Examples of using "Legrosszabb" in a sentence and their turkish translations:
En kötüsü oldu.
Sen en kötüsün.
Bu en kötüsü değil.
En kötü şey gerçekleşti.
O en kötüsüydü.
Bu en kötüsü.
Tom en kötüydü.
O en kötü kısımdı.
Doktorlar en kötü hastalardır.
Can sıkıntısı onun en kötü düşmanı.
En kötü muhtemelen bitti.
Mary kendi en kötü düşmanıdır.
Benim en kötü kâbusum gerçek oluyor.
En kötü virüs kapitalizmdir.
- Tom sınıfın en kötü öğrencisiydi.
- Tom sınıftaki en kötü öğrenciydi.
Anksiyete hayatta en kötü iblis.
Mahmurluğun en kötü türü duygusal mahmurluktur.
- Duyduğum en kötü şaka.
- Bu duyduğum en kötü şaka.
en kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk.
Sınıftaki en kötü öğrenciydim.
Senin en iyi arkadaşın veya en kötü düşmanın olabilirim.
Sen bu takımın şu ana kadar sahip olduğu en kötü basketbol koçusun.
Hayatımın en kötü günlerinden birini geçirdim.
Aralarından en kötüsü ise insancıl teknoloji hareketi.
Kısım iki, şehirdeki en kötü mahkeme olarak bilinir,
sahadaki hem en iyi hem de en kötü görevdir.
Bu en kötüsü! Gittim ve cebinde hâlâ mendil olan pantolonumu yıkadım.