun bu şehirde en zengin adam olduğunu söylüyorlar.

Gyakran mondják, hogy a japán nehéz nyelv.

İnsanlar çoğunlukla Japoncanın zor bir dil olduğunu söylüyor.

Hogy mondják azt, hogy 'good bye' németül?

Almanca "güle güle" nasıl denir?

Azt mondják, egy hatalmas gátat fognak építeni.

Onlar büyük bir barajın yapılacağını söylüyor.

Azt mondják, a golf nagyon népszerű Japánban.

Japonya'da golfün çok popüler olduğu söylenir.

Így mondják azt felvágósan, hogy anatómiai vizsgálatokat végezünk

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

Azt mondják, a Coca-cola oldja a fogakat.

Onlar Coca-Cola'nın dişleri erittiğini söylüyorlar.

- Hogyan mondják ezt olaszul?
- Hogy mondod ezt olaszul?

Onu İtalyancada nasıl dersiniz?

Azt mondják, hogy az apja külföldön halt meg.

Babasının yabancı bir ülkede öldüğü söyleniyor.

Sokan azt mondják, a polipok olyanok, mint a földönkívüliek.

Birçok insan ahtapotları uzaylı gibi görür.

Azt mondják, hogy az út régebben nagyon veszélyes volt.

önceki gelişlerinde yolun çok tehlikeli olduğunu söylüyor.

Néhányan azt mondják, jobb otthon enni, mint valahol máshol.

Bazı insanlar senin için evde yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünüyor.

A fiatalok azt is mondják, hogy aggódnak az erőszak miatt.

Gençler ayrıca bana şiddetle ilgili kaygılarından bahsediyorlar.

Mondják el esetleg, mennyire fontos számukra, hogy érez a másik.

gerçekten önemsedikleri birine hislerini söylemelerini isteyebilirim.

Vannak, akik azt mondják, hogy 2012-ben katasztófa fog bekövetkezni.

2012 yılında bir felaket oluşacağını iddia edenler var.

- Azt mondják, nagyon gazdag volt.
- Azt állítják, nagyon gazdag volt.

Onlar onun çok zengin olduğunu söylüyor.

Azt mondják, hogy az azbesztből készült víztartályok egészségügyi kockázatot jelenthetnek.

Onlar asbestten yapılmış su haznelerinin bir sağlık riski doğurabileceğini söylüyorlar.

Azt mondják, hogy a „Hamlet” a legérdekesebb színdarab, amelyet valaha írtak.

"Hamlet"'in şimdiye kadar yazılan en ilginç oyun olduğu söylenilmektedir.

Azt mondják, hogy a magyar az egyik legnehezebb nyelv a Földön.

Onlar Macarcanın dünyadaki en zor dillerden biri olduğunu söylüyorlar.

Azt mondják, több mint egymillió dollárjába került Tomnak, hogy elvált Marytől.

Tom'un Mary'den boşanması söylentiye göre ona bir milyon dolardan daha fazlaya mal oldu.

Mondják, hogy II. Ramszesznek hat felesége és több mint száz gyermeke volt.

Bazıları 2.Ramses'in altı kadına ve 100'den fazla çocuğa sahip olduğunu söylüyorlar.

Tominak már elege van abból, hogy mindig azt mondják neki, túl kövér.

Tom çok şişman olduğunun söylenilmesinden bıktı.

- Egyesek azt mondják, hogy veszített, mások azt, hogy nyert, de nem ez a lényeg.
- Egyesek azt mondják, hogy veszített, mások azt, hogy nyert, de nem erről van szó.

Bazıları onun kaybettiğini bazıları kazandığını söylüyor ama sorun bu değil.

Azt mondják, hogy a Firefoxot több mint 8 millió alkalommal töltik le naponta.

Firefox'un bir günde 8 milyondan fazla defa indirildiğini söylüyorlar.

- Amikor fiatal volt, nagyon szegénynek kellett lennie.
- Azt mondják, nagyon szegény volt, amikor fiatal volt.

Onlara göre gençken çok yoksuldu.

A legtöbben azt mondják, hogy a legjobb módja a nyelvtanulásnak az, ha olyantól tanulunk, akinek az az anyanyelve.

Çoğu insan bir yabancı dil öğrenmenin en iyi yolunun bir anadil konuşurundan öğrenmek olduğunu söylüyorlar.

- Ezt csak úgy mondják.
- Ez nem több, mint szóbeszéd.
- Ez nem más, mint híresztelés.
- Ez csak valami szóbeszéd.

Bu sadece bir söylenti.

A halál két dolog egyike. Vagy megsemmisülés, és a halott semminek sincs tudatában; vagy pedig, ahogy nekünk mondják, egy igazi változás: a lélek vándorlása erről a helyről egy másikra.

Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.