Examples of using "Verstehen" in a sentence and their turkish translations:
Birbirimizi anlıyoruz.
Biraz anlamak yanlış anlamaktan daha iyidir.
Herkes anlıyor mu?
Anlıyoruz.
Onlar anlayacaklar.
- Anlamazlar.
- Onlar anlamıyorlar.
Onu anlayabiliyorum.
O anlayacak.
Sen beni anlayabilirsin.
Tom'u hepiniz anlayabiliyor musunuz?
Anlayacağım.
Anlamam için yardımcı ol.
Bizim bir anlaşmamız var.
Biz bunu anlarız.
Onlar bizi anlar.
Biz nedenini anlarız.
Tom anlayacak.
İngilizce anlıyor musun?
Onu anlıyor musun?
- Seni asla anlamayacağım.
- Sizi asla anlamayacağım.
Senin isteksizliğini anlayabilirim.
Bir şey anlıyor gibi görünmüyorsun.
Bakış açınızı anlayabiliyorum.
- Beni anlamayı dene.
- Beni anlamaya çalış.
Onu hemen anlayacaksınız.
Senin hayal kırıklığını anlıyorum.
Seni neredeyse anlayamıyorum.
nefret dolu bir dünya vardı.
biz neyi anlamıyoruz?
- Anlıyor musun?
- Anlıyor musunuz?
Öğretmenlerin çocukları anlamaları gerekir.
Kimse ondan anlayamaz.
Tom anlamaya çalışıyor.
Aramız iyi.
- Tom'u anlamak istiyorum.
- Tom'u anlamak isterim.
Onlar anlayacak.
- Anlamazlar.
- Onlar anlamıyorlar.
Şimdi anlıyor musun?
Onlar Fransızca anlamıyorlar.
Fransızca anlarsın, değil mi?
Onların her ikisi de Fransızca anlar mı?
Hiç kimse sizi anlamayacak.
Biz birbirimizi anlayabiliyorduk.
Onlar beni anlayabilir.
Onu anlayabiliyorum.
Onlar şimdi anlıyor.
Bizi anlayacaklar.
Onu alacaksın.
Onu anlayabilirim.
Tom'u anlayabiliyorum.
Seni anlayabiliyorum.
Tom anlamaya başladı.
Tom seni anlayabilir.
Hiç kimse beni anlayamaz.
Beni anlayabilir misin?
Birbirimizi anlamıyoruz.
- Biz şimdi birbirimizi anlıyoruz.
- Şimdi birbirimizi anlıyoruz.
İsveççe anlayabiliyorsun.
O anlamak istiyordu.
Beni anlamıyor musun?
O anlayacak.
Onu nasıl anlamalıyım?
Anlamadıkları şey bu.
O ikisi geçinemezler.
Seni anlamak zor.
Ne kastettiğimi biliyor musun?
Anlamıyorsunuz, anlayamazsınız.
Nedenini anlamak için
Beni yanlış anlamayın.
Birazdan anlayacaksınız
Çok iyi geçiniyoruz.
Seni anlayamıyorum.
Yavaş yavaş anlamaya başladı.
Bir kelime duyamıyorum.
Kendimi anlayamıyorum.
Ülkenizi tanımak istiyorum.
Onu anlamayacaksın.
Tom anlamayacak.
Onu anlayamadım.
Anne babam beni anlamıyor.
Onlar İngilizceyi hiç anlamıyorlar.
Onlar sadece onu anlamıyor.
Seni anlamak zor.
Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.
Tom anlamayacaktır.
Korece anlıyorsunuz, değil mi?
Tom asla anlamayacak.
Sen yakında anlayacaksın.
Sonra anlayacaksın.
Sen gerçekten anlamıyorsun.