Examples of using "Zweck" in a sentence and their turkish translations:
amaçları ise belli
Bu bizim amacımıza hizmet eder.
Hangi amaçla?
Ziyaretinizin amacı nedir?
Soru şu ki ne için
Dolayısıyla bir amacı yok
ve amacı ise tamamen
- İyi niyetle söylenen yalan mübahtır.
- Hedefe giden her yol mübahtır.
Niçin buradayız?
- Yolculuğunun amacı nedir?
- Gezinizin amacı nedir?
- Seyahatinin nedeni ne?
- Seyahatinin amacı ne?
- Buna ne için ihtiyacınız var?
- Buna niçin ihtiyacınız var?
Bu konuşmanın amacı nedir?
Kyoto'ya ne için gittin?
özgün, tartışmaya yer açan bir amaç benimsemekten geçiyor.
Güve, hiç değilse amacını gerçekleştirdi.
Onu inkar etmeye çalışmanın faydası yok.
Yararı yok.
Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder.
Tom Mary'ye projenin amacını açıkladı.
Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.
Piyano pedalları ne işe yarıyor?
- Ziyaretinizin amacı nedir?
- Ziyaret amacınız nedir?
bir istatistikçi olmanız gerekmediğini de biliyorum
peki, Türk Tarih Kurumunun amacı ne?
Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.
Onu beklemenin hiç anlamı yok.
Onların amacı nedir?
Onunla tartışmaya çalışmanın faydası yok.
Böyle bir kitabı okumanın faydası yok.
Tabi amaç reklam ve yaygınlaştırmak değil ise.
Artık bunu inkar etmenin bir faydası yok.
Düşünmenin amacı düşünmeyi durdurmaktır.
Amacın zaten çok belirli olduğu düşünülüp doğrudan formata geçiliyor.
amacınızı biliyoruz ama merak etmeyin
Ne faydası var?
İnsan denen varlığın tek amacı tüketmek.
Uykunun önemine rağmen, onun amacı bir sırdır.
Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
Paris'e seyahatinin sebebi başkanla tanışmaktı.
- Artık onu beklemenin faydası yok.
- Artık onu beklemenin hiçbir faydası yok.
sanki biraz amacını yerine getirmiyor gibi ama
Yıkıcı güçlerine rağmen bu asabi küçük yırtıcının önemli bir görevi de var.
Oraya gitmenin faydası yok.
Onu ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcıyorsun.
Bence bu videonun amacı sosyal deney falan olmalı
Ancak Merkatör projeksiyonunun asıl amacı navigasyon görevi görmektir; Okyanusda
O beyhude.
Erkeklerle tartışmanın anlamı yok. Hep hatalılar.
Onu ikna etmeye çalışmanın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum.
Onun hakkında endişelenmenin faydası yok.
Eğer yorgun hissediyorsan çalışmanın hiçbir anlamı yok.
Tekrar denemenin faydası yok.
Tom patlamış mısırdan başka bir şey satmayan bir web sitesini başlatmanın iyi bir fikir olacağını düşündü.